Bendeniz Sünnî Müslümanların elli küsür senedir nasıl plansız programsız adam yetiştirdiklerini bilirim. Sünnî kesimin en büyük hatası subaylık, öğretmenlik ve din görevlisi mesleklerini ihmâl etmiş olmasıdır.

Bugün kesin rakamı bilmiyorum ama yüz binlerce öğrenciye burs verildiğini sanıyorum. Sadece burs vermekle kaliteli eleman yetiştirmek mümkün değildir.

Türkiye’ye ne gibi elemanlar lâzımdır, Müslümanlar bunları nasıl yetiştirebilir?

75 milyon halk içinden çıkacak süper, dâhi, sıra üstü tek başına ümmet olacak bir insana ihtiyaç vardır.

Bunu çocukken, lisedeyken araştırmak, bulmak ve yetiştirmek lazımdır. 75 milyonda bir çıkar, ikincisini bulamazsınız. Böyle bir çocuk bulunacak, yetiştirilecek, ileride Bediüzzaman olacak, Şeyh Şamil olacak, Emir Abdülkadir olacak, Selahaddin Eyyubî olacak…

Peki böyle bir genç nasıl bulunacak? Uzun araştırmalar, istihbarat, testler yapılacak. Seçe seçe, eleye eleye on çocuk bulunacak… En sonunda istihare yapılacak, kırk altı şubeden açık kalanında biri, biri birine işaret edecek, aradığınız budur, bunu yetiştirin diyecek…

Böyle bir kimse bulunduktan sonra iş yetiştirilmesine geliyor.

1. Edebî, zengin, medenî Türkçe öğrenecek. Özel hocalara, üstadlara devam edecek, dört sene sonra Şeyh Galip Divânı’nı Mısır Bulak baskısından okuyup şerh edecek seviyeye gelecek.

2. Çok yüksek lise tahsili verilecek. Fen dersleri değil… Edebiyat, tarih, psikoloji, mantık, ahlâk (felsefenin bir şubesi), metafizik, estetik, sanat tarihi ve kültürü…

3. Özel olarak ahlâk ve karakter terbiyesi alacak. Riyazet yapacak. Mücahid olarak yetiştirilecek. Fütüvvet ve mürüvvet dersleri alacak.

4. Arapçayı, İngilizceyi fasih konuşacak, kitap yazacak kadar bilecek.

5. Tabakat-ı fukahanın en az müftü derecesinde olacak.

6. İstihare yoluyla bir tarikata sokulacak. Kâmil bir mürşidden el alacak. (Mürşid kâmil olmazsa yetişmesi mümkün değildir. Emekler ve masraflar boşa gider.)

7. Böyle bir gencin yetişmesi için yüz milyon dolar para harcanması gerekiyorsa bundan kaçınılmamalıdır.

75 milyonda bir tane çıkacak bu süper gençten sonra milyonda bir çıkan yetmiş beş genç aranıp bulunacak, onlar da yetiştirilecek.

Sonra yüz binde bir çıkan 700 küsur genç bulunacak.

Temiz, akıllı, zeki, karakterli bir Müslüman çocuk bulduk, diyelim Siyasal Bilgiler Fakültesine gönderdik. Geçimi için burs verdik, dört sene okudu iyi bir dereceyle mezun oldu. Böyle kadro, böyle eleman olmaz. Bu gençlere mutlaka paralel ve alternatif vasıflı eğitim verilmesi gerekir.

Türkiye Müslümanları çok ama çok kötü durumdadır. Tekir kedi yetiştirerek kurtulmaları mümkün ve muhtemel değildir. Mutlaka kudretli kaplanlar yetiştirmeleri gerekir.

Böyle gençleri yetiştirebilmek için medenî kültüre sahip, geniş ufuklu, birikimli üstadlar lâzımdır.

Türkiye’nin bugünkü okullarından ve üniversitelerinden Şeyh Şâmiller, Emir Abdülkadirler, Selahattin Eyyubîler yetişmez…

Okullarda, üniversitelerde elbette adam okutulacak, lâkin mutlaka dışarıdan ayrı bir alternatif paralel eğitim verilecektir.

Şu anda Türkiye’de bir tek İslâm mektebi yoktur. Tekrar ediyorum bir tek bile yoktur.

İslâm mektebi nasıl olmalı, buna dair iki yazı kaleme almıştım. Birinin ismi “Konya’da Mevlana Celalüddin Rumi İslâm Mektebi” idi. Okumamış olanlar varsa isterlerse internetten bulabilirler.

Ülkemizdeki vesayet rejimi, resmi ideoloji, Tevhid-i Tedrisat devrim kanunu İslâm mektepleri açılmasına izin vermez. Günümüzde çok şükür Müslümanların üzerindeki baskılar hafiflemiştir ama hürriyet ve serbestlikten yararlanarak gerçek İslâm okulları açma teşebbüsü görmüyorum.

Okullarda okutulan resmi ve ideolojik din ve ahlak dersi kitaplarını hiç gördünüz mü? Bende birkaç nüsha var. Tam bir rezalet… Başlangıcında Atatürk’ün tam sayfa resmi ve Gençliğe Hitabe’si. Yahu böyle din kitabı olur mu? Bu aldatmacalara kanıksamışız. Eminim ki nice Müslüman bu acayip din dersi kitaplarını hiç görmemiştir bile.

Müslüman gençler yetişecek, bunlar hayata atılınca güzel ve lüks meskenlere sahip olacaklar, lüks otomobillere binecekler, sözde tesettürlü kadınlarla evlenecekler, Kemalist düzenin kurumlarında memuriyet yapacaklar, 10 Kasımlarda Anıtkabir’e gidecekler, bozuk düzenin haram rantlarını, necis nimetlerini yiyecekler… Böyle kadrolarla köy olmaz, kasaba olmaz!

* (İkinci yazı) Ulu Önder

Ne derin ve korkunç bir kültür bataklığına düşmüş olduğumuz bir kere daha ortaya çıktı.

Çoğunluğu oluşturan Sünnî kesimin gafletini, sığlığını, uysallığını, cesaretsizliğini ifade için kelime bulmakta zorluk çekiyorum.

Birtakım bukalemun İslamcıların Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder ucuz edebiyatlarına ne demeli?

Ya şu slogan Kemalistlerin hal-i pür melali… Ne kadar acınacak bir durumdalar…

Son yüz yıllık tarihimizin çıbanlarına neşter vuracak cesur, güçlü, amansız tarihçilerimiz nerededir?

Devamlılık taraftarı Sünnî Müslümanlarının kurduğu “Türkiye Millî Mücadele Tarihi Enstitüsü” Kaf dağının ardındaki hangi şehirde faaliyet ve yayın yapmaktadır?

Her biri büyük boy 750 sayfalık, içinde binlerce yakası açılmadık belge bulunan atom bombası gibi can alıcı altı ciltlik “İstiklal Savaşımızın İçyüzü” adlı eser hâlâ niçin yazılmadı?

Şu bin sayfalık Tarihin Işığında M. Paşa adlı monografi nerede?

Koruma Kanunu varmış… Bırakın yahu bu ucuz ve gülünç bahaneleri!.. Size küfr edin, babasına anasına sövün demiyorum. Tarih yazın tarih diyorum…

Tarihçilik hakimlik gibidir. Hislerine, menfaatlerine, nefsanî arzularına kapılmadan gerçekleri yazar tarihçi.

Hukukun mantığı olduğu gibi tarihin de vardır.

Yüksek kültürlü güçlü tarihçilerden bir ekip kurarsın, bunlar Türkiye ve dünya arşivlerine girerler. Hepsi yeminlidir: Yalan yazmayacağıma, iftira etmeyeceğime, çarpıtmayacağıma; sadece sahih bilgilerin ve doğru belgelerin ışığında gerçeklerin ortaya çıkması için çalışacağıma vallahi billahi tallahi!..

Yakın tarihimizin en can alıcı belgeleri İngiltere arşivlerindedir. Sonra Fransa’da, İsrail’de (ah hele İsrail’de)…

Türkiyedeki bazı “uygunsuz” belgeler imha edilmiştir ama silik suretleri vardır. Onları kriminal tarihçilerimiz polis hafiyeleri gibi araştırmalıdır.

Cumhuriyetin kurulması…

1924’te son Halifenin ve Hanedan-ı Âl-i Osmanın sürülmesi…

CHP tek parti oligarşisi…

Devrimler… İstiklal mahkemeleri…

Medreselerin kapatılması… Tekkelerin kapatılması…

Latin yazısı…

Kürt isyanları… İdamlar… Sürgünler… Belgeler, bilgiler, şimdiye kadar görülmemiş fotoğraflar, el yazısıyla mektuplar, notlar… Ankaradaki yabancı elçilerin gizli raporları… Dünya çapında efsanevî servetler…

Şema Yisrael…

The Forward adlı Yahudi gazetesindeki Hillel Halkin’in makalesi…

(Tarih Kurumu buna niçin cevap vermedi?)

Yahu zevzekliği bırak… Taqiyye edebiyatına devam… 18 Kasım 2012