Perşembe

 

1907’de ölmüş Müslümanlara gıbta ediyorum. İyi zamanda ölmüşler, gelecekteki nice felaketi görmemişler… 1907’de, İkinci Sultan Abdülhamid Halife ve Padişah… Ülke çok büyük. İstanbul’dan batıya gidiyorsun, topraklarımız git git bitmiyor. Adriyatik denizi sahillerine kadar uzanan bir Türkiye.

Selanik, Kavala, Manastır, Üsküp, İşkodra, Yanya

ve daha nice şehirlerde Türk bayrağı dalgalanıyor.

Ege denizi adalarının çoğu bizim.

Rodos, Girit, Sakız, İstanköy. Midilli…

Hangi birini sayayım.

Suriye, Irak, Lübnan, Filistin, Sina yarımadası, Hicaz, Yemen, Kuveyt

aynı bayrak altında, oralara pasaportsuz gidiliyor. Şam’dan Medine’ye trenle gidiyorsun… Sadece tren bileti, yeterli.

Halep, Şam, Bağdad, Beyrut, Kudüs, Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere, Cidde, Sana, Bingazi, Rodos, Trablusgarp, Kerbelâ, Erbil

ve daha nice İslâm şehrinde tek bayrak, tek devlet var… Afrika’da Libya bizim.

Bütün ülkede muhadderat-ı İslâmiye tesettürlü geziyor. Avrupa’ya göre geri taraflarımız var ama bağımsızlık, istiklâl, haysiyet içinde bir gerilik. Japonya gibi bir hamle yapılıp ortadan kaldırılabilecek bir gerilik.

Her tarafta İslâm okulları var. Masonlar baskı altında. İslâmî tarikatlar açık.

Üç bin nüfusluk küçük bir yerleşim merkezinde bile ulema var, meşâyih var; Arapça, Farsça bilen, aruzla şiir yazabilen ziyalı kişiler var. Yemen’deki Osmanlı okullarında bile Fransızca okutuluyor.

Allah onlara rahmet eylesin, 1907’de ölen Osmanlılara gıbta ediyorum…

Şeriatsız, Fıkıhsız Ilımlı İslâm Gerçek İslâm Değildir

Bir kısım Haçlılar (hepsi değil) ve Siyonistlerin İslâm dini ve Müslüman dünyası üzerinde son derece şeytanî, son derece olumsuz planları, projeleri, programları vardır. Bunları görmek ve anlamak için strateji uzmanı olmaya lüzum yoktur. Firasetli olmak yeterlidir. Neler yapmak istiyorlar?

1. Şeriatsız, fıkıhsız ılımlı/light bir İslâm türetmek istiyorlar. İslâm dini indirilmiş-münzel bir dindir, onlar uydurulmuş bir din çıkartmak istiyor. İlahî dinimizi, beşerî bir ideoloji ve hümanizma haline getirmek istiyorlar. Bunu yapmak için de Peygamberimizin (salat ve selam olsun O’na) sünnetine olan bağlılığı, onun İslâm’ın ikinci ana kaynağı olduğunu, Sünnet’in ışığında çıkartılmış fıkıh ve şeriat kurallarını inkâr ettirmek, hafife aldırtmak istiyorlar. Onların bu hususta (bilsinler bilmesinler) en yakın yardımcıları ve işbirlikçileri reformcu, yenilikçi, tarihsellikçi

“Müslüman oryantalist”

lerdir.

2. İslâm dünyasını, Haçlıların ve Siyonistlerin siyasî, iktisadî, kültürel hakimiyeti altına almak istiyorlar. Bu konuda birkaç projeleri bulunmaktadır. Bunlardan biri

Büyük Orta Doğu Projesidir

(BOP).

Özeti şudur:

Büyük veya orta çapta İslâm ülkeleri parçalanacak, ortaya yetersiz ve savunmasız küçük devletçikler veya eyaletler çıkartılacak, bunlar birbirleriyle çekişip duracak. Irak’ı en az üçe (Kürt devleti, Şiî devleti, Sünnî devleti…), İran’ı beş parçaya, Türkiye’yi birkaç parçaya, Pakistan’ı parçalara, Mısır’ı (Kıbtî devleti vs) velhasıl bütün İslâm dünyasını küçük küçük ünitelere ayırmak istiyorlar.

3.

Sûfîliği

kullanmak istiyorlar.

ABD’ye ve İsrail’e bağımlı ehlî=evcil bir sûfîlik

geliştirmek istiyorlar. Bunda başarılı olabilirler mi? Kesinlikle olamazlar. 19’uncu asırda Kafkasya Müslümanları İmamı Şâmil hazretlerinin kumandasında Çarlık Rusyası emperyalizmi ile şanlı ve şerefli bir mücadele vermişlerdi.

Şeyh Şâmil kimdi?

O, öncelikle fıkıh ve şeriat ilimlerini tahsil etmiş bir hocaydı. İkinci olarak, Halid-i Bağdadî hazretlerinden icazet ve hilafet almış bir Nakşî şeyhiydi. Üçüncü olarak da, Müslümanların dünya cihad işleri için seçmiş oldukları bir İmam-Emîrülmü’minîn idi. Müşarünileyh hazretleri (o yüce zat) Nakşî tarikatını askerî bir disiplin altına sokmuş,

“Müridizm”

denilen teşkilatı kurmuştu. Aslında bütün gerçek tarikatlarda, müridizm tohumu vardır. Birinci dünya savaşında Osmanlı Mevlevîleri de

Mevlevî Birlikleri

halinde ordumuza katılmışlardır. Ruslar Afganistan’a saldırdıktan sonra ABD o ülkedeki İslâm mücahidlerini desteklemişti. Bin Ladin de bunlardan biriydi. Sonra ne oldu?

4. Haçlılar ve Siyonistler, Müslümanları aldatmak, esaret altına almak, pasifize etmek için

Dinlerarası Diyalog

cereyanını çıkartmışlardır. Bu cereyanın, İslâm dünyasında, Müslümanlar tarafından çıkartılmamış olduğunu,

1962’de toplanan İkinci Vatican Konsilinde üretilen bir ideoloji olduğunu

her akıllı ve vicdanlı Müslüman biliyor.

Dinlerarası Diyalog ve Hoşgörünün esasları nedir:
Allah katında hak, gerçek, makbul hak din İslâm değildir… Âmentü’de Müslümanlar ile Ehl-i Kitab arasında ittifak vardır… Hazret-i Muhammed’i, Kur’an’ı, İslâm’ı inkâr eden Ehl-i Kitab da ehl-i necat ve ehl-i Cennet’tir… Müslümanlar, Ehl-i Kitab’ı velî=idareci edinebilir…

Bu saydığım maddelerin Yüce İslâm dinine kesinlikle aykırı olduğunu bilmek ve anlamak için din alimi olmaya hacet yoktur. Yeterli ilmihal ve akaid bilgisine sahip her Müslüman bunu bilir. On dört asırlık İslâm tarihinde böyle şazz, böyle ters, böyle bid’at, böyle temellere aykırı bir cereyan çıkmamıştır.

Diyalogçular ABD’yi ve İsrail’i Müslümanlara şirin ve sevimli göstermeye çalışıyor. Onların İslâm dinine yaptıkları hakaretler, Müslümanlara ettikleri eziyet, zulüm ve işkenceler saymakla bitmez.

Birkaçını sayayım:

(1) İkinci dünya savaşında Yahudilere Almanlar zulm etti. Savaştan sonra, hiçbir suçu ve kabahati olmayan zavallı, masum Filistinlilerden vatanları alındı, Yahudilere verildi. Hâlâ onlara zulm ediliyor, kan kusturuluyor.

(2) Irak’a saldırdılar, bir milyon Müslüman öldürdüler, ülkeyi yangın yerine çevirdiler, müzelere varıncaya kadar soydular. Camilerde inleyen ağır yaralı mücahitleri, nişan alarak öldürdüler.

Ebu Garib cezaevinde

korkunç işkenceler yaptılar, namuslara tecavüz ettiler. Kur’ân’ı yırtıp yerlere attılar, parçalarını helaya süpürdüler.

(3) Müslüman bir idare kuruldu diye Afganistan’a saldırdılar ve o İslâm ülkesini cehenneme çevirdiler.

(4) Bütün medenî devletlerin kabul edip imzalamış olduğu, savaş esirleriyle ilgili

Cenevre Sözleşmelerine

aykırı olarak, yakaladıkları Müslüman esirlere

Guantanamo

üssünde en ağır zulüm ve işkenceleri yaptılar.

Bu saydıklarım o kadar açık, o kadar bilinen facialardır ki, tevatür beyyinesi ile sabittirler. Hal böyle iken ABD’yi ve İsrail’i şirin ve sevimli göstermek caiz midir? Elbette, bütün Amerikalılar zulmü desteklemiyor. Lakin şu anda ABD bütün gücüyle ve ağırlığıyla Müslümanlara zulm etmektedir.

Müslümanlar uyanık olsunlar ve kendileri için hazırlanmış tuzaklara düşmesinler.

(A) İslâm, Allah katında tek hak ve makbul (kabul edilen) dindir. Bu, âyet ve hadîslerle sabittir.

(B) Peygamberimizin daveti ve risaleti kendisine ulaşıp da bunu inkâr eden kimseler ehl-i necat ve ehl-i Cennet değildir.

(C) Müslümanların, Ehl-i Kitab’ı velî=idareci olarak kabul etmeleri kesin olarak yasaklanmıştır.

İslâm’a hakaret eden, Müslümanlara zulm eden küfür güçlerinden maddî ve manevî yardım ve destek alarak dine ve Ümmet’e hizmet edilmez. Doğru Yol Kur’ân’ın ve Sünnetin bildirdiğidir. Bunu da

ulemâ-ı cumhur

açıkça belirtmiş ve göstermiştir. Kim bu yolu bırakır, aykırı yollara saparsa, sapıtmış olur ve sapıklığın akıbetine katlanır. 22 Şubat 2008