21 Bin Kilise!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Şubat 2019
Perşembe
Son bir yıl içinde ülkemizin çeşitli yerlerinde yirmi bir bin kilise ve Hıristiyanlık ocağı açılmış. Rakamı yanlış yazmıyorum, yirmi bir bin adet. Bunlar çan kuleli, gösterişli, anıtsal binalar şeklinde değil; apartman dairelerinde, han odalarında açılan yerlerdir.
Dostlarımdan birisi yeni vaftiz olmuş bir vatandaşla görüşmüş; adamcağız biraz üzgün, ezgin ve mahcupmuş, “Çok perişandım, işsizdim, aşsızdım, çoluk çocuğum sefalet içindeydi, bana iş buldular” demiş. Bu kişinin samimi bir Hıristiyan olduğu söylenemez ancak asıl büyük tehlike onun çocukları içindir. Kendilerine burs bulunacak, dış ülkelerin gözde ve pahalı okullarında okuyacaklar, yabancı dil öğrenecekler, güçlü bir tahsil sahibi olacaklar. Buna mukabil de kimlik değişimine uğrayacaklar.
Alanya’da yaşlı bir Alman hanımı vefat etmiş, vasiyetnamesinde, cenaze töreni esnasında bir Müslüman hocanın da bulunmasını ve dua okumasını istemiş. Katolik papazın yönettiği ayinde müftü efendi de hazır bulunmuş. Moda tabirle mükemmel bir “dinlerarası diyalog, evrensel barış ve kardeşlik” komedisi oynanmış.
Bazı şehirlerimizde büyük kilise binaları da, yaptırılıyor, açılıyor. Eskiden kalan Rum ve Ermeni kiliselerinin yüzlercesi tamir ve restore ediliyor. Alanya ve Antalya gibi şehirlerimizde, arazi ve ev alıp yerleşen Batılılar için kiliseler yaptırılıyor. Ecevit hükümeti bu konularda az buçuk milliyetçi ve hassas idi; bugünkü AKP iktidarı pek hoşgörülü, pek toleranslı, pek diyaloglu.
Misyonerler harıl harıl kitaplar, broşürler, İnciller bastırıp dağıtıyor. Bir yılda resmî rakamlarla sekiz milyon adet İncil, propaganda broşür ve kitabı basılıp dağıtılmış; işin iç yüzüne vakıf olanlar bu rakamın daha büyük olduğunu söylüyorlar. Müslümanlar üzerindeki baskılar, başörtü yasağı bütün hızıyla ve şiddetiyle devam ederken misyonerlere olanca kolaylık gösteriliyor.
Başörtüsü konusunda en ufak bir ses çıkartmayan Diyanet İşleri Başkanı bir beyanat vererek yılbaşı eğlencelerinin caiz olduğunu iddia etti. İslâm ahlâkının kabul etmediği şekilde, içkiler içilerek, lotarya oyunları oynayarak, şehveti kışkırtan müzik dinleyerek, pespaye eğlenceler seyrederek, kadın-erkek laubali bir şekilde karışık olduğu halde; akla, vicdana, millî terbiyeye, ahlâka, fazilete aykırı bir sürü laubalilik, çılgınlık yapılarak kutlanan yılbaşı caizmiş. İslâm’a göre mi? Asla!.. İbahîye mezhebinde elbette caizdir…
Müslümanlarda tepki kalmadı, cihan yıkılsa protesto etmezler. Zamane Müslümanları İslâm’ın “iyiliği desteklemek, kötülüğü kösteklemek” (emr-i maruf ve nehy-i münker) farzını tatil etmişlerdir.
1970’li yıllarda Büyük Gazete ismiyle haftalık bir gazete yayınlamıştım. Panos Dabağyan isminde bir Ermeni vatandaş, yılbaşı eğlencelerinin Hıristiyanlıkta da yeri olmadığına dair bir yazı getirmişti, basmıştım. Evet, ahlâka uymayan eğlenceler sadece bizim dinimizde değil, Hıristiyanlıkta da ayıptır, günahtır, isyandır, haramdır. Bırakın Hıristiyanlığı; putlara, ilâhlara, heykellere tapan dinlerde bile bu kadar kepazeliğe yeşil ışık yakılmaz.
Birtakım sözde islâmî televizyon kanallarının ne hale düştüğünü görüyoruz. Onlar başlangıçta ne güzel şeyler söylemişlerdi. Ahlâka, fazilete, edebe, terbiyeye uygun millî ve dinî yayınlar yapacaklardı. Bu maksatla ne paralar toplandı; dindar Müslüman kadınların bileziklerini, yüzüklerini mücevherlerini bile aparttılar. Sonunda manzara ortada.
Mısır’da Ezher Üniversitesi rektörü, Fransa’nın başörtüsünü yasaklamasının meşruiyetine dair fetva vermiş. Tesettür İslâm’da farzdır, mecburidir. Bir İslâm ülkesinde bu emre uyulmalıdır, ama Fransa Müslüman olmadığı için tesettüre engel olabilir… Böyle bir fetva hangi akla, mantığa, vicdana uyar?
Türkiye’deki misyonerlik ve Hıristiyanlaştırma Haçlı seferine karşı bir şeyler yapılması gerekiyor. Bu konuda Diyanetten bir hayır gelmez, sebebi malum… Bazı büyük, güçlü islâmî cemaatler dinlerarası diyalog tuzağına düşmüşlerdir. Onlar, misyonerlikle mücadele etmekten geçtim, papazlarla, Siyonistlerle birlikte çalışıyor… Peki Anadolu’yu tekrar bir Hıristiyan yurdu yapmak için büyük imkanlarla ve bütün güçleriyle çalışan haçlılarla kimler ve nasıl mücadele edeceklerdir?
Misyoner broşür çıkartıyor, dağıtıyor. Müslümanların broşür çıkartması yasak mı? Değil. Ancak bu konuda kaliteli, güçlü, tesirli, faydalı, değerli yayın yapabilmek için ilim, irfan, kültür, birikim, tecrübe gerekir. Bunlara sahip ekiplerin, grupların oluşması, çalışması, eser vermesi icap etmez mi? İslâmî kesimde böyle bir kıpırdanma ve faaliyet görünmüyor.
Ülkemizde rantçılık, avantacılık, götürme almış yürümüştür. Korkarım misyonerlerle mücadele için bir fon oluşturulsa, rantçı sahtekârlar ona da göz dikerler. Batı ülkelerinde nice papaz Hıristiyanlığı terk ederek Müslüman olmuştur. Bunların Teslisten Tevhide geçişlerini anlatan broşürler çıkartılıp dağıtılmalıdır.
İslâm’la Hıristiyanlığı mukayese eden broşürler yayınlanmalıdır.
Bugünkü Teslis Hıristiyanlığının Hazret-i İsa Aleyhisselam Efendimizin dini olmadığı, Pavlos’un çıkarttığı din olduğu hakkında Hıristiyan Batı dünyasında çok miktarda kitap ve ilmî araştırma yayınlanmıştır, bunlar özetlenerek yayınlanmalıdır.
Güney Afrika’da bazı islâmî cemaatler Hıristiyanlık konusunda güzel yayınlar yapıyor, Ahmed Deedat’ın Hazret-i İsa’nın çarmıha gerilmediğini ispat eden önemli bir kitapçığı var. Bu gibi eserler Türkçe’ye niçin kazandırılmıyor?
İslâmî kesimde para, imkan mevcut ama yapılması mutlaka gerekli olan birtakım islâmî hizmet ve faaliyetler bir türlü yapılamıyor. Çok önemli, çok hayatî zarurî hizmetlere cami helâları, cami hoparlörleri, cami kaloriferleri, cami klimaları, cami boyaları kadar önem verilmiyor.
Ayaklarımızın altındaki vatan toprağı sessizce, sinsice kazılıyor; bir gün gelecek göçecek, biz de yuvarlanıp gideceğiz. Yahu bu memlekette, ilimli, irfanlı, vicdanlı, basiretli, hamiyetli, şecaatli, cesur, atılgan, çalışkan, işbilir, hizmet eder Müslüman kalmadı mı? 02 Ocak 2004