19 Maddelik Uyarı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Cumartesi
Bendeniz bazı Müslüman şahıs ve cemaatleri (hepsini değil!) tenkit etmiyorum, onları uyarıyorum. Uyarmam, benim iyi bir Müslüman olduğuma delalet etmez. Önemli olan yazdıklarımdır. Sana mı kaldı? Evet, başkaları yapmayınca veya onların yaptıkları yeterli olmayınca bana kalıyor.
Bazı uyarılarımı tekrarlıyorum. Faydalı şeylerin tekrarında hayır vardır.
Zekatlar Kur’an’ın, Sünnetin, icmâ-i ümmetin, fıkhın, şeriatin emrettiği şekilde, bu malî yardımı hakkedenlere usulü dairesinde verilecektir.
Kur’an, Sünnet, din, şeriat biz Müslümanların, kâfirleri dost ve velî edinmesini yasaklamaktadır. Bu yasağa uyulacaktır.
Allah katında tek geçerli ve makbul din İslâm’dır. Hak din olmak konusunda İslâm ortaklık kabul etmez.
Dinimiz lüksü, israfı, aşırı tüketimi, gösterişi, gurur ve kibri, sefahati, saçıp savurmayı, Nemrud ve Firavun gibi ölçüsüz bir hayat sürmeyi yasaklamıştır. Böyle yapan Müslümanların kendilerini toparlamaları ve Resulün (Sallallahu aleyhi ve sellem) Sünnetine uyarak mütevazı, ortahalli, iktisatlı bir hayat sürmeleri gerekir.
Riba kesin bir haramdır. Ribanın haram oluşu Kitab, Sünnet ve icmâ ile sabittir. Müslümanların ribaya bulaşmaması gerekir.
Riyaset (başkanlık, makam mevki, yükseklik) hırsı cinsel şehvetten 360 derece şiddetli bir hırstır ve buna mübtela olan belâsını bulur. Bütün Müslümanların buna karşı uyarılması gerekir.
Dinimiz haram yemeyi kesin ve mutlak olarak yasaklamıştır. Haram yiyen kişi midesini cehennem ateşi ile doldurmuş olur.
Dünya kahpedir, aldatıcıdır, geçicidir, dünya işleri ve zenginlikleri bir oyuncaktan ibarettir.
Dünyaya bel bağlanmaz. Dünyaya kesinlikle güvenilmez.
Yüce Yaratanımızla olan bütün işlerimizde, muamelelerde, ibadetlerde birinci prensip ihlastır, yani katışıksız temiz bir niyettir. İhlası bozan her şeyden kaçınmalıyız.
Kişiyi yaptığı ibadetler, taatler, hayır hasenat gurura ve kibre düşürmemelidir. Bizi ancak Allah kurtarır.
Hazret-i Muhammed’in Peygamberliği, daveti kendilerine ulaştığı halde inkar ve tekzip edenler,
Kur’an hak kitap değildir, uydurmadır diyenlerle diyalog yapılmaz.
İslâm hak din değildir diyenlerle diyalog yapılmaz.
Hiçbir imam, cemaat başkanı, hoca, hocaefendi, şeyh masum değildir, ismet sıfatıyla sıfatlı değildir. Onların masum olduğuna inanan sapıtmıştır.
Din sömürüsü yaparak zengin olmak, gelir elde etmek; kadın satmaktan, haydutluk yapmaktan daha adice, daha alçakça, daha bayağı ve rezil bir iştir.
Bütün mü’minler kardeştir. Mü’minler, kendisinde günah, kusur, hatâ bulunan kardeşlerinin kişiliğine değil, sadece o kusur ve hatalara karşı olabilirler ve her hâl ü kârda Allah’ın tesis etmiş olduğu uhuvveti (kardeşliği) bozamazlar.
İslâm’da derece üstünlüğü, Kur’an-ı Kerim’in kesin şekilde açıkladığı üzere takva iledir. Mücerret (sadece, sırf) şu veya bu cemaate, tarikata, hizbe, gruba mensup olmak üstünlük sebebi değildir.
İslâm’ın temel inançlarından ve hükümlerinden biri de, insanların bu dünyada yaptıklarından dolayı hesaba çekilecekleri, kazanç ve hesaplarının muhasebesinin görüleceğidir. İnsanlar görmesin, bilmesin de gerisinin önemi yok diyerek haram kazançlar elde edenler, haram yiyenler sapıktır ve şakidir.
Bütün Müslümanlarda ümmet şuuru olması gerekir. Allah bütün mü’minleri tek bir ümmet olarak yaratmıştır.
Yukarıda yazdıklarımın yanlış olduğunu iddia eden çıkarsa, buyursun gerekçeli bir çürütme yazısı yazsın, açık isim adres ve tel. numarası vererek göndersin. Yazdıklarım yanlış değilse, doğruysa kabul edilsin.
Sen kim oluyorsun? Ben bir hiçim, söyleyene değil, söyletene bak…
Avrupa ülkelerinde yaşayan milyonlarca Müslüman göze görünür (veya batar) ihtişamlı (görkemli) büyük camiler yaptırmak istiyor, bir kısım mutaassıp Haçlılar ve Siyonistler ise buna karşı çıkıyor. Acaba bu konuda nasıl bir siyaset ve stratejimiz olmalıdır?
1. Binanın birinci derecede önemi yoktur. Önemli olan güçlü, vasıflı, üstün din hocalarına, İslâm davetçilerine sahip olmaktır.
2. Avrupalı Haçlı veya Siyonist, camiden rahatsız oluyorsa, bizim yüksek kubbeli, uzun minareli cami yaptırtmak yerine, fazla göze batmayan İslâm Kültür Merkezleri kurmamız daha uygun olur. Tabiî ki bu merkezlerin, büyük namaz kılma mekanları bulunacaktır.
3. Müslümanların Avrupa şehirlerinde hoparlörle yüksek sesle Ezan okutma istekleri yersizdir. Hele sabah ve yatsı namazlarında. Bugün İslâm dünyasında bile öyle ülkeler vardır ki, minarelerinden Ezan okumak yasaktır. Ezanlar caminin içinde okunmaktadır.
4. Cami kubbesi, cami minaresi, cami minaresinin şerefesi, bu şerefelerdeki hoparlörler, şadırvanlar… Bu gibi şeyler ayrıntıdır.
5.
Onlar haksız da olsalar (ki öyledir) kendileri ile iyi geçinmemiz,
Aklın, sağduyunun, mantığın, bilgeliğin, fîrasetin yolu budur.
6. Türkiye Müslümanları son kırk sene içinde yurt sathında kırk bin yeni cami inşa ettiler. Bunların bazısı (Adana’daki Sabancı Camii gibi) Edirne’deki Selimiye kadar büyük ve ihtişamlıdır. Ne yazık ki, bu camilerin mihrabında namaz kıldıracak, minberinde hutbe okuyacak, kürsisinde va’z u nasihat verecek büyük, güçlü, vasıflı, üstün, tesirli hocalar yetiştiremedik. Halbuki asıl önemli olan bu konuydu.
7. İstanbul’da
çok eski ve tarihî bir cami vardır.
Tarihî bir devlet binasının altındadır.
Avrupa şehirlerinde de şimdilik böyle camiler yapılsın.
8.
05 Ekim 2008