150 İmzalı Namaz Beyannâmesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Cuma
Geçen hafta şöyle bir şey hatırıma geldi: Türkiye Müslümanlarına hitaben çok tesirli bir beyannâme metni hazırlanacak, bu metin ülkenin belli başlı 50 icazetli din hocasına, yine icazetli 50 tarikat şeyhine, temsilci sıfatına sahip gerçek 50 ziyalıya (Müslüman aydına) sunulacak; bunlar arzu ederlerse beyannâmenin gereken yerlerinde değişiklikler, ilaveler, çıkartmalar yapılmasını isteyecekler, metin son şeklini bulacak ve imzalanacak, sonra beş milyon nüsha basılacak, yurt çapında dağıtılacak, ayrıca gazete ve dergilerde ilan şeklinde yayınlanacak…
Beyannâmede şu hususlar üzerinde durulacak:
(1) Beş vakit namaz farz-ı ‘ayndır; İslâm’ın eyleme ve ibadete dair en temel ve önemli emridir. Bütün Müslümanların bu ibadeti eda etmeleri (dosdoğru bir şekilde yerine getirmeleri) gerekir.
(2) Son yıllarda Müslüman toplumda namazın terki yahut namaz konusunda tehâvün (önemsememe, hafife alma) yaygınlaşmıştır. Bu husus elem ve kaygı duymayı gerektirir.
(3) Beş vakit namazın kılınmasını emir ve tavsiye, bütün ilgililer ve sorumluların borcudur; yine namazın terkinden dolayı Müslümanları uyarmak aynı şekilde bir borçtur.
(4) Mukim (seferi olmayan) ve hür (hukuken köle statüsünde bulunmayan) bütün erkek Müslümanların beş vakit namazı cemaatle kılmaları Hanefî mezhebine göre, vâcibe yakın çok kuvvetli bir Sünnet-i Müekkededir. Şer’î bir özür olmaksızın bu kuvvetli sünnetin terki câiz değildir. (Bazı müctehidler ve fukaha cemaatin farz olduğunu söylemişlerdir.)
(5) Namazı ve cemaati büyük ölçüde terk eden bir İslâm toplumunun başına uğursuzluklar, belâlar, felâketler, âfetler ve azab gelmesinden korkulur. Her hâl-ü kârda târik-i salât olan bir topluluk zillete, esarete, yenilgiye mâruz kalır.
(6) Namaz Müslümanların, eyleme ait en temel değeridir. Hangi mezhebe, meşrebe, cereyana, tarikata, fırkaya mensup olurlarsa olsunlar bütün Müslümanların bu müşterek ana değer ve kurumda birleşmeleri gerekir.
(7) Sevgili Peygamberimiz “Men tereke’s-salâte müte’ammiden fekad kefer” buyurmuşlardır. Farziyyetini inkâr ederek namazı terk edenlerin durumlarının ne kadar vahim olduğunu bu hadîs göstermektedir.
(8) Müslümanlara nasihat etmek durumunda bulunan, sözleri ehl-i iman katında dinlenen, temsilci sıfatına sahip herkesin; İslâm’ın emr bi’l-maruf ve nehy ‘ani’l-münker farizası gereğince namazın kılınması ve cemaate dikkat edilmesi konusunda Müslümanları uyarması gerekir.
(9) Ayrıca Cuma günleri ezan okununca Müslümanlar işyerlerini ve dükkânlarını kapatarak Cuma namazını kılmaya gitmelidirler. Bu konuda da Ümmet’e nasihat edilmelidir.
(10) Sahih hadîslerde, bir Müslümanın Büyük Hesap Gününde Ulu Mahkeme huzurunda önce namaz konusunda hesaba çekileceği, bunun hesabını verebilirse geri kalan hesaplarının âsan (kolay) olacağı, bu hesabı veremezse halinin yaman olacağı bildirilmiş ve Müslümanlar uyarılmıştır.
(11) 1400 küsûr yıldan beri her asırda gelip geçen Müslümanlar namaza ve cemaate dikkat etmişler; maalesef yakın zamanda tarihî ârızalar yüzünden bu konuda bir kopukluk olmuştur, bugünkü gidişin sonu iyi değildir, gaflet mâzeret olamaz.
(12) İş bu yüz elli imzalı beyannamenin yayınlanmasından itibaren Türkiye çapında beş vakit namaz ve cemaat seferberliği başlamıştır. Üzerlerine vazife düşen erkek kadın bütün Müslümanların bu konuda çalışmaları gerekir. Allah’tan başarı diliyoruz.
(Beyannamenin altına alfabetik sıra ile, imza koyan ulemanın, meşâyihın, ziyalıların isimleri, soyadları ve sıfatları liste halinde eklenilecektir.)
Sanırım Ahmed Zeyni Dahlan hazretlerinin namazla ilgili bir risâlesinde okumuştum: Hz.Ömer Radiyallahu anh efendimiz ufuklara (vilâyetlere) gönderdiği talimatlarda önce namazdan bahseder ve valileri namazın ikamesi (dosdoğru kılınması) konusunda uyarırmış.
Vak’anüvis Lütfi tarihinde okumuştum (hangi cildin hangi sayfasında olduğunu önceki bir yazımda yazmıştım, şu anda hatırımda değil), Sultan İkinci Mahmud Osmanlı Devleti’nin bütün valilerine irade göndererek bütün Müslüman halkın beş vakit namazı camilerde cemaatle eda etmelerini emr ü ferman buyurmuş.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretleri “Hepiniz çobansınız ve her biriniz kendi sürünüzden sorumlusunuz” buyurmuşlardır. Âile reisleri ev halkından, cemaat başkanları cemaatlerinden, iş sahipleri çalıştırdıklarından sorumludur.
Kur’ân-ı Kerîm’de biz Müslümanlara “sabır ve namazla” Allah’tan yardım istememiz öğütlenmektedir.
Zamanımızda kendilerine “İslâmcılar” denilen bir güruh türemiştir ki, bunların bir kısmı namazı tamamen terk etmiştir, diğer bir kısmı “vakit buldukça” alaca bulaca kılmaktadır; cemaatle ise hemen hemen hiç alâkaları kalmamıştır.
Günümüzde vakit namazlarında camilere gidildiğinde, bilhassa büyük şehirlerde yüksek tabaka, kerli ferli, makamlı mevkili, şık giyimli, yüksek tahsilli, zengin, nüfuzlu, Müslümanlara rastlanmamaktadır.
Annesi babası beş vakit namaz kılan nice liseli ve üniversiteli gencin namazdan kopmuş oldukları da üzüntüyle müşahade edilmektedir. Anne ve babaların bu durumdan fazla rahatsız olmamaları da, üzüntülerin üzerine üzüntü katan başka bir husustur.
Bazı hafif akıllılar ise “Biz şimdi çok önemli işler ve vazifeler ile meşgulüz; namazla, cemaatle uğraşacak zamanımız yok…” gibi lâflar ederek beyinsizliklerini ortaya koymaktadırlar.
Kıyamete kadar hiçbir Müslüman namazdan fâriğ olamaz. Gelmiş, geçmiş ve gelecek insanların derece itibarıyla en yükseği olan; Kur’ân-ı Kerîm’in açık beyanıyla insanlığa “En güzel örnek ve model olarak” gönderilmiş bulunan Resûl-i Kibriya Efendimiz beş vakit namazın farz kılınması tarihinden, ölünceye kadar bu ibadeti cemaat ile edâ etmiştir. “Biz yüksek makamlara çıktık, artık bize namaz, abdest gerekmez…” gibi sözler hezeyandan ibarettir.
Yazımın başındaki hayale döneyim:
Böyle bir beyannâme metni hazırlansa acaba büyük cemaatlerin başlarındaki muhterem zevat bunu imzalarlar mı?
-Sen kimsin ve hangi sıfatla böyle önemli bir iş için ortaya çıkıyorsun… denilebilir.
Cevap:
-Bu iş elbette bana düşmez, lâkin terk ve ihmal edilmiş bir hizmettir, mecburen bir nevi kâtip ve sekreter olarak böyle bir teklifle ortaya çıkıyorum.
Hiçbir şeye yanmam birtakım tatlısu Müslümanlarının şöyle konuşmalarına yanarım:
“Her şey iyiye gidiyor, bizim cemaatin fütühatı dolu dizgin… Efendi Hazretleri yüce semalarda uçuyor…Kardeşlerimizin sayısı çoğalıyor… gelecek toz pembedir…”
Yahu, toplum namazı terk etmiş, şehvetlerine ve nefsanî ihtiraslarına uymuş, ne kadar haram ve münker iş varsa açıkça ve küstahça işleniyor, İslâm kadınlarının başörtüsü takmaları suç sayılıyor, riba gibi korkunç bir günah sosyal bünyeyi sarmış, milyonlarca ekrandan İslâm hânelerinin tam ortasına lâğım akıyor; Müslüman kızlar İmam-Hatip okullarına ve İlâhiyat Fakülteleri’ne bile hicaplı bir şekilde giremiyor ve sonra birtakım gafiller kendi cemaat ve hiziplerinin yüzeysel birkaç başarısını fütûhat diye gösteriyor.
Bir hususu daha kaydetmem gerekir: Türkiye Müslümanlarının beş vakit namaz ve cemaat konusunda ciddî bir hareket başlatmaları, başta Evangelist Teslisçiler olmak üzere bilumum misyonerleri son derece huzursuz ve tedirgin edecektir. Onlarla pek sıkı fıkı, pek içli dışlı olan, her sahada işbirliği yapan sayın Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörü erbabı acaba yukarıda bahsettiğim namaz ve cemaat beyannamesine imza koyabilirler mi? Koyarlarsa, Papa cenapları darılır mı? Resûlullah Efendimize -hâşâ- “terörist” diyen Evangelist başpapaz gücenir mi? 04 Mart 2006