ABD ve İslâm
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
CumaABD’nin İslâm’a karşı olduğu iddiası doğru değildir. Bir süper devlettir, dünyayı idare etmek istemektedir; onun sadece menfaatleri vardır. Bir İslâm ülkesi onunla dost olursa, yâni ona menfaat sağlarsa, onun suyundan giderse, yardımını ve desteğini görür. Demokrasi, çağdaşlık, hürriyet… Bunlar bahanedir, dekor muşambalarıdır. Suudî Arabistan ile ABD, dosttur. Suudî Arabistan’da demokrasi yok, siyasî partiler yok, seçim yok, parlamento yok. Bu dostluk nereden geliyor? ABD Arabistan’ı niçin koruyor? Menfaatleri yüzünden.
Irak petrol konusunda, başka konularda Amerika’ya güvence versin, onun nüfuz sahası içine girsin, o da dostu ve müttefiki olacaktır.
ABD, bir İslâm ülkesinin siyasî rejimine, sistemine, düzenine pek aldırmaz; yeter ki, menfaatleri hususunda uyum olsun.
ABD bir müddetten beri Türkiye için bir ılımlı İslâm projesi üzerinde durmaktadır. Gerektiğinde ülkemizde ılımlı bir İslâmî rejim kurduracaktır. Tabiî ki, ABD’nin güdümünde, onun menfaatlerini korumak şartıyla.
ABD’de çok güçlü bir Yahudi kütlesi vardır. Siyaset, medya, eğitim, üniversiteler, fikir, sanat, kültür, sanayi, iktisat, ticaret gibi sahalarda Yahudilerin ağırlığı, tesiri, üstünlüğü vardır. Bunlar, ABD’yi İsrail lehinde hareket ettirmek konusunda hayli başarılı olmuşlardır. Lakin orada, İsrail’e karşı olan Yahudiler de vardır. Zaman zaman bu Yahudilerin, ellerinde Filistin bayrakları olduğu halde İsrail aleyhinde yürüyüşler, nümayişler yaptıklarını görmek mümkündür. Bunlar bir kısım sofu Yahudilerdir ki, beklenen vaad edilmiş Mesih gelmeden İsrail devleti kurulduğu için muhaliftirler. Böyle bir şeyin Yahudilik için saâdet değil, felaket getireceğini söylemektedirler. Bu iddialarını isbat için de kendi kutsal kitaplarına ve metinlerine dayanıyorlar.
ABD’de İslâm ikinci din olmuştur. Ciddî kaynaklar orada 15 milyon kadar Müslüman bulunduğunu beyan ediyor. Sayıca çok olmalarına rağmen bu Müslümanlar oradaki Yahudilerin gücünün, tesirinin yüzde birine bile sahip değillerdir. Ancak her geçen gün güçleniyorlar, teşkilatlanıyorlar, oradaki çeşitlilik ve çoğulculuk içinde yerlerini alıyorlar.
ABD eskiden olduğu gibi bugün de Türkiye’ye büyük önem veriyor. Çünkü ülkemiz eski dünyanın kilit taşı durumundadır. Türkiye çöker veya batarsa dünya alt üst olacaktır. Balkanlar, Kafkasya, Ortadoğu kaynıyor. Türkiye’ye bir şey olduğu taktirde dengeler bozulacak, büyük patlamalar olacaktır. Strateji uzmanları bunun farkındadır.
Başını Almanya’nın çektiği Avrupa Birliği, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması konusunda ABD kadar kararlı değildir. Amerika ile Avrupa arasında ülkemiz konusunda anlaşmazlıklar vardır.
Modern Türkiye’nin uluslararası meşruiyet belgesi olan Lozan andlaşmasını ABD tasdik etmemiştir. Bu konuda, yetmiş yılı geçen bir belirsizlik bulunmaktadır.
Türkiye’deki siyasal İslâm ve İslâmcılık hareketleri ABD konusunda tereddüt, bocalama, çelişki içindedir. Uzun yıllar boyunca ucuz bir Amerikan düşmanlığı edebiyatı yapılmıştır. Sonra ABD’den medet umulmuştur.
Son krizden sonra ülkemizden binlerce beyin ABD’ye göç etmiş bulunuyor. Vasıfsız göçmen kabulü konusunda çok engelleyici hareket eden Amerika; vasıflı, okumuş, üstün beyinler hususunda kapılarını açık tutuyor. Zaten ABD’yi bugünkü büyük güce kavuşturan birinci unsur, dünyanın her yerinden en vasıflı, en güçlü, en üstün beyinlerin o ülkeye göç ederek hizmette ve katkıda bulunmalarıdır.
İslâmcılar için iki yol var:
1. ABD düşmanlığına devam ederek İslâm için çalışmak.
2. ABD ile anlaşarak, ona güvence vererek, onun gizli bir uydusu olmayı kabul ederek çalışmak.
ABD’de akıllara durgunluk verecek bir din, inanç, vicdan, fikir, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır. Oradaki 15 milyon Müslüman da bundan yararlanmaktadır. Resmî dairelerde çalışan Müslüman kadın memurların başörtüsü takmaları, uzun entariler giymeleri; bütün Müslüman memurların namaz vakti gelince ibadet etmeleri, çalışma masalarının üzerinde Kur’ân-ı Kerim ve din kitapları bulundurmaları, daire arkadaşlarına din propagandası yapmaları serbesttir, kanunî güvence altındadır. Müslüman talebesi olan ABD Üniversitelerinin kampüslerinde büyük cemaatler halinde cuma namazı kılınmakta, hutbe okunmaktadır. Başkanların yemin törenlerinde diğer büyük din temsilcileri yanında bir de Müslüman din adamı bulunmakta, Kur’ân okuyup dua etmektedir.
Hiç mübalağa etmeden (abartmadan) şunu söyleyebilirim ki, bugün dünya üzerindeki ülkeler içinde, İslâm’ı en rahat bir şekilde yaşamak, en geniş din propagandası yapabilmek hürriyeti Amerika’dadır.
ABD’de İslâm dini daha fazla yayılabilir. İslâm’ın önündeki en büyük engel kötü ve kalitesiz Müslümanlardır. İslâm dini; terörü, şiddeti, mâsum insanlara zarar vermeyi kabul etmez. Kötü Müslümanlar orada ve diğer yerlerde İslâm’a gölge düşürmekte, insanları yüce dinimizden soğutmaktadır. ABD’de İslâm tarikat, tasavvuf, Mevlana, Muhyiddin Arabî yollarıyla yayılabilir, sevdirilebilir.
Türkiye Müslümanları, mâruz kaldıkları haksızlıkları, baskıları, zorlamaları Amerikan kamuoyuna duyuramıyor. Bizim Türkçe cılız medyamızın oralara ulaşacağını ve burada olup bitenlerin ABD’liler tarafından öğrenileceğini sanmak ahmaklık olur. Müslümanların İngilizce gazeteler, dergiler, broşürler yayınlayarak ABD’ye göndermeleri gerekir. Bu gibi hizmetler ise kırsal kesim, varoş, gecekondu kültürü, kafası ve zihniyeti ile yapılamaz. Bunlar için çağdaş şehir kültürü gereklidir.
Bir vakitler, 16’ncı yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu da, bugünkü ABD gibi bir cihan devletiydi. Macaristan, Polonya gibi devletler üzerinde büyük nüfuzumuz vardı. Müslüman aydınlar, siyasetçiler, fikir adamları, önderler ABD konusunda realist olmalı, faydasız edebiyatları gülünç sloganları bırakmalıdır.
Birtakım İslâmcılar, din baronları ABD’nin yardımını temin etmek desteğini kazanmak için dinimizden tâviz veriyorlar. Bu, çok yanlış bir harekettir. İslâm dininden tâviz vererek ABD’nin rızasını kazanabilirler ama Allah’ın rızasını kazanamazlar. Allah’ın rızası olmadan da başarıya ulaşamazlar. Başarıya benzeyen bazı şeyler elde etseler bile onlar birer tuzak ve aldatmaca olur.
ABD ülkemizdeki kokuşmadan, soygundan, hortumlamadan son derece rahatsızdır. Bu maksatla, dilim varmıyor ama yine de yazacağım, bize kendi mutemet ve yararlı adamlarından birini göndermiştir. Bu zatın ileride başbakan yapılması düşünülmektedir.
Türkiye, ABD için bir pazardır. Bu pazarı kesinlikle kaybetmek istemez, bunu elinde tutmak için her şeyi yapar. Ülkemizdeki tahıl ziraati, hayvancılık, yağlı tohumlar, pirinç ve sair üretim baltalanmış, bitirilmiş olup bu ihtiyacımız büyük ölçüde ABD’den ithalat yoluyla karşılanmaktadır.
ABD’ye zıt gitmenin, ABD’ye kafa tutmanın nelere mal olacağına dair önümüzde komşu ve kardeş Irak örneği vardır. Amerika’nın sömürgesi ve esiri olmadan onunla dost olmanın imkânı var mıdır? Elbette vardır. Bunun için akıl, fikir, zekâ, kurnazlık, vatanseverlik gerekir.
ABD’ye dayanarak millî kimliğimize uygun bir düzen bile kurabiliriz. Önce bir dereceye kadar bağımlılık, sömürülmek; sonra eşit şartlarda işbirliği.
Şu husus da unutulmasın: ABD’deki Müslümanların sayısı bir gün gelecek 50 milyona ulaşacak, güneş batıdan doğacaktır. 07 Temmuz 2001