Belediye seçimlerine az kaldı. Halkımız, vatanımız, devletimiz için hayırlı hizmetler ve faaliyetler yapacak; bilgili, kültürlü, ahlaklı, faziletli, yüksek ve düzgün karakterli, namuslu, şerefli, haysiyetli, haramyemez kimselerin kazanmalarını temenni ediyorum.

Yakın tarihimizdeki kazalar, ârızalar, hıyanetler, suikastlar yüzünden ülkemizde, toplumumuzda maalesef vahim bir kokuşma, çürüme, çözülme görülmektedir. Bu ülkede fikir adamı, gerçek aydın, ehliyetli üniversite profesörü varsa; onların içinde bulunduğumuz büyük krizi tahlil eden, bunun sebeplerini araştıran, kurtuluş için çare ve çözümler teklif eden kitaplar yazmaları gerekir. Maalesef böyle kitaplar yazılmıyor. İnançlarını ve ideolojisini paylaşmadığım Fikret Başkaya “Paradigmanın İflası” adında vasıflı, önemli ciddi bir kitap yazıp yayınladı; başına gelmeyen kalmadı. Türkiye’ye böyle kitaplar lazımdır, okur-yazar tabakanın bunları dikkatle okuması, anlamaya çalışması, ibret alması gerekir.

Lise diplomasına sahip her Türkiyelinin birtakım sorular sorması, bunların cevaplarını araştırması gerekiyor:

1. Osmanlı cihan devletinin ve medeniyetinin vârisi olan bu ülke nasıl oldu da bugünkü feci ve perişan duruma düştü?

2. Bizi bu hale getiren şahıslar, zümreler, ideolojiler, zihniyetler hangileridir? Ne gibi hıyanetler ve suikastler yapmışlardır?

3. Çoğunluğu teşkil eden Müslümanların ne gibi aczleri, gafletleri, yetersizlikleri olmuştur da bugünkü hale düşmüşlerdir?

4. Kurtuluş için, ne gibi reçeteler vardır? Neler yapılmalıdır?

5. Bizim gibi kötü duruma düşmüş olan, daha sonra aklını kullanıp, çalışıp çabalayarak selamete çıkan ülkeler ve toplumlar var mıdır? Onlardan ne gibi dersler alabiliriz? Onların tecrübelerinden nasıl faydalanabiliriz?

Yirmi yıldan beri Türkiye’de belediyelerin yani mahallî idarelerin önemi, ağırlığı, tesiri, hizmetleri çok artmıştır. Öyle büyük şehirlerimiz vardır ki, katrilyonluk bütçeye sahiptir, bir ordu kadar personeli vardır, akıl almaz imkanlara sahiptir.

Yakın tarihimizde birtakım belediyelerde büyük yolsuzluklar yapıldı, muazzam miktarda para çarçur edildi. Gazeteler, televizyonlar bunları anlata anlata bitiremediler. Kimsenin hatırına bir şey gelmesin, ben emanetlerin hakkını veren, namus ve şerefiyle hizmet eden, temiz, dürüst belediyecilere bir şey demiyorum. Onları takdir ediyorum, tebrik ediyorum. Ancak madalyonun arka tarafı da var:

A. Bazı kişiler ihalelere fesat karıştırmışlardır.

B. İşlerden en az yüzde on komisyon almışlardır.

C. İnşaat yapılmaması gereken arazileri yapılaşmaya açarak büyük rantlar vurmuşlardır.

Ç. İhaleleri ehil olmayan firmalara, partizanlara, yakınlara, eşe dosta, ortaklara vermişlerdir.

D. Hizmetleri kalitesiz bir şekilde yapmışlar ve yaptırtmışlardır.

E. Kanunlara ve nizamlara aykırı olarak, menfaat ve rant karşılığında birtakım izinler vermişler veya gayr-i kanunî işlere göz yummuşlardır.

Samimi, ihlâslı, şerefli, dürüst, haramyemez vatanseverler Müslümanları ve milliyetçileri tenzih ediyorum, onlar bu gibi kötülükleri yapmazlar.

Belediye seçimleri yaklaşıyor ya, birtakım kirli, şaibeli, sabıkalı, bulaşık adamlar menfaat ve rant temin etmek, malı götürmek, yolsuzluk yapmak niyetiyle bazı partilere yanaşmaya çalışmaktadır. Partiler bu gibi aç köpekleri, sırtlanları, leş kargalarını kesinlikle bünyelerine kabul etmemelidir, aksi takdirde ileride büyük talanlar, soygunlar, hortumlamalar, fesatlar zuhur edebilir.

Adamların niyetlerinin kötü olduğuna nasıl hüküm veriyorsun?.. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Bu konuda elimizde zannî ve istihbarî hayli bilgi mevcuttur.

Birtakım adamlar işe sıfırdan başlamışlar, beş on sene içerisinde akılları durduracak, efsanevî servetlere sahip olmuşlardır. Ne yapmışlardır da bu kadar zengin olmuşlardır? Fabrika açıp da üretim mi yapmışlardır? Normal ve helâl ticaret mi yapmışlardır, inşaat veya nakliyat işleriyle mi uğraşmışlardır, hastane mi açmışlardır, okul veya üniversite mi açmışlardır?.. Hiçbirini yapmamışlardır, alavere dalavere yapmışlardır.

Bir politikacının, bir belediyecinin, büyük bir bürokratın ne mal olduğu servet ve mal beyanından anlaşılır. Ancak bu beyanın gerçeklere uyması gerekir. Malı götürenlerin çoğu kara parayı saklamakta, gizlemekte, yurt dışına kaçırmaktadır. Minareyi çalan kılıfını hazırlarmış.

Gerek politikada, gerekse belediye hizmetlerinde soyguncu, rantçı, talancı, haram yiyici aç köpekleri devre dışı bırakmadıkça bu ülkenin, bu halkın, bu devletin işleri düzelmez.

Büyük medya, ülkemizi kasıp kavuran topyekûn kokuşma konusunda gerekenleri yapmıyor. Kokuşma bataklığı kurutulmadıkça Türkiye düze çıkamayacaktır.

Bu konuda yazılacak çok şey var, var ama yazmak hem mümkün değil, hem de doğru olmaz. Uğur Mumcu çok önemli bilgi ve istihbarata ulaşmıştı. Kasıtlı olarak sürdürülen, uzatılan PKKsavaşının rantıyla, silâh ve uyuşturucu ticaret ve kaçakçılığıyla ilgili, halkın kanlarını damarlarında durduracak bilgilerdi bunlar. Ne oldu?..Bunları yayınlayamadan, otomobiline yerleştirilen patlayıcı madde ile bin parça oldu. Milyarlarca dolarlık kara rantları yiyenler affetmezler.

Bundan yüz küsur sene önce Galata taraflarında yaşlı bir madam -affedersiniz- kerhanecilik yaparmış. Çok soğuk bir kış gününde abasını sırtına geçirmiş, mangal başında ısınmaya çalışıyormuş, yanında da o mahalleden ve mesleğin eskilerinden yaşlı bir madam varmış. Kerhaneci karı ellerini közlere tutarak şöyle demiş:

-Kırk yıldır burada namusumla kerhanecilik yaparım, böylesine soğuk hiç görmemişim…

Bizde de bazıları bu madam gibidir, uzun yıllardan beri namus ve haysiyetleriyle haram yerler. 01 Ocak 2004