AB’nin baskısıyla
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 27 Aralık 2018
Cumartesi
20 Haziran 2006 tarihli bir haberinde, Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen Türkiye’nin, kadınlara yapılan şiddete karşı çıkması ve kadın erkek eşitliğini sağlaması konusunda baskılara maruz kaldığını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 35 uzmanı, yeni bir hadîs külliyatı hazırlamakla vazifelendirdiğini, Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez’in NTV televizyonuna, kadınları ayrı gören hadîslerin geçmiş asırlarda uydurulduğunu beyan ettiğini yazıyor. Beş ciltlik yeni hadîs külliyatı, AFP’ye göre 2007’nin sonunda yayınlanmış olacakmış.
Bu haberden anlaşılan şudur:
Avrupa Birliği, Papalığa Katolik dininde değişiklik yapması için baskı yapabilir mi? Yapamaz. Yapmaya yeltenirse dehşetli tepki görür. Avrupa Birliği Seferad Yahudilerin, kadınla ilgili dinî hükümlerde değişikliğe gitmesini isteyebilir mi? Kesinlikle isteyemez. Öyleyse AB, İslâm dinine nasıl karışabilir? Türkiye, yapılan baskılara nasıl boyun eğebilir?
AFP haberin başlığında
cümlesini kullanmış.
fiilinin mânâsı:
Türkiye geleneksel hadîsleri ayıklıyor, sansürlüyor…
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın böyle bir şeye hakkı var mıdır? İlâhiyatçıların böyle bir şeye yetkisi var mıdır?
Bu gibi ilâhiyatçıların eline fırsat ve imkân verilirse ayıklamayacakları hadîs, bâtıl şekilde te’vil etmeyecekleri ayet kalmaz.
Avrupa Birliği’nin din konusunda Türkiye’ye baskı yapmasını hiçbir haysiyet sahibi Müslüman kabul edemez.
1.
2.
3.
ve
Kadın Kur’ân kursu hocalarından ve vaizelerden oluşan müzikli ilâhî koroları kuruldu.
Camilerin arka tarafına, ihtiyaçtan fazla sandalya konuldu ve
Harran ovasında bir medresede papazlar ve sarıklı bir müftü çan ve ezan sesleri içinde havuz üzerindeki salaş bir köprüden geçerek diyalog yaptılar. (Güya bu köprü Sırat Köprüsü’nü temsil ediyormuş ve cümleten cennete giriliyormuş…)
Yeni bir hadîs külliyatının ehliyetli din ulemâsı ve muhaddisler tarafından hazırlanmasına evet deriz ama ehliyetsiz ilâhiyatçıların hadîs ayıklamalarına hayır… Avrupalılar istemiyor diye bir tek sahih hadîsten bile vaz geçmeyiz.
Türkiye, Uluslararası Kadın Hakları Sözleşmesine imza koymuştur.
Halbuki ülkemizde resmen fuhuş yaptırılmakta, bundan da KDV ve gelir vergisi alınarak bütçeye konulmaktadır.
İslâm dini kadınların resmî vesikalı fahişe olarak çalıştırılmalarına asla izin vermez.
Kadın hakkındaki bütün ayetlerdeki, kadın hakkındaki bütün sahih hadîslerdeki hükümler doğrudur. Bunlara aykırı olan hükümler yanlıştır.
Kadın hakkındaki ayet ve hadîslerin doğru yorumları, Ehl-i Sünnet ve Cemaat ulemâsının yaptığı yorumlardır. Cumhur-i ulemânın yorumlarıyla çatışan yorumlar geçersizdir.
Bunu bir Müslüman olarak ben söylemiyorum. Katolik kilisesinin ileri gelenleri söylüyor.
Nakil vasıtalarında kadınlar için ayrı yer ayrılması onları aşağılamak değil, tam aksine haysiyetlerini ve iffetlerini korumak ve onlara büyük değer vermektir. İslâm dini, mayolu kadınlarla erkeklerin plajlarda beraberce denize girip güneşlenmelerine izin vermez. İslâm dini, bulûğa ermiş kız ve erkek çocukların birlikte okumasını uygun görmez. Hürriyet demek her şeyi yapabilmek değildir. Hürriyetin sınırları vardır.
ve
(AFP haberinin orijinal metnini tetedeturc.com’dan okuyabilirsiniz. La Turquie expurge les Hadith traditionnels.)
Yaşanmış vak’a… Cuma günü internet sitelerinde okudum.
Beş çocuk okuldan atıldı da problem halledildi mi? Heyhaaat!.. Karma eğitim bizim toplum yapımıza uymaz. Kızlar ayrı okullarda, erkekler ayrı okullarda okutulup eğitilmelidir.
Neymiş çağdaşlık yaygın hale gelmeliymiş… Oğlanlar kızlar haşir neşir olmalıymış… Feminizm olmalıymış… Hurafeler ortadan kalkmalıymış… Bu ülkede birileri iffete, hayâya sanki savaş açmıştır. Çirkin vak’aların binde biri bile medyaya aks etmiyor.
Toplum kabahatlidir, aileler suçludur, eğitim sistemi bozuk mu bozuktur.
Bu gibi seksî haberler çok reyting yapıyormuş…
Aman gençlik dindar olmasın. Aman okullarda öğrenciler namaz kılmasın. Aman, iffet ve hayâ gibi çağdışı değerler bir kenara atılsın. Çağdaşlık olsun… Çağdaşlık olsun… Dünyanın çivisi çıkmış. Kaç çivisi çıkmış? Bütün çivileri çıkmış. Türkiye’nin de öyle. Bir ülkenin çocukları, genç nesilleri bozulursa, dejenere olursa ne olur? O ülkenin geleceği kararır.
Uyuşturucu okullarda 11 yaşına kadar inmiş.
Okullarda yeterli bilgi ve kültür, yeterli ahlâk ve karakter terbiyesi, yeterli görgü verilemiyor. Aman karma eğitim olsun…
Beton binalar olsun, bunlar beş katlı olsun, bol bol dershane olsun, öğretmen olsun, öğrenci olsun, ders kitapları olsun….
Aman aman aman!.. Kızlar mini etekli olsun… Erkek öğrenciler okulun çıkışında kravatlarını gevşetsin, gömleklerinin eteklerini pantolon üzerine çıkartsın, laubali olsun, apaş olsun.
Türkiye’de okullarda doğru dürüst edebî, kültürel, zengin, yazılı Türkçe okutulmasın. Genç nesiller atalarının mezar taşlarını okuyamasın.
1928’den önce yazılmış basılmış Türkçe kitapları, dergi koleksiyonlarını, arşiv belgelerini, mezar taşlarını, bina kitabelerini okuyamamak, anlayamamak demektir.
24 Mayıs 2009