Agresif Ateistler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Salı
Yıllardan beri dikkat ederim, bazı ateistler Allah’a ve dine olan hınç ve düşmanlıklarından ötürü, Allah kelimesini küçük (a) ile yazıyor. Çocukça ve zekâ özürlüce bir tepki doğrusu. Her lisanın bir imlâ rehberi vardır, ona göre yazılması gerekir her kelime.
1950’li yıllarda Ankara’da muhterem bir zat tanımıştım, son derece milliyetperver bir kimse idi. Rusya’da Türklere ve Müslümanlara yapılan zulümler dolayısıyla çok öfkeliydi. Küçük bir kitap yazmıştı bu konuda. Kitapta yüzlerce yerde Rusya, Rus kelimeleri geçmekteydi. Onlara olan hıncından dolayı hepsini küçük (r) ile yazmıştı.
Ülkemizde çok az sayıda ateist vardır. Bunların bir kısmı kendi halindedir. Bir kısmı ise agresif, militan, fanatik bir yapıya sahiptir.
Ateist yazarlar içinde, Müslüman çoğunluğun (ezici çoğunluk) din, inanç, inandığı gibi yaşamak, fikir, vicdan haklarını ve hürriyetlerini savunanlar bulunmaktadır. Medenî bir insan, medenî bir yazar, medenî bir vatandaş olarak tavır alıyorlar.
Saldırgan, militan, fanatik bazı ateistlere gelince: Onlar din konusunda Don Kişot’ça hareket ediyor, mızraklarıyla yel değirmenlerini durdurmaya çalışıyor.
Din, evrensel bir olgudur. Dünyada hiçbir güç dini ortadan kaldıramaz. Nitekim Stalin kaldıramamıştır, Mao kaldıramamıştır, Arnavutluk’ta Enver Hoca, şu veya bu ülkede şu veya bu diktatör kaldıramamıştır. İnanıp inanmamak bir nasip meselesidir. Hiçbir inanmayanın, kendi inkâr ve küfrünü esas alarak inanan çoğunluğa düşmanlık beslemesi ve saldırması meşru görülemez.
Dünyanın bütün medenî, ileri, kalkınmış, hukukun üstünlüğü prensibini kabul etmiş, temel insan haklarına saygılı ve bağlı, demokrat ülkesinde müzmin bir din düşmanlığı ve dine saldırı yoktur.
Türkiye’nin iç zaaflarından belki de en önemlisi çok küçük, fakat çok cür’etkâr bir zümrenin İslâm’a ve dindar Müslümanlara devamlı olarak saldırıp durmasıdır.
Bizimkiler, Batılılaşmak isterken, Fransa’yı örnek almıştır. O ülkenin tarihinde büyük ve şiddetli dinsizlik vak’aları yer almaktadır. 1789 Büyük (aslında büyük değil) Fransız İhtilâlinden sonra bir ara bütün kiliseleri kapatmışlar, ayak takımının o mabetleri yağmalamasına yol açmışlar, “Akıl Dini” diye uyduruk ve gülünç yeni bir din çıkartmışlar, nice papazı ve rahibeyi, boyunlarını giyotinle keserek idam etmişlerdi. 19’uncu asrın sonunda da, din ile devleti birbirinden ayırırken aşırı ve zalimane kararlar almışlar, bütün Hıristiyan tarikatlarını kapatmışlar, keşişleri ve rahibeleri manastırlardan zorla çıkartıp sokağa atmışlardı. Sonra Fransa’da sular duruldu. Din ile devlet barıştı.
Bizde birtakım aşırı, fanatik, militan şahıslar, güçler, mihraklar ülkemize zarar veren din-devlet zıtlığını bir türlü sona erdirmek istemiyor. Böyle bir hareketin ilericilikle, çağdaşlıkla, medenîlikle, aydın fikirlilikle hiçbir ilgisi yoktur. İşin arka planında başka gerekçeler vardır:
1. “İrtica, gericilik, İslâmcılar kadrolaşıyor, ülkeyi ellerine geçiriyor” yaygaralarının ardındaki en büyük faktör rant meselesidir. Birileri bu ülkenin yüzlerce milyar dolarlık varlığını, hakkını, servetini birtakım bahanelerin paravanası ardında götürmüştür.
2. Ülkemizde gizli, fakat çok kuvvetli bir gölge iktidar vardır.İki kimlikli, dıştan Müslüman görünen, içlerinde başka bir din taşıyan bir azınlık; demokratik seçimlerle gelip gitmeyen bir iktidar, bir saltanat, bir hakimiyet kurmuşlardır.Bunu, ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslümanlarla paylaşmak istemiyorlar.
Gerçekten aydın olan hiçbir vatandaş ülkenin en büyük dini olan, Türkiye’nin sebeb-i vücudu durumunda bulunan; millî kimlik, millî kültür ve millî kişiliğinin temel unsuru olan İslâm diniyle ve ona bağlı milyonlarca vatandaşla savaşmaz, onlara hakaret etmez, düşmanlık etmez.
Bu ülkeyi seven, askerlik hizmetini yapan, vergi ödeyen, TC’nin nüfus kütüğüne kayıtlı bulunan dindar Müslümanları iç-düşman, potansiyel tehlike ve tehdit olarak görmek, onlara hakaretler savurmak hiç kimseye şeref ve itibar kazandırmaz.
Saldırgan ateistler (hepsini kasd etmiyorum) çifte standartlıdır.
İslâm tarikatlarına karşıdırlar ama Mason tarikatlarına karşı değildirler.
Masonluk da bir nev’i tarikat değil midir?
Masonların da kendilerine mahsus mâbetleri (tekkeleri), âyinleri yok mudur?
Atatürkçülük deyip duruyorlar.
Atatürk 1935’te Mason localarını kapattırmamış mıydı?
Mason localarının kapatılması da bir tür inkılap değil midir?
İnsan hakları deyip duruyorlar. İnsan hakları sadece dinsizlerin, ateistlerin, çağdaşların, din karşıtlarının malı değildir. Dindar vatandaşların da bu haklardan, bu hürriyetlerden eşit şekilde yararlanmaya hakkı yok mudur?
Saldırgan, militan ve fanatik ateistlerin ve din karşıtlarının en büyük korkuları Müslümanların üniversitelerde okuyup, ihtisas sahibi olup ülke idaresinde ağır basmalarıdır.
Üniversiteler aydınlığın kaynakları ve merkezleri ise, o halde başıörtülü dindar kızların orada okumalarına niçin engel oluyorsunuz? Bırakın gidip okusunlar ve sizin ideolojiniz, sizin inançlarınız doğru ise onları kabul etsinler ve başlarını açsınlar. Kendinize güveniniz yok mu?
Dünyanın hangi medenî, ileri, hukukun üstünlüğü ilkesini benimsemiş, insan haklarına saygılı ve bağlı, demokrat ülkesinin üniversite ve yüksek okullarında başörtüsü yasağı vardır? Bana tek örnek gösterebilir misiniz?
Bazı çokbilmiş ateistler “Fransa vardır…” diyeceklerdir. Bile bile yalan söylüyorlar, kamuoyunu aldatmaya çalışıyorlar. Fransa’nın üniversitelerinde başörtüsü serbesttir. Orada sadece resmî liselerde başörtüsü yasağı vardır.Özel liselerde, özel Katolik okullarında yoktur. Orada din hürriyeti olduğu için Müslümanların özel İslâm Kolejleri kurmaları da serbesttir.
Dinsizlerin başörtüsü konusunda bir gerekçeleri de şudur:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, başörtüsü yüzünden kendisine müracaat eden bir Türk kızının şikayetini haklı bulmamış…
AİHM’nin bu kararı âdil değildir, ortada bir yanlışlık vardır. Böyle bir karar kesinlikle emsal (örnek) teşkil etmez. Avrupa ülkelerindeki başörtüsü serbestliğini örnek ve esas almalıyız.
Atatürk’ün kapattırmış olduğu Mason tekkeleri ve yasaklatmış olduğu Mason âyinleri serbest bırakıldıysa, Müslümanların tarikatları da serbest olmalıdır. Medenî, demokrat, ileri, hukuklu dünyaya bakınız. Hangisinde Müslümanların dernek kurmaları, tekke açıp içinde zikir ve ibadet yapmaları, toplanmaları yasaktır.
Agresif din ve dindar düşmanlığı yapan birtakım çağdışı militan ve fanatik gazeteciler ve yorumcular yasal sınırlar içinde, medenî metodlarla uyarılmalı, protesto edilmelidir.
Onların ateistliği, onların resmî veya gayr-i resmî ideolojileri de bir tür din değil midir?Çoğunlukta olan biz Müslümanlar eşitlik istiyoruz.
Dünyanın bütün medenî ve ileri ülkelerinde dinî dernek kurma hakkı vardır. Biz Türkiye Müslümanları böyle bir haktan mahrumuz. Bu gibi anti-demokratik engeller artık kaldırılmalıdır.
Uzun yıllardan beri sersemletilen, afyonlanan, uyuşturulan Müslüman yığınlar reaksiyon gösterme, tepki verme yeteneklerini büyük ölçüde kayb etmişlerdir. Onların tekrar duyarlı, tepkili Müslümanlar haline getirilmesi gerekmektedir. Ne yazık ki, islâmî kesimde zuhur etmiş birtakım din baronları ve dinî dükalıklar böyle bir şeyi istemezler. Onların aklı fikri, dini imanı Müslümanları kendilerine bağlamak, destek ve paralarını devşirmektir. Müslümanlar uyanırsa bu destek ve paradan mahrum kalacaklardır.
Müslüman Türkiye’de agresif bir şekilde din ve dindar düşmanlığı yapan dindar halkı iç-tehlike, iç-düşman, potansiyel tehdit olarak gören, dindarlara ve dine hakaretler yağdıran kişiler zâhirde okumuş ve medenî gibi görünseler de; aslında bedevî, diktatör, zalim kişilerdir. Ülkemizdeki iç barışın, toplumsal uzlaşmanın önündeki en büyük engel de onlardır. 15 Aralık 2004