23 Temel Gerçek
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Aralık 2018
Çarşamba
Türkiye Müslüman bir ülkedir.
Türkiye halkının büyük/ezici çoğunluğu Müslümandır.
Türkiye kimliğinin ana unsuru İslâm’dır.
Türkiye halkının din, inanç, ibadet, inandığı gibi yaşamak hakkı ve hürriyeti vardır. Bu hak ve hürriyet hiçbir sebep ve bahane ile kısıtlanamaz, tatil edilemez, ortadan kaldırılamaz.
Türkiye’de gerçek lâiklik yoktur.
Türkiye’deki sistem
sistemidir. (Din devleti ile karıştırılmamalıdır).
Türkiye’de gerçek ve tam demokrasi yoktur. Resmî ideolojili vesayet demokrasisi vardır.
Türkiye’de gerçek mânada eşitlik yoktur. Kendisini ülkenin ve halkın sahibi ve vasisi gibi gören egemen bir azınlık, çoğunluktan
Türkiye’de hukukun üstünlüğü yoktur.
Türkiye’de, bütün sosyal, siyasî, eğitimle ilgili faaliyetlerin, düşünce ve edebiyatın ana unsuru olan yazılı Türkçe dumura uğratılmış, yeni nesiller dedelerinin mezar taşlarını, klasik edebî eserleri okuyamayacak ve anlayamayacak kadar cahil yetiştirilmiş, bu suretle bir kültür sömürgeciliği ortamı meydana getirilmiştir.
Türkiye politikası gayet kalitesiz hale getirilmiş ve kirlenmiştir.
Türkiye’nin bir kısım büyük medyası çeteleşmiş, tekelleşmiş, kartelleşmiş, mafyalaşmış ve ülkeye zarar verecek hale gelmiştir.
Türkiye üniversiteleri genellikle resmî ideolojinin fidelikleri haline getirilmiş ve gerçek bağımsız vasıflı üniversiteler olmak niteliklerini kaybetmiştir.
Parçala, böl ve hükm et ilkesi doğrultusunda Türkiye halkı
gibi kesimlere ve kamplara ayrılmış ve kasıtlı olarak ülkenin geleceğini karartan dehşetli bir kopukluk oluşturulmuştur.
Ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlar cahil bırakılmış, parçalanmış ve toplumsal iradelerini kullanamaz hale getirilmiştir.
Millî mimariye, millî sanatlara, millî kültüre savaş ilân eden şer güçleri Türkiye’yi bir çirkinlikler meşheri haline getirmiştir.
Ortadoğu’nun Japonya’sı, Güney Kore’si olabilecek ülkemiz, emperyalist güçlerin ve onların yardakçılarının sabotajlarıyla geri bırakılmış, borç batağına itilmiş, bugünkü kötü duruma düşürülmüştür.
Bir toplumu ayakta tutan ahlâk, fazilet, iyilikler horlanmış, müstehcenlik teşvik edilmiş, hırsızlık ve soygun, sistemin bir parçası gibi görülmüş ve bugünkü kokuşma ortamı oluşturulmuştur.
Türkiye halkının sosyal, kültürel, antropolojik, tarihî yapısına uymayan kanunlar toplumu çürütmüş, aile yapısını bozmuş, genç nesilleri dejenere etmiş, suçların patlamasına sebep olmuştur.
Türkiye’nin büyük felaketlere uğramaması için en kısa zamanda fazilet ve hikmet (erdem ve bilgelik) temelleri üzerine oturmuş gerçek bir demokrasiye, temel insan haklarına saygılı ve bağlı bir sisteme, temiz ve şeffaf bir idareye kavuşturulması gerekmektedir.
Devletin yeni bir sivil anayasaya ihtiyacı vardır.
Bugünkü eğitim (bilhassa liseler) ve üniversiteler ile Türkiye’yi düze çıkartacak yeterli sayıda güçlü/vasıflı eleman yetiştirmek mümkün değildir. Bu konuda acilen çareler ve çözümler aranmalı ve bulunmalıdır.
Namuslu, vicdanlı, ahlâklı, karakterli, vatansever, erdemli bütün okumuşlar, seçkinler Türkiye’yi bugünkü bataklıktan çıkartmak için elbirliği ile çalışmalıdır. Bu maksatla sivil bir kurucu meclis toplanmalı ve gerekenleri yapmalıdır.
Şimdi aydın deniliyor, eskiden münevverdi, Azeriler ziyalı diyor…
Olsa bile sanırım çok azdır. İslâmî kesimde aydın var mı? İnşaallah vardır. Bence üç-beş kişiyi geçmez.
Ben kendimi aydın sanıyor muyum? Hâşâ!.. Okur-yazar bir vatandaşım, her gün birkaç saat okurum, birkaç saat de yazarım… Okur-yazar olduğuma yemin etsem başım ağrımaz. Ortalıkta bir sürü Müslüman aydın dolaşıyor. Aydın olmak o kadar kolay mıdır? Aydın olmanın birtakım temel ve zarurî şartları vardır:
Bilgi boyutu çok gelişmiş olacak. Edebiyat, tarih, mantık, psikoloji, ahlâk, metafizik, estetik… Müslümansa yeterli İslâmî kültüre sahip olacak. Doğru dürüst edebî/yazılı Türkçe bilmeyen nasıl aydın olabilir?
Aksiyon, ahlâk, karakter boyutudur.
Estetik, sanat, güzellik boyutu.
Gerçek aydın mutlaka muhalif olacaktır. Ülke gırtlağına kadar pisliğe batmış, bizimki hiç aldırmıyor, hattâ kendi payına düşen haltları yiyor ve aydın geçiniyor. Yağma yok!..
Aydın kişi, iktidar Müslümanlarda (veya İslâmcılarda) da olsa, onlardan uzak durur. Bizimkiler iktidara geçti… Haydi biz de sofraya oturalım, yiyip içelim… Bu kafadaki adamlar ve karılar aydın olamaz. İslâm aydını hükümdarlarla, sultanlarla, devletlilerle araya mesafe koyar. İslâm aydını olumlu tenkitleriyle, müsbet uyarılarıyla aydınlatır.
Bir insan çok tahsilli, çok kültürlü olabilir. Bu kültürün yanında ahlâk ve fazilet yoksa, o adam haram yiyorsa, emanete hıyanet ediyorsa
başka birisi değildir.
Gerçek İslâm aydını asla yalakalık, yağcılık, dalkavukluk yapmaz. Kirli, bulaşık, meddah, köle ruhlu adamlar aydın olamaz. Bir maaş, biraz harcırah, az veya çok avanta karşılığında haksızlıklara karşı susacak, zalimleri övecek… Böylesine aydın mı denir?
Müslümanlar son elli sene içinde çeşitli mesleklerde ve uzmanlıklarda hayli adam yetiştirdiler ama aydın yetiştiremediler. Yeterli sayıda aydına sahip olmayan bir ülke batmaya mahkûmdur.
Aydın, adı üstünde aydınlatır, yol gösterir, kılavuzluk yapar. Aydın iyilikleri emr eder, kötülükleri yasaklar. Aydın, içinde bulunduğu toplum için en büyük nimettir. Aydınlarını yetiştiremeyen bir toplum bahtına ağlasın. 12 Haziran 2008