Pazar

 

Kimsenin gözünün yaşına, hatıra gönüle bakılmaksızın anayasa, adalet, kanunlar, memleketin ve devletin menfaatleri neyi gerektiriyorsa, cesaretle ve pervasızca yerine getirilmelidir.

1. Hakkında ağır ithamlar, vahim şayialar, içleri korkunç belgelerle dolu dosyalar bulunan sayın kişiler Yüce Divan’a verilmelidir. Suçu olmayan sonunda beraat eder, temize çıkar. Bazıları niçin gocunuyor? Bana hırsız, hortumlayıcı deseler mahkemeye kendim müracaat eder, aleyhimde dâva açılmasını isterim. Malvarlığım belli, kaç param olduğu belli. Fazlasını isbat eden, haram ve kara servet sahibi olduğumu ortaya koyan çıkarsa hepsi onların olsun. Benim kara ve haram servet sahibi olduğumu kimse isbat edemez. Aleyhlerinde bin türlü iddia, isnad, suçlama olan birtakım adamlar niçin mahkemelerden, yargılanmaktan bu kadar korkuyor?

2. Şimdiye kadar birtakım çok önemli, çok hayatî dosyalar sümenaltı edilmiş, buzdolabına konulmuş, yargıdan kaçırılmıştır. Bunların failleri de mutlaka mahkemeye verilmeli ve cezalandırılmalıdır.

3. Bundan birkaç yıl önce Bursa’da Yahudi Malki öldürülmüştü. Bu adam Türkiye’nin en büyük tefecisi idi. Milyarlarca dolar çalıştırıyordu. İki milyarı Mossad’a ait olmak üzere İsrail’in ülkemizde faizcilik, tefecilik, ribacılık yoluyla çalıştırılan on milyar doları bulunduğu iddia ediliyor. Malki öldürüldükten sonra Mossad devreye girmiş ve bazı kodaman adamların hapse atılmasına vesile olmuştur. Bu konu hakkında da mutlaka Meclis tahkikatı başlatılmalı ve suçlular adalete teslim edilmelidir.

4. Devlet, halk ve ülke olarak Türkiye’yi on milyarlarca dolar dolandıran bankacıların, üst düzey anaforcuların bir kısmı zamanaşımı, bir kısmı af ile paçayı kurtarmıştır. Bu yüzden millî vicdan, kamuoyu son derece yaralı ve öfkelidir. Bu konuda da adalet yerine getirilmelidir.

5. Türkiye bir demokrasi olmaktan çıkmış, bir medyakrasi haline gelmiştir. Birkaç büyük medya babası, patronu, ağası dehşet saçıyor. Sağlıklı, dengeli, demokrat, hukuklu, medenî ülkelerde medya birinci değil, dördüncü kuvvettir. Türkiye’yi bugünkü vahim krizlerden kurtarmak, selamete çıkartmak, yüceltmek istiyorsak, elbirliği ile medyayı dördüncülüğe indirmek zorundayız.

6. Türk devleti âdildir, devletimizin bekasının ve selametinin adalete bağlı olduğunu bilir. Devletimiz insan hakları ihlâlleri yapmaz. Devletimiz kendi vatandaşlarına sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci ve parya muamelesini reva görmez. Türk devletini böyle şeylerden tenzih ederim. Bu gibi kötülükleri yapan devlet değil, kendilerini devletle özdeşleştiren birtakım mütegallibedir. Bu adamlar kötü icraatlarıyla devletimize büyük zarar vermekte, prestijinin kırılmasına yol açmaktadır. Bu gibi adamlar da yasal sınırlar ve ölçüler içinde cezalandırılmalıdır.

7. Türkiye’de 200 milyar dolar kara para olduğu söyleniyor. Hemen hemen dış ve iç borçlarımızın yekûnuna eşit bir miktar. Bu kara paralar istirdat edilmeli (geri alınmalı) ve borçların ödenip kapatılması için kullanılmalıdır. Böyle bir şey mümkün müdür? Pekâlâ mümkündür. Yeter ki çareleri ve çözümleri aransın, bulunsun ve uygulamaya konulsun.

8. Memleketin kötü idare edilmesi yüzündenTürkiye’nin tarımı ve hayvancılığı çökmüştür. Ekmeklik buğdayımız, yemeklik yağımız, etimiz, pirincimiz ve daha nice gıda maddemiz dışarıdan ithal edilmektedir. Uluslararası bir kriz çıktığında, maazallah Üçüncü Dünya Harbi patlak verdiğinde halkımız açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir. Bu konuda mutlaka işe yarar, müessir tedbirler alınmalıdır.

9. Sanayimiz de kasıtlı olarak çökertilmiştir. Nice fabrikatörümüz, iş adamımız yabancı ülkelere gidip oralarda fabrika kuruyor, iş yeri açıyor. İzmir’de iflas eden bir iş adamımızın Etiyopya’ya gidip binlerce işçi çalıştıran bir tekstil fabrikası kurduğunu ve Amerika’ya ihracat yaptığını evvelce yazmıştım. Ziraatimiz kasıtlı olarak çökertildi, hayvancılığımız kasıtlı olarak çökertildi, sanayimiz kasıtlı olarak çökertildi. .. Artık bu gidişe dur demek ve çöken sektörleri tekrar canlandırmak için ne lazımsa cesaretle yapmak lazımdır.

10. Türkiye’nin İsrail ile münasebetleri normal ve iki tarafın menfaatlerini gözönünde tutan anlaşmalar değildir. Bu anlaşmaların metinleri gizli tutulmaktadır. Bu anlaşmalar millî iradenin temsilcisi Millet Meclisi’nin müzakere ve tasdikine sunulmamıştır. Türk milleti İsrail ile yapılan anlaşmaların mahiyetini, metinlerini, şartlarını bilmek hakkına sahiptir. Bu konuya da açıklık getirilmelidir.

11. Başörtüsü krizi de adalet, insan hakları, demokrasi, hukuk, aklıselim ışığında çözülmeli ve milyonlarca vatandaşın acılarına, göz yaşlarına, kırgınlığına nihayet verilmelidir. Bu konuda medenî dünya ne yapıyorsa o yapılmalıdır.

12. Son birkaç yıl içinde, zaten problemli olan millî eğitim sistemimiz büsbütün çökertilmiş ve allak bullak edilmiştir. Uluslararası çağdaş eğitim standartları neyse, bizim millî kimlik ve kültürümüz neyi gerektiriyorsa o sahada da islahat yapılmalıdır. Eğitim devletimizin, milletimizin, ülkemizin menfaatlerine göre yeniden tanzim edilmelidir. Materyalizm, Darvinizm, pozitivizm, Farmasonluk, Sabataizm gibi doktrin ve ideolojilerin eğitim sistemindeki tesirleri ve baskıları bertaraf ve izale edilmelidir.

13. Üniversitelerimlizin de islahata ihtiyacı vardır.
Yüz senedir bir tek Nobel alamamış bir ülkenin üniversitelerinin başörtüsü avı ile uğraşması ayıptır, utanç vericidir, yüz kızartıcı bir gerilik ve yobazlıktır. Dünyanın medenî ve ileri ülkelerindeki üniversiteler nasıl tanzim edilmişlerse, nasıl çalışıyorlarsa bizim de onlara ayak uydurmamız gerekir. Yabancı profesörlerin kitaplarından aynen aşırılmış bilgilerle kitap yazmış olan hırsız öğretim görevlileri tasfiye edilmelidir.

14. Türk lisanı, Türk edebiyatı, Türk tarihi, Türk mimarîsi, Türk kültürü ve sanatı üzerindeki ideolojik baskılar ve tabular kaldırılmalıdır.

15. Din, inanç, fikir, görüş, inançlarına uygun bir şekilde yaşamak hak ve hürriyetleri en az İngiltere’de, Amerika’da, Hollanda ve Kanada’da olduğu kadarTürkiye halkına da tanınmalıdır. Hiçbir vatandaş inançlarından, fikirlerinden, dinî uygulamasından, görüşlerinden dolayı rahatsız ve tedirgin edilmemeli, yargılanmamalı, hapse atılmamalıdır. Hıristiyan bir ülke olan Hollanda’da Müslümanlar son derece serbest ve hür olarak güvenlik içinde yaşarken Müslüman bir ülke Türkiye’de bu evrensel hakların kısıtlanmış olması, ihlal edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aleyhimizde yüzlerce tazminat ve kınama cezası vermiş olması iftihar edilecek bir hal değildir. 09 Eylül 2002