Agresif Dinsizlerin Namaz ve Mescid Düşmanlığı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Cumartesi
Bundan iki yıl kadar önce Girit’e, Mora’ya, Atina’ya yaptığım bir seyahat sonunda uçağa binmek üzere Atina havaalanında bekliyorum. Namaz vakti geldi, bir yer bulup ibadetimi yapmam lazım. Elimde seccadem olduğu halde genç bir Yunan polisine İngilizce “Ben Müslümanım, bir köşede ibadet edebilir miyim?” diye soruyorum. Hay hay diyor ve kimsenin olmadığı sakin bir yere seccademi serip acele namazımı kılıyorum. Bana hay hay diyen Yunan polisinin yüzünde herhangi bir ekşime, kasılma görülmüyor. Tam aksine rahat ve hoşgörülü bir şekilde, kılınız diyor.
Yıl 1970, Almanya’da sürgünde bulunuyorum. Şehirlerarası bir tren yolculuğunda kondüktörden ibadet edebileceğim bir yer olup olmadığını soruyorum. Bana geliniz diyor, büro olarak kullandığı kompartımanı açıyor, ibadetimi rahatça yapıyorum.
Bizde bazıları Müslümanlara karşı Yunan polisi, Alman kondüktörü kadar hoşgörülü ve insaflı değil. Bu bazıları namaz deyince, dindar Müslüman deyince kırmızı görmüş İspanyol danası gibi kızıp köpürüyor. Bundan yıllarca önce böylelerinden biri büyük şehirlerimizden birinin belediye başkanı seçilmişti ve ilk olarak şehir otobüsleri garajında personelin namaz kılmalarına mahsus mescidi kapatmıştı. Be adam, küçücük bir mescid sana battı mı ki kapatıyorsun?
Bu ülke Müslüman bir ülkedir, elbette ki üniversite binalarında da mescid bulunacaktır. Namaz kılan öğrenci gitsin kampüs dışında ibadet etsin… Böyle demek kolay ama ders saatleri arasında hayli uzak bir yere gidip namaz kılmak kolay değil.
Meşhur filozof Voltaire dinsiz idi. Lakin Ferney’deki mâlikâne ve çiftliğinde, oradaki personelin ibadet etmeleri için bir kilise vardı. Döşemelik kumaş, elbise, perdelik, kravat, gömlek üreten ve dünyaca meşhur olan bir firmamızın Musevî sahibi anlattı:
– Filan yerdeki fabrika ve satış binamıza, dindar Müslüman personelimiz için mescid koydurttuk. Sosyal Demokrat belediye buna izin vermedi, mescid odasını projeden çıkarttı.
Şu rezalete ve kepazeliğe bakınız: Musevî işadamı fabrika ve idare binasına mescid koymak istiyor, sözde Türk ve Müslüman belediye buna izin vermiyor. Yahu şu dünya tepetaklak olmuş da haberimiz yok. İnsan ateist olabilir, başka bir dine mensup olabilir ama Müslüman bir memlekette dindar Müslümanların namaz kılmalarına engel olmaz.
Bu adamlar
diyorlar. Peki bu ülkede çoğunluğu teşkil eden biz Müslümanlar ne oluyoruz? Bu vatan bize şanlı ecdadımızdan, dedelerimizden, atalarımızdan miras kalmadı mı?
Agresif dinsizler, azılı İslâm düşmanları, dindar Müslümanları bu vatan, bu devlet için bir tehdit ve tehlike olarak görenler bilhassa gençliğin dindar, namazlı, ahlaklı, faziletli yetişmesini istemiyorlar.
Hakkıyla, doğru dürüst, huşu ve hudu ile kılınan bir namaz, kılanı azgınlıklardan, günahlardan, çirkinliklerden korur. Onlar böyle bir şeyi istemiyorlar.
Gençlik içki içerse karşı çıkmıyorlar. Karşı çıkmak bir tarafa, oh ne âlâ, ne uygar genç, tam istediğimiz gibi diyorlar. Gençlik zina yaparsa, uçkurunu harama çözerse ondan da ziyadesiyle memnun oluyorlar. Zina yapan vatandaş onların nazarında tam Avrupa standartlarına uygun bir insandır. Namaz ve mescid düşmanları yalana, vaadinden dönmeye, emanete hiyanet etmeye tepki göstermiyorlar.
Bu memlekette Masonluk serbest… Masonluğun ilkelerini yaymak serbest. Masonluğun şubesi veya benzeri olan beynelmilel dernekler serbest. Selânik Dönmeliği (Sabataycılık, Avdetîler…) alabildiğine hür ve serâzad… Bahaîlik serbest… Koreli Dr. Moon dini serbest (Ünlü bir ilahiyatçımız bu dinin “Kutsal MetinlerHeyeti” üyesidir…), ateistlik serbest… Her şey serbest… Lakin Müslümanlık bin türlü yasakla, tabuyla, tehditle sınırlıdır.
Heriflere sorarsanız, “Biz de Müslümanız” diyorlar. Nasıl Müslüman? Musallî Müslümanı. Yani ölünce cenazesi filan camiye götürülecek ve orada namazı kılınacak. Müslümanlara hem acı soğan diyorlar, hem de
diye kasılıyorlar. Aman ne Müslümanlık, ne Müslümanlık…
Agresif dinsizler namaza ne kadar kızıyorlarsa, siz de namazı o nisbette seviniz ve bu ibadete önem veriniz, hakkıyla dosdoğru eda ediniz (yerine getiriniz).
* Hiç namaz kılmayan imanlılar önce cuma namazına başlasınlar
* Cumaya başladıktan bir müddet sonra beş vakti kılmaya başlasınlar.
* Beş vakit namaz kılanlar cemaate devam etsinler.
* Camilere gitmek istemeyenler kendi aralarında cemaatle kılsınlar.
* Müslümanlar namaz kılarken başlarına bir serpuş geçirsinler. Takke, arakiye, sarık, külah ve saire… Namazı başı örtülü olarak kılmak sünnettir, namazın edeblerindendir. Edebe riayet etmeliyiz.
* Cuma namazı esnasında işyerleri, dükkanlar kapatılmalıdır.
Bazı sığ düşünceliler “Namaz kılacağız da ne olacak? Kurtulacak mıyız?” diyebilirler. Onlar gerçekten sığ düşüncelidir. Namaz büyük bir güçtür. Bunu anlamak için İSLAM MANTIĞI ile düşünmek, muhakeme etmek gerekir. Namaz kılan bir topluluk Allah’ın rızasını kazanır. İlahî rızayı kazanana ilahî yardım, nusret ve inayet gelir.
Bu devir Müslümanlarının kurtuluş konusunda ufukları dardır, akılları gereği gibi çalışmamaktadır. Namazı topluca kılarsak, namaza önem verirsek büyük fütuhata nail oluruz. Aklımız fikrimiz artar, ufuklarımız genişler, veralardan bize yollar gösterilir.
İslâm nizamı kuracağız diye nutuk atan İslâmcılara sesleniyorum: Boyunuzdan büyük işleri bırakın da namazı dosdoğru kılın, Ezan-ı Muhammedî okununca camiye gelin.
Bundan otuz yıl önce birtakım radikal mücahidler cart curt ediyorlar, mangalda kül bırakmamacasına nutuk atıyorlardı. Sözde İslâm devleti kuracaklar, Asr-ı Saadet’i geri getireceklerdi. Nerede o mücahidler, o radikaller şimdi? Çoğu mücahidliği bıraktı, müteahhid oldu; malı götürüyor, haram helal demeden apartıyorlar.
Namaz kılan Müslümanlar evlerinde, işyerlerinde, dükkanlarında tek başına farz namaz kılmaktan vaz geçsinler, vakit namazlarını elden geldiği kadar camilerde veya özel cemaatlerle eda etsinler.
Ben kafamdan konuşmuyorum, Şeriatin, fıkhın, Sünnetin dediğini nakl ediyorum.
Mukim ve hür Müslüman erkeklerin farz namazları münferiden eda etmelerinde hiçbir sakınca yoktur diyen ve bunu isbat eden çıkarsa kalemimi kırıp yazı hayatından çekileceğim.
Evet tek başına kılınan namaz sahih olur ama şer’î özürsüz cemaat terkedildiği için, böyle yapan Müslüman günahkâr olur.
İslâmiyeti kabul etmiş, Nurcu olmuş bir Amerikalı profesörden bizzat duydum: Kaliforniya’nın Berkeley Üniversitesi’nin kampüsünde her cuma günü beşyüz kişilik cemaatle namaz kılıyormuş.
Biz ilk Müslümanlar kadar dindar olamayız, onlar kadar takvalı, veralı, sofu olamayız ama hiç olmazsa günde bir kez camiye gidelim, cemaate katılalım.
İşyerleri camilere yakın olanlar öğle, ikindi ve akşam namazlarını en yakın camide kılsınlar. Bu onlar için ne kadar yararlıdır, bir bilseler.
Sevgili Müslümanlar!.. Ben size İslâm’ın sosyolojik, morfolojik strüktürünü koniksel kesitinin izdüşümünün imgelenmesi veya simgelenmesi gibi saçma sapan şeylerden bahs etmiyorum.
Namaz mü’minin mi’racıdır buyuruyor Hazret-i Peygamber.
Namaz en büyük ticarettir. Allah’la yapılan bir ticaret.
Namaz bir kurtuluş ipidir dünya tufanında boğulmak üzere olanlara.
Namaz bir zırhtır korunmak isteyenlere.
Ezan okunuyor ve bu esnada sözde sofu ve musalli bir Müslüman caminin önünden acele acele yürüyerek geçiyor. Geçme kardeşim!… Gir içeriye, beş-on dakika namaz kıl ve sonra gidersin işine. Şeytan sana “Namazı sonra bir yerde kılarsın” der, ona inanma kanma.
Hastalık olabilir, gerçekten çok acele yetiştirilmesi gereken bir iş olabilir, geç kaldığı taktirde işinden atılmak tehlikesi bulunabilir… Bunlara bir şey demiyorum. Ezan okunurken camiye girip kılabilir ama kılmıyor, işte onları tenkit ediyorum.
Bu yazının son cümlesi: Dinsizleri, agresif İslâm düşmanlarını yenmek ve bu vatanda hür, izzetli, haysiyetli, korkusuz, güvenli bir hayat sürmek istiyorsanız namaz kılınız, cemaat içinde bulununuz. 25 Aralık 2005