• Pazartesi

     

1. Onlar kendilerine

“Ma’amim”

(mü’minler, inananlar) der, Müslümanlara ve Türklere acı soğan der.

2. Onların iki kimliği vardır. Asıl kimliklerini gizli tutarlar, dıştan Müslüman görünürler.

3. Onların iki ismi vardır. Gerçek isimleri gizlidir.

4. Onlar Kemalizmi bir din haline getirmişlerdir.

5. Onlar lâik değil, lâikçidir.

6. Onlar İslâm’a düşmandır.

7. Onlar İslâm Şeriatına düşmandır.

8.

Osmanlı devleti zamanındaki ve Cumhuriyet devrindeki bütün
Marksist-Komünist öncüler bu cemaattendir.

9. Onlar, İslâm’dan kopuk, hattâ

İslâm’a düşman bir Türkçülük ve milliyetçilik

oluşturmuş ve geliştirmişlerdir.

10.

Onlar sekülaristtir.

11. Son 150 yıl içindeki bütün ihtilâl, inkılap, darbe, kökten değişim hareketlerini onlar planlamıştır.

12. Sultan İkinci Abdülhamid Hân’ı onlar devirmiştir.

13. Jön Türkler ve İttihad Terakki hareketi onların eseridir.

14. Müslümanlara ve Türklere yapılan zulümlerde büyük rolleri olmuştur.

15. İslâm kadınlarının açılması saçılması onların eseridir.

16. Türkiyelileri, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak kadar kara câhil bırakanlar onlardır.

17. Millî Türk mimarîsini onlar dejenere etmiştir.

18.Türkiye’deki çirkinlikler onların eseridir.

19. Millî eğitimi onlar bozmuştur.

20. Üniversiteleri onlar bozmuştur.

21. Ahlâka, fazilete, iffete, ismete, hayaya onlar savaş ilan etmiştir.

22. Onlar kızlarını ve oğullarını Müslümanlarla ve Türklerle evlendirmez. Şayet evlenecek olurlarsa onlara dünyayı zindan ederler.

23. Onların kendilerine mahsus gizli din adamları vardır.

24. Onlar evlenen çocuklarına gizli nikâh yaptırırlar.

25. Onlar ölülerini belli mezarlıklara defn eder.

26. Onlar büyük sermayeyi kontrol altında tutar.

27. Onlar büyük medyayı kontrol altında tutar.

28. Onlar İslâm’da reform, yenilik, değişiklik yapılmasını ister.

29. Onlar Türkçe Kur’ân ve Türkçe Ezan okunmasını ister.

30.

Derin devlet
onların kontrolündedir.

31. Vesâyet rejimi ve demokrasisi onların kontrolündedir.

32. Ülkedeki her kesimin içinde ajanları, casusları, provokatörleri vardır.

33. Çoğunluğu

“Böl, parçala, birbirine düşür ve hükmet”

prensibine göre idare ederler.

34. 1950’lerden bu yana hayli sekülerleşmiş olmakla birlikte İslâm ve Müslüman düşmanlıkları devam etmektedir.

35. Müslümanları yönlendirmektedirler.

36.

Müslümanları yüzlerce
fırkaya, hizbe, cemaate, gruba, kliğe ayırmışlar, aralarına düşmanlık, kin, rekabet, çekişme, hizip asabiyeti
tohumları ekmişlerdir.

37. Şeriata aykırı aşırı ve heterodoks tasavvufu teşvik ederler.

38. Parayı, lüksü, konforu, zenginliği, dolar ve euroyu din gibi tutarlar ve severler.

39. Ülkeyi mandıraları, halkı sağmal inekleri olarak görürler.

40. Türkiye Ortadoğu’nun Japonyası olamamışsa bunun sorumlusu ve suçlusu onlardır.

41.

Asıl kimliğini bırakıp da gerçekten Müslüman olanı hiç affetmezler.
Başvekil olsa bile gözünün yaşına bakmaz, idam ederler.

42.

Modern, çağdaş, ileri, seküler Türkiye

onların eseridir. Eserleriyle öğünsünler.

(İkinci yazı)

Bir cami hocası

Merhum

Necmeddin Okyay

bir cami imamı idi. Hezarfendi, on parmağında on ayrı hüneri vardı.

1. Hat üstadı idi.

2. Ebru sanatında da üstattı.

3. Cami dersleri almış icazetli bir din alimi idi.

4. Ok ve yay yapımında, bu millî sanat ve sporumuzda üstat ve usta idi.

5.

Arapça, Farsça, Osmanlıca

bilir, bu üç dilde aruzla şiir yazabilir, tarih düşürebilirdi.

6. Bahçesinde yüzlerce çeşit gül yetiştirirdi, gül uzmanı idi.

7. Şeriat ve tasavvuf neş’esine sahipti.

8. Osmanlı ciltleri yapardı.

9. İlmî icazeti vardı.

10. Yüksek ahlâk, karakter ve fazilet sahibiydi.

Velhasıl o ilim, irfan, sanat sahibi, kültürlü, yetenekli, mürüvvetli, fütüvvetli bir Müslümandı. Ehl-i sohbetti, zarif latifeler yapardı.

Necmeddin Okyay gibi imamların yerleri boş kalmamalıdır. Bütün imamların Necmeddin Hoca gibi olmaları gerekmez ama ülkemizde, hele İstanbul’da yeterli sayıda onun gibi imam bulunması gerekir.

Mükemmel Osmanlıca, Arapça, Farsça bilen… Aruz bilen… Bu üç dilde şiir yazabilen, ebced hesabıyla tarih düşürebilen… İslâmî sanatlardan birinde veya birkaçında üstad olan… Kendisinde Şeriat ve Tasavvuf neş’esi bulunan… İlim, irfan, hikmet, sanat sahibi… Ehl-i sohbet… Şehir kültür ve medeniyetinin temsilcisi…

İmam demek
namaz kıldırma memuru
demek değildir.

Merhum Necmeddin Okyay hoca gibi cami imamları yetiştiriyor muyuz? Yetiştirebiliyor muyuz?..

(Üçüncü yazı)

Tarihî camilerin iç süslemeleri

Süleymaniye, Selimiye, Sultanahmet camilerinin bugünkü iç tezyinatı, nakışları, süslemeleri; dış ve iç mimarîlerinin mükemmeliğine ve güzelliğine uymuyor. Çiniler ve mermer kaplamalar dışında herşey bozulmuştur.

Sultanahmet’e her girişimde, iç süslemelerinin kalitesizliği beni üzer. Böyle bir mimarlık ve sanat şaheserini ortaya koyanlar, elbette iç süslemelerini de şaheser olarak yapmışlardı. Nakışların, zaman zaman yenilenmesi, tâmir ve restore edilmesi gerekiyordu. Bu yenilenmeler esnasında bozukluklar, bozmalar, kalitesizlik olmuştur.

Birçok tarihî camimizdeki duvarlara yazılı hatlar, tâmirat esnasında üzerinden geçilirken bozulmuştur. Bir hattı ancak bir hattat tâmir edebilir. Camilerdeki nakışlar, duvar süslemeleri bundan asırlarca önce yapıldığı gibi tabiî boyalarla yapılmalıdır. Mutlaka ve mutlaka son derece ehliyetli, başarılı, birinci sınıf sanatkârlara yaptırılmalıdır.

Osmanlı, Selçuklu, Beylikler süsleme sanatı konusunda dünya çapında uzman olan kişilere sorarak, onlardan birinin veya birkaçının sıkı denetiminde tâmirat ve restorasyon yaptırılmalıdır.

Sultanahmet Camii’nin son iç restorasyonundan sonra çok tenkitler yapılmıştır. Bunların hepsi gözönüne alınmalıdır.

Bence bu caminin içi baştan başa yeniden, en sanatlı ve en kaliteli şekilde süslenmelidir.

Gerekiyorsa başka ülkelerden, mesela Özbekistan’dan sanatkârlar, ustalar getirilmelidir.

Elbette 17’nci yüzyıl Osmanlı süslemeleri

yapılacak ama uygulamada kalite ve usta meselesi çok önemlidir.

Sultanahmet’te duvara yazılmış hatlar, hat uzmanlarından oluşan bir bilirkişi heyetine inceletilmeli ve rapor alınmalıdır. Çeşitli zamanlarda üzerlerinden geçilirken, tâmir edilirken yapılan hatâlar ve bozukluklar uzmanların nezaretinde düzeltilmelidir.

Tarihî camilerimizde çiniler, çini sanatı uzmanlarına inceletilmeli, bunların ne kadarının çalınmış ve yerlerine sahtelerinin konulmuş olduğu açığa çıkartılmalıdır.

Tarihî ahşap kapılar, pencerelerdeki kimi sedefli, kimi oymalı kanatlar, madenî süslemeler, kandiller, kubbelerdeki hatlar… Bunların hepsinde zamanla bozulmalar olmuştur. Düzeltilmesi için çareler ve çözümler aranmalıdır.

Vakıflar idaresi, restorasyon işini bir firmaya, bir müteahhide ihale edecek. O da, işi ucuza çıkartmaya, bir miktar kâr etmeye çalışacak… Sultanahmet, Selimiye, Süleymaniye gibi camilerin iç tamirleri, süslemelerinin yenilenmesi bu metotla başarılı olmaz.

Geçmiş yıllarda, bu konuda sanat uzmanlarının kaleme almış olduğu acı tenkitler okumuştum. Vakit ve fırsat bulabilirsem, onların özetlerini okuyucularıma ve ilgililere arz edeceğim. 10 Kasım 2009