0,55 Liralık Margarini Alamadı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Cumartesi
Perşembe saat 16.00’da Eminönü Belediyesi’nin Kültür salonunda bir nikaha davetliyim. Hava sıcak mı sıcak. Taksiye binip gitsem, mesafe kısa olduğu için şoför mırın kırın edebilir. Mecburen Kadırga Meydanı’na kadar yürüyerek gittim. Nikahı Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er Beyefendi kıydı. Misafirlere pasta, yanında tuzlu küçük çörekler, krik krak ve meşrubat ikram edildi. Çöp sepetine baktım, bazıları yaş pastaları yemişler, tuzluları çöpe atmışlar, canım sıkıldı.
Nikahtan sonra Belediye Kültür Sarayı’nın yakınındaki BİM’e gittim, birkaç parça nevale aldım. Leyla Zana’nın üzerine basa basa Kürdistan dediği bizim Güneydoğu’dan geldiği, kıyafetinden (Beyaz başörtü vs) anlaşılan genç bir kadın, yanında küçük kızı ile alışverişe gelmişti. Çocuk anne şunu al, bunu al deyip duruyordu. Kadın “Yavrum param yok…” cevabını veriyordu. Bir ara yanıma yaklaştı, “Şunlar kaç para?” diye sordu, işaret ettikleri küçük margarin paketleriydi. Baştakini elimle gösterip 85 kuruş dedim, “Kuruş ne demek?” cevabını verdi. Bir liranın altında bir para dedim. Daha sonra 55 kuruşluk bir margarin paketini işaret ederek, “Bu, liranın yarısı kadar” diyerek fiyatını anlatmaya çalıştım. Kadıncağız okuma yazma bilmiyordu. Kuruştan falan anladığı da yoktu…
Üç parça yiyecek aldım kasaya gittim. Baktım ki, fakir kadın, sepetine koyduğu 55 kuruşluk margarini orada bırakmış. Herhalde parası çıkışmadı zavallının.
Çok üzüldüm. Bu kadar yoksul olduğunu bilseydim, ona bir torba erzak alıverirdim.
Biraz önceki nikahta kremalı pastanın yanındaki kuru pastaları yemeyip çöpe atanlar… O pastalar, anne şunu da bunu da al diye sızlanan küçük çocuğu kim bilir ne kadar mutlu ederdi.
Türkiye halkının, ezici çoğunluğu Müslümandır, Müslüman demek, Allah ile ahd ü misak yapmış, Peygamber’e biat etmiş insan demektir. Türkiye Müslümanları bu ahd ü misaka, bu biata sadık ve bağlı mıdırlar, yoksa onu nakz (bozmuş) mı etmişlerdir?
Maalesef bir kısmı bilerek, bir kısmı cahil kaldığı için büyük sayıda Müslüman, ahidlerini bozmuştur.
Kaç Müslüman, Peygambere biatli olduğunun bilincindedir?
Müslüman bir toplum, Allah ile olan ahid ve misakını bozarsa, Peygamber’e etmiş olduğu biata aykırı işler yaparsa başına azab ve afet gelir.
Bir kısmımız şöyle böyle namaz kılıyor… Bir kısmımız sadece cumaya gidiyor… Bir kısmımız oruç tutuyor, bir kısmımız hacca ve umreye gidiyor… Bir kısmımız zekat veriyor… Bu anlattıklarımla İslâmî uygulama tamamlanmış olmaz,
İslâm bir bütündür ve bütünün birtakım ana şartları, temel hükümleri, zarurî amelleri vardır.
Küfre razı olan bir mü’min düşünülemez.
Müslüman küfürden, şirkten, nifaktan nefret edecektir
Müslüman, Yeryüzünde Hakk’ın şahididir.
Müslüman, Peygamberi kendisi için “En güzel örnek ve model” olarak kabul edecek ve O’nun gibi düşünecek, O’nun gibi yapacak, O’nun Sünnetine uyacak, O’nun yolundan gidecektir.
Müslümanın düsturu Kur’ân’dır.
İslâm’ı Batılıların anladığı dar manada din olarak kabul etmekle Müslümanlık tamam olmaz, İslâm hem dîndir, hem medeniyettir, hem hayat tarzı ve kültürdür.
İslâm’da din ve dünya ayırımı yoktur.
Ezelde, henüz ruhlar bedenlere konulmadan Allah bize sormuştur: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?..” Ruhlar “Sen elbette bizim Rabbimizsin!..” demişlerdir.
Müslüman bu dünya hayatında erginlikten ölümüne kadar bu ahde ve misaka sadık kalmakla mükelleftir.
Namaz kıl, oruç tut, umreye git… ve sonra ezelde yapılan ahde aykırı bir sürü iş et. Böyle Müslümanlık olmaz.
Sofraya oturdun, yemek yiyeceksin… Ahdini, misakını, biatını hatırla ve ona göre ye iç… Çarşıya çıktın, kendine ve çocuklarına bir iki giyim eşyası alacaksın…
Allah’la olan ahdini, Peygambere ettiğin biati hatırla ve ona göre harcama yap. İsraftan, lüksten, gösterişten, pahalı marka fetişizminden, aşırı tüketimden, gurur ve kibirden uzak dur.
Lezzetli yemeklerle donanmış sofraya oturduğun vakit, Peygamberin “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” uyarısını hatırla. Müslüman hep bana hep bana demez. Onda paylaşma ahlâkı vardır. Allah’ın kendisine ikram ve ihsan ettiği nimet ve nafakaların bir kısmını muhtaçlara, yoksullara verir.
Yüce İslâm dini “Nifak, küfürden daha şiddetli bir kötülüktür” buyuruyor. Gerçek ve olgun Müslümansan, nifaktan bucak bucak kaçmalısın. Kur’ân, gıybeti, ölü kardeşinin etini yemek kadar pis ve ağır bir günah olarak görüyor. Ahdine, misakına, biatına sadıksan sen nasıl gıybet edebilirsin?
İnsanlardan bazı şeyleri gizleyebiliriz ama Allah’ın ilmi bizi kuşatmıştır, O’ndan hiçbir şeyi gizleyemeyiz. Erginlik çağından ölümümüze kadar Misaka, ahde, biata göre yaşamalı, düşünmeli, görüş sahibi olmalı, amel etmeliyiz.
Müslümanların bu ahd ü misak, biat konusunda uyarılması gerekir. Bu uyarmayı yapmayan alimler, rehberler, sorumlular, vazifeliler büyük vebal altındadır. 22 Temmuz 2007