Acı ve Öfke
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Cumartesi
Cuma namazını kıldığım girişindeki kara tahtaya “Deprem zâdeler için yardım toplanacaktır” diye yazmışlardı.
Yeni ve şiddetli bir zelzele olmasından korkan halkın yığıldığı bir meydana bakan caminin minare hoparlöründen anonslar yapılmış, “Camimizin erkek ve kadın helaları sabaha kadar açık olacak ve sayın halkımızın hizmetinde bulunacaktır” denilmiş. Duyan bir genç bana nakletti. Helâ ücretinin kaç lira olduğunu da belirtip belirtmediklerini sormadım.
Bundan altmış sene önce Erzincan’ı yere seren o müthiş zelzeleden sonra, Ankara’dan özel “Beyaz Tren” ile oraya bir sefer yapılmış. Bazı önemli kişiler sabaha kadar poker oynamışlar. Trende bulunan bir yabancı gazeteci, “Halkının acılarına bu kadar bigane adamlar” görmedim demiş.
Veli Göçer adındaki bir müteahhidin Yalova taraflarında yaptırdığı bin beş yüz kadar daireden müteşekkil blokların hepsi ya yıkılmış, ya da ağır hasar görmüş. Adamın soyadı garip… “Göçer”, isminden belliymiş.
Bu son zelzele Türkiye’deki birtakım “şeylerin” ne kadar kof olduğunu gösterdi. Bu “şeyler” nelerdir. Yazar mıyım hiç. Bu yaştan sonra mahkemelerde sürünmeye, zindanlarda çürümeye niyetim yok. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, hırsıza hırsız, talancıya haydut demek bile bazen suç oluyor.
Herif koskoca bankayı hileli şekilde iflas ettirdi, trilyonları zimmetine geçirdi de ne oldu? İzzet ü ikbal ile gezip tozmuyor mu? Hele ismini vererek tenkit ve teşhir edin. Tefeci Malki’nin akîbetine uğrayabilirsiniz.
Birinci Abdülhamid Han zamanında Ruslar Özü şehrine ve kalesine saldırmışlar, şehri zaptedip Müslümanları kılıçtan geçirmişlerdi.
Bu kötü haber İstanbul’a ve Padişah’a ulaşınca şefkatli ve merhametli padişah kederinden yığılıp kalmış ve bir müddet sonra vefat etmiş. Allah ona rahmet eylesin, halkını gerçekten seven bir devlet başkanıymış.
Bu son zelzele ülkemizin ekonomisini canevinden vurmuştur. Zaten büyük bir kriz vardı. Buna bir de afetin faturası eklendi. Türkiye bu yükü kaldırabilir mi?
Zelzele karşısında toplum vicdanında iki duygu var. Acı ve öfke. Zelzeleyi insan iradesi önleyemez. Lakin, olmadan ve olduktan sonra yapılması gereken nice önemli işler yapılamamıştır. Kaçak yapılar için aflar çıkartıldı ama zelzele affetmiyor. Ülke mafyaların ve popülist politikacıların kurbanı oldu.
Ölü sayısının çok yüksek olduğu söyleniyor. Resmî makamlar rakamı küçük gösteriyorlarmış. Alıştıra alıştıra duyuracaklarmış.
İki buçuk senedir başörtülü öğrenci kızlarla, Kur’an kurslarıyla, namaz kılan bazı memurlarla uğraşacaklarına, beklenen zelzele için uzman ekipler, enkaz kaldırıcılar, yangın söndürücü timler hazırlamış; çürük çarık binaları tesbit edip bunları sağlamlaştırmak veya yıkmak için çalışmış; büyük kitleleri zelzele olduğunda nasıl davranmak gerektiği konusunda eğitmiş ve uyarmış olsalardı daha iyi etmiş olmazlar mıydı?
Münevver Ayaşlı hanımefendi de göçtü gitti. O canlı bir tarihti. Bir asra yakın bir ömür sürdü. Neler gördü, geçirdi. Halife ve hakan Sultan Abdülhamid devrinde dünyaya geldi, onun ardından iki padişah, onlardan sonra bir halife gördü. Ardından cumhuriyeti yaşadı.
Yüksek tabakadan soylu bir aileye mensuptu. Osmanlı Devleti’nin son Lahey sefirinin zevcesi idi. Uzun ömrünü Beylerbeyi’ndeki yalısında geçirdi. Ricalden nisvandan kimleri mülâki olmadı ki… Bir gün Refet Paşa’ya sormuş:
Paşa şu cevabı vermiş:
Münevver hanımın tasavvuf yönü vardı. Mevlanâ, Hacı Bektaşi Velî gibi büyükler onun kılavuzu idi.
Beylerbeyi’nde
hazretlerinin vâlidesi için adına yaptırtmış olduğu camide kılınan cenaze namazında küçük bir cemaat vardı. Gözüm İslamî ve islamcı kesimin bazı ünlülerini aradı, göremedim.
Bu dünyaya bir daha Münevver hanımlar gibi büyük kadınlar gelir mi? İnşaallah gelir diyorum ama,
. Ondan sonrakiler öyle mutlu bir devirde doğmuş olmak bahtiyarlığına nâil olmayacaklar.
Merhumenin hayli basılmış kitabı, gazete ve mecmua sayfalarında perakende kalmış makaleleri vardır.
Son haftalarda üç büyük zatı kaybettik. Şeyh Musa efendi, Reisülkurra Abdurrahman efendi ve Münevver hanımefendi. Allah bütün ölmüşlerimize rahmet eylesin. 22 Ağustos 1999