72 Milyonluk Türkiye’de 100 Milyon Olduğumuza Göre Niçin Korkuyorsunuz?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Çarşamba
Bazı gazeteler geçen pazar günü İzmir’de yapılan mitingin çok kalabalık ve çok görkemli olduğunu yazdılar. Hepsini okumadım, Vatan, orada 1,5 milyon vatandaşın bulunduğunu bildiriyordu. Mitingler böylesine kalabalık, böyle görkemli ise niçin korkup endişe ediyorlar? Dedikleri gibiyse, halkın çoğunluğu laiklikten, çağdaşlıktan, onlardan yanadır. Seçimlerde de onların istediği ve dediği olacaktır. Boş yere telâşlanmasınlar, çırpınıp üzülmesinler. Ben onların yerinde olsam, huzur içinde yan gelip yatarım. İstanbul’da bir milyon, Ankara’da yine bir milyon, İzmir’de 1,5 milyon… Sırada “Konya”, Adana, “Kayseri”, Adapazarı, Bursa ve daha nice büyük şehir var. Oralarda da yarımşar milyon toplansa… Bu kalabalıklar “bindirilmiş, taşınmış” olmadığına göre, bu hesapla zaten şu 72 milyonluk Türkiye’de yuvarlak hesap 100 milyon ederler. O halde bu korku, bu tedirginlik niye…
Yine Vatan’ın Pazartesi günkü sayısında şu cümle yer alıyordu:
Aman kardeşim sen neler diyorsun? 1923’te:
(1) Anayasa’nın (Teşkilât-ı Esasiye Kanunu) ikinci maddesi şöyleydi:
(2) Yine o tarihte, İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda, Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş bir
Her cuma günü büyük merasimle cuma namazına gidiyordu.
(3)
açıktı.
(4) Kabinede bir
(Şeriat İşleri Bakanlığı) vardı.
(5)
(6) Çankaya’da,
(Latife hanım, yani Mustafa Kemal’in eşi hanımefendi…)
(7) Ülkedeki bütün
idi. Hattâ, İstanbul’da bazı terakkiperver (çağdaş) Türk erkekleri şapka giydikleri için tutuklanmışlardı. (Selahattin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası.)
(8) Mustafa Kemal Paşa, Reisicumhur (Cumhurbaşkanı) sıfatıyla Konya’ya gittiğinde, tren istasyonunda onu başında Mevlevî tacı bulunan Konya Mevlevî Âsitanesi şeyhi ve diğer ileri gelen
ve Paşa hazretleri onlarla ayak üstü sohbet etmişti…
(9)
(10)
Daha sayayım mı?… Aman kardeşim sen neler diyorsun? Daha dikkatli konuşsana… Sen hiç tarih bilmiyor musun?..
Bir İslâm düşmanı, bu ülkede ezan okunmasından ve namaz kılınmasından ne kadar rahatsız oluyorsa; bir Müslüman da o nisbette memnun olmakta ve sevinmektedir. Namaz kılanların sayısı çoğaldıkça İslâm düşmanlarının yüreklerine kan oturur, Müslümanlar ise mutlu olur…
Namaz kılmak yüzde yüz dinî bir ibadet ve olgudur. Siyasî patırtılarla, sosyal çekişmelerle hiçbir alakası yoktur. Hıristiyanlar kiliseye, Yahudiler Sinagog’a, Masonlar Locaya giderler. Müslümanlar da camiye… Mesele bu kadar basittir.
Son bir iki yılda İslâmî kesimde bir namaz kampanyası başlatıldı. Tamamen din hürriyeti çerçevesinde ve insan haklarıyla ilgili uluslararası metinlerin ve Anayasamızın gölgesinde yapılan bu faaliyet militan İslâm düşmanlarını çok rahatsız ve tedirgin ediyor. Hele, okul çocuklarına dinî telkinde bulunulmasını, onların namaz kılmaya teşvik edilmesini hiç kabullenemiyorlar. Olur mu böyle şey?.. Hangi çağdayız?
Şayet bu memlekette demokrasi varsa, insan hakları varsa, din ve inanç hürriyeti varsa; halkın, gençlerin, çocukların namaz kılmaya çağrılması çok normal bir şeydir.
Bu memlekette, insan haklarına, millî menfaatlere, evrensel ahlâka aykırı olarak içkiye, şehvete, ahlâksızlığa, uyuşturucuya dâvet ediliyor da, niçin İslâm’a ve namaza davet edilmeyecekmiş?
Namazdan ve ezandan şikayetçi olanlar bu ülkeyi ve bu halkı İslâm’dan uzaklaştırmak istiyorlar. Böyle bir şey hikmete/bilgeliğe aykırıdır ama demokraside bunun da hürriyeti vardır. Lakin bu hürriyetin birtakım şartları olması gerekir.
BİRİNCİ ŞART: Mütekabiliyettir, yani denkliktir. Müslümanların da dinsizler kadar hürriyeti, imkanı, serbestliği olacaktır. Bu mütekabiliyet olmazsa; Müslümanın eli bağlanır, ağzı tıkaçlanır, buna mukabil militan İslâm düşmanı hiçbir engel görmeden dinsizlik için çalışırsa işte bu olmaz. Eşitlik istiyoruz…
İKİNCİ ŞART: Bütün evrensel insan hakları bildirgeleri ve hakları ve hürriyetleri bir
olarak kabul ve tescil edilmiştir. Dinsizlere de hürriyet verilmiştir ama dinsizlik hürriyeti bir ana değer değildir. Türkiye’deki siyasî rejimin
kabul etmesi gerekir. Ancak bu kabul ve tasdikten sonra dinsizlere de hürriyet verilebilir.
İslâm düşmanları feryat ediyor: Neymiş efendim, okul çocuklarına dağıtılan namaz kitabında cihaddan bahs ediliyormuş… İslâm’da cihad vardır. Cihad; Kur’ân’la, Sünnet’le, İcma ile sabittir. Müslümanlarda cihad ruhu ve heyecanı olmazsa, yarın vatanımıza düşmanlar saldırdığında halk onlara nasıl karşı koyacaktır. 1919’da, 1920’de devletimizin yenilmiş olmasını fırsat bilen düşmanlar ülkemizi işgal etmişler, Yunan ordusu İzmir’e çıkmıştı. Onlara karşı başlatılan Millî Mücadele İslâmî bir cihad hareketi değil miydi? Bana inanmıyorsanız, benimle aynı dinî duyguları paylaşmayan yakın tarih uzmanı Üstad Profesör
sorunuz.
Dinsizlerin başka bir feryadı: Okul çocuklarına dağıtılan namaz kitabında ümmet yazılıymış… Pek şaşmışlar, pek üzülmüşler, pek köpürmüşler buna… Bunlar ne câhil, ne saldırgan insanlar.
Bu kalın kafalılara, bütün Müslümanların tek bir ümmet olduğunu nasıl anlatacağız? Belki de anlıyorlar, biliyorlar da işlerine gelmiyor.
Sevgili Müslümanlar! Namaz kılmayanlarımız namaza başlasın, kılanlar bu konuda daha hassas olsun, elden geldiği kadar cemaate devam etsin. Peygamberimiz
(dağınıklık ve çekişme)
buyurmuşlardır. Tek bir Ümmet olduğumuzu bilelim ve Ümmet’e zarar verecek sözlerden ve işlerden uzak duralım. Namaz kampanyalarına destek verelim.
Dini onlara sevdirelim, kurtuluşumuzun ancak dinle olacağı gerçeğini onlara öğretelim.
17 Mayıs 2007