Acayip Mahlûklar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazartesi
Bu canlılar hangi fasîleden acaba? Bir tulum; içi kazurat, sidik, balgam, irin, kan, lenfa dolu. İki kolu, iki bacağı var. Başı yok. Başsız başsız adamlar bunlar.
Geğirtiler, öğürtüler, böğürtüler, ulumalar, hava salmalar… Hem gülünç, hem korkunç bu mahluklar.
Bunlar ne Müslüman, ne Hıristiyan, ne Musevî, ne de Teist. Hepsi de ateist.
Eskiden bolşeviktiler. Şimdi demokrat ve çağdaş kesildiler. Kimisi düzenci, kimisi anti-düzenci, hepsi de düzenbaz. Sadece düzenbaz değil hokkabaz, soytarı, şeytan, canbaz.
Hürriyet demiyorlar, özgürlük diyorlar; kendileri gibi düşünmeyenlere onu da tanımıyorlar.
Onların canı can karşıtlarının canı patlıcan.
Hitler yaman faşist, Lenin, Stalin kahraman; Nazım Hikmet ilerici, Mehmet Âkif gerici.
Marş dediğin Enternasyonal marşı gibi olmalı; İstiklâl Marşı çağdışı.
Amerika kötü, Amerika sömürgeci, Amerika emperyalist. Amerika tu kaka; eski Sovyetler Birliği, Çin, Küba, Kuzey Kore, Vietnam cici. Aman ne cici!
Kendileri Allah’a inanmadıkları için Allah yok sanıyorlar. Onların inanmamak hürriyeti olmalı, inananların ise inanma hürriyeti olmamalı.
İnsanın maymundan türediğine inanıyorlar. Maymundan insan türemez, ama bazı insanların maymunlaştıkları doğrudur.
Laiklik laiklik diyorlar. Nasıl bir laiklik? Enver Hoca laikliği. Din yasak, inanmak yasak, ibadet etmek yasak, camiler, kiliseler, sinagoglar kapalı. Laiklik dediğin böyle olmalı.
Örtünmek vahşet ve bedeviyet, çıplaklık medeniyet ve terakki. Don gömlek giymeyen hayvanlar ne kadar uygar değil mi?
Müslüman, Kur’an yazısıyla okur yazarsa gerici olur. Kızıl Çinli, on beş bin eciş bücüş ideogram ile okur yazarsa yoldaş olur, uygar olur.
Taharetli Müslüman bağnaz ve pis; bu taharetsiz necisler ise ilerici ve temiz. Nasıl oluyor bu iş?
Rakı, şarap içen hür insan; alkollü içki kullanmayan şüpheli kişi.
Örtülü karısını baloya getirmeyen rejim düşmanıdır. Medenilik içki içmek, dans etmek, horon tepmektir.
Onlar muhaliflerini temizlerse buna devrim denir; bozuk düzen kendini müdafaa ederken onlardan bir ikisini yere sererse bu faşist zulümdür.
Bunlar haklı, karşılarındakiler haksızdır. Haklılık ve haksızlık ölçüleri ne gariptir.
Dinsizin hakkından imansız gelirmiş. Hangileri dinsiz, hangileri imansız bunların?
Şeytana tapan Yezidiye zulm edilince kızılca kıyamet kopar; Allah’a tapan Müslümana zulm ve eziyet edilince pek revâdır.
Bir Yahudiye fiske vurulsa antisemitizm olur da bir Müslümanın kafası kırılsa buna İslâm düşmanlığı denmez.
Demokrasi demokrasi derken yeri göğü inletirler. Lakin Müslümanların demokrasiden yararlanmaya hakları yoktur. Demokrasi bunlar içindir, şunlar için değil.
İnsanlar elbette eşittir. Fakat içi kazurat, idrar, balgam, kan, lenfa dolu kişiler “Daha eşittir”.
Onlar olanak, olasılık, koşul, irdeleme, zığırtgaç, imge ve simge diye konuşurlarsa bilim olur, kültür olur, aydınlık olur. Edebî ve hakikî Türkçe konuşup da imkân, ihtimal, timsal derseniz karanlık olur, faşizm olur, çağdışılık olur. Nasıl olur, orası bilinmez.
Bir Müslüman nikahla iki kadın alırsa ortaçağ karanlıkları başgösterir; onlar metres tutar, nikahsız yaşar, evli kadınlarla ilişki kurarlarsa çağdaş uygarlık düzeni olur.
Kendi tarafından ölene şehit, öte taraftan ölene lâşe derler.
Dağların bir tarafında kahraman olur, öbür tarafında hâin. Ermeni meselesinde madalyonların arka tarafı yoktur. Türkler Ermenileri kırmıştır ama Ermeniler Türklere fiske vurmamıştır.
Pontus Pontus diye ağlarlar zari zari. Girit için ağlayan yoktur. Şu Girit’te bir asır önce on binlerce Müslüman vardı. Ne oldu bu zavallılar?
6/7 Eylül faciasında Madam Katina’ya yazık olmuş. Halbuki ne güzel yalancı dolma yapıyormuş… Peki 1919’da Yunan ordusu İzmir’e çıktığı vakit canı yanan, kanı dökülen Türkler ve Müslümanlar niçin hiç hatırlarına gelmiyor?
Birinci Cumhuriyet deyip dururlar. Bu birinci cumhuriyetin anayasanın ikinci maddesinde “Devletin dini Din-i İslâm’dır” yazılı olduğunu niçin bilmezlikten gelirler?
Hiç balık kavağa tırmanır mı? Tırmanmaz ama onların tarihleri balığın kavağa tırmanma hikayeleri ile doludur.
İlhamlarını Lâhut âleminden indirilmiş Kur’an’dan alan Müslümanlar büyük medeniyetler, büyük devletler kurdular. Abbasî hilâfeti, Endülüs devleti, Osmanlı imparatorluğu ve daha nice İslâm devleti Kur’an’a bağlıydı. Kur’an’a saldıranlar, biz ilhamımızı kutsal kitaplardan almıyoruz diyenler Osmanlı devleti gibi kaç devlet kurmuşlardır; İslâm medeniyeti gibi bir medeniyete imza atmışlar mıdır?
Edebiyat, şiir, sanat, kültür ile uğraştıklarını, betik yazdıklarını, yır yırladıklarını sanırlar. Oysa edebiyat ve kültür vasıtası olabilecek bir lisanları yoktur.
Mâzi kötü, ecdat kötü, Osmanlı kötü, İslâm sistemi kötü… Peki bu kötüleme edebiyatını yapan sizin ne gibi iyilikleriniz var? Bir Selimiyeniz, bir Süleymaniyeniz, bir Sultahanmediniz, bir İshak Paşa sarayınız var mı?
Siz çok iyiydiniz de Türkiye niçin bu kadar kötüye gitti?
Siz güzeldiniz ve güzellik için çalışırdınız da ülkede niçin bu kadar çok çirkinlik var?
Siz temiz idiyseniz, sizin yüzünüzden niçin ve nasıl bunca pislik peydahlandı?
Tolerans tolerans deyip duruyorsunuz. Şu toleransı biraz da bu memleketin ezici çoğunluğunu teşkil eden Müsülmanlara göstersenize.
Akılcılığı bırakın da akıllı olun.
Sizin canlarınız cansa bizimkiler de can. Siz insansınız da biz değil miyiz? Sizin küfrünüze hürriyet olacak da bizim imanımıza niçin olmayacakmış?
Bırakın şu fasa fiso edebiyatını da biraz vicdan, biraz iz’an, biraz mantık, biraz hikmet sahibi olun. 03 Nisan 2001