217 Milyara Tay
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Eskişehir’de Anadolu Tarım İşletmesi harasında yetiştirilen safkan Arap atı tayları açık arttırma ile satılmış, bunlardan birisinin fiyatı 217 milyar liraya kadar yükselmiş. Bu tayın, sıradan taylardan ne farkı vardı da bu kadar yüksek bir fiyata alıcı buldu?
O, ileride bir yarış atı olacak, rüzgâr gibi koşacak ve nice müsabakada birinci olacaktır. Cinsinin vasıflı bir örneği olduğu, soyluluğu, işe yararlılığı yüzünden böylesine değer kazanmıştır. Dünyadaki bütün atlar at olmak bakımından eşittir ama değer, kabiliyet, vasıf bakımından eşit değildirler.
İnsanlar da, insan olmak haysiyeti itibarıyla hukuk önünde eşittirler; lakin zekâ, akıl, karakter, vasıf, istidat, kabiliyet bakımından eşit değildirler. Hayat bir mücadele ve müsabakadır. Yarışı siz kazanmak istiyorsanız atınızın, atlarınızın vasıflı, güçlü, üstün, kabiliyetli olması gerekir.
Müslümanlar elli küsur yıldan beri vasıflı, güçlü, üstün kadrolar yetiştirememiştir. Sütçü beygirinin tayına iyi baksanız; onu fındık, fıstık, badem ile besleseniz yine de rüzgâr gibi koşan bir yarış atı olamayacaktır.
Tibet Budistlerinin Dalay-Lama bulma ve yetiştirme metodları vardır. Geleneksel, esrarlı metodlarla araştırma yaparlar, ileride Dalay-Lama olacak çocuğu bir iki yaşında iken keşfederler, onu yetiştirirler ve ileride Dalay-Lama yaparlar.
İslâm’a, ülkeye, devlete, millete, kendi kültür ve medeniyetimize hizmet için yetiştirilecek kimselerin de bin türlü titizlik ve hassasiyetle seçilmeleri gerekirdi. Biz bu hususa hiç mi hiç dikkat etmedik ve rastgele adam yetiştirdik. İslâm’ın ve ülkenin hizmetine hazırlanacak taylarımız nasıl seçilmeliydi?
Birinci madde zekâdır: Zekâ ölçülebilen bir şeydir. IQ denilen birimi vardır. Zekânın türleri vardır. Bu işin uzmanları vardır. IQ’su 100’den aşağı taylar hizmet edemez, hezimete sebebiyet verir. Soruyorum size 1950’den bu güne kadar hangi islâmî grup, cemaat, hizip yetiştireceği çocuk ve gençlere zekâ testleri yaptırtmıştır?
İkinci madde karakter testleri yaptırtmaktır. Sekiz ana karakter vardır. Karakteroloji denilen bir ilim vardır. İnsanların hangi karaktere mensup olduğunu anlamak için testler yapılabilir. Bazı karakterler hizmet etmeye uygun değildir. Bizim bundan haberimiz var mı?
Üçüncü madde yetiştirilecek çocuğun veya gencin bio-jenetik dosyasını hazırlamaktır. Dördüncü madde gecekondu ve varoş kesimli ve zihniyetli mi, yoksa şehir-medeniyet zihniyetli mi olup olmadığını anlamaktır.
Daha başka maddeler de var ama onları yazmıyorum. En sonuncusu, bütün araştırmalar bittikten sonra istihare yapmaktır.
Müslümanlar işin kolayına kaçtılar. Sadece kemmiyetle (rakam kalabalığı, kelle sayısı) ile meseleyi halledeceklerini sandılar. Keyfiyete, vasfa, üstünlüğe önem vermediler.
Elli seneden beri her cemaat, her tarikat, her kesim kendi çocukları, kendi öğrencileri için “Bizimkiler pırlantadır, bizimkiler altındır, bizimkilerin eşi menendi yoktur…” edebiyatını yapar. Bizim pırlantaya, altına, elmasa ihtiyacımız yoktur. Bizim güçlü, vasıflı, üstün, ahlâklı, faziletli elemanlara ihtiyacımız vardır.
Filan cemaatin çocukları ve öğrencileri hocaları, üstadları, hazretleri için çırpınıyormuş, ona son derece bağlıymışlar. Bu hususun güçlü, vasıflı, üstün olmakla bir ilgisi yoktur.
İlmî araştırmalar, anketler, istatistikler yapıldığı zaman görülecektir ki, Müslümanlar son elli yıl içinde zengin şehir çocuklarını yetiştirmemiş; ağırlığı fakir, kırsal kesim, gecekondu, varoş çocuklarına vermiştir. Halbuki bazı hizmet ve mesleklerde şehirliler, hali vakti yerinde burjuva (bizde olduğu kadar) çocukları daha başarılı olmaktadır. Elli seneden beri doktor ve mühendis yetiştirip durduk. Tarihin hangi devrinde doktorlarla, mühendislerle idare edilmiştir bir ülke, bir devlet?
Hacı beyler tümenlerle imam, hatip, müezzin, hafız, vaiz, müftü yetiştirdiler. Bin dört yüz küsur yıllık İslâm tarihinde imamlarla, hatiplerle, müezzin ve vaizlerle idare edilen tek bir İslâm devleti gösterebilir misiniz?
Zamanımızda medya birinci güç haline gelmiştir. Peki biz son elli yıl içinde medya sahasında kaç yarış atı yetiştirdik? Kaç sosyolog, kaç antropolog, kaç büyük mimar, kaç moda tasarımcısı, kaç dekoratör, kaç büyük siyaset bilimi uzmanı yetiştirdik?
Beşyüz küsur İmam-Hatip mektebi açacağımıza, dört yüz açmış olsaydık da, geri kalan yüz küsurunda güzel sanatlar, geleneksel el sanatları, Türk mutfağı, zenaat öğretmiş olsaydık daha iyi olmaz mıydı?
Yetmiş yıl Sovyet sömürgeciliği altında inleyen, bağımsızlığına kavuşalı fazla bir zaman geçmeyen kardeş Özbekistan’da “Behzat Koleji” faaliyet gösteriyor ve dört senelik bir tahsille resim, tezhip, minyatür, ağaç oyması, kuyumculuk, taş oymacılığı, seramik ve toprak, kumaş işleme sanat dallarında uzman ve sanatkâr yetiştiriyor. Biz Türkiye Müslümanları niçin bu gibi medeniyet, kültür, sanat konularına eğilmedik?
Son kırk yılda kırk bin yeni cami yaptırttık. Bunların sadece kırk kadarı güzel oldu, geri kalanı çirkin binalar olarak yapıldı. Niçin?
Geçenlerde yazmıştım: Sultanahmet civarında bir camiyi tezyin etmek için ayet ve hadîs levhaları hazırlatmış ve duvarlara astırmıştık. Resmî bir daireden bir memur gelmiş, imama bağırmış ve çağırmış, bunlar bid’attır demiş ve bir kısım levhaları indirtmiş. Camileri kıble duvarlarına asılan ışıldaklar vantilatörler, hoparlörler, “Cep telefonunu kapat” levhaları, tüpgaz üzerine monte edilmiş lüks lambaları, klima cihazları, kaloriferler, elektrik sobaları bid’at olmuyor da, güzel yazılı ayetler ve hadîsler bid’at oluyor… İşte bizi bu kafa bugünkü hale getirmiştir.
Asr-ı Saadet’te Mecsid-i Nebevî’de böyle şeyler yokmuş!.. A akl-ı evvel, Mescid-i Nebevî’de kapı, pencere, tavan, halı da yoktu. Senin kafana göre bunlar da bid’attır.
Rastgele toplanmış sıradan futbolculardan meydana gelen takımlar birinci ligte oynayamaz, şampiyon olamaz. Şu yetmiş milyonluk Türkiye’de Müslümanların yetmiş adet birinci sınıf, vasıflı, güçlü, üstün, rakiplerini ve diğer yarışmacıları geride bırakacak başarılı ve hızlı koşan elemanı ve uzmanı yoktur.
Ezilmiş çocuğu yetiştireceksin. Hayata atılınca mesken, mobilya, otomobil, yazlık, iyi bir gelir, güzel bir eş, lüks bir hayat, yemek içmek için seferber olacak ve sen bu karakterdeki eleman ve kadrolarla mücadele ve müsabakayı kazanacaksın. Hava alırsın! 08 Haziran 2003