Perşembe

 

Birtakım düşünceler, görüşler, iddialar, beyanlar, tenkitler son derece saçmadır, rahatsız edicidir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin tâbiriyle

“şoke edicidir.”

Bunlar saçma, tutarsız, çelişkili, mantıksız olduğu için, sahiplerini cezalandırmak gerekmez. Fikir hürriyeti var, elbette konuşacaklar, elbette saçmalayacaklardır. Ancaaaak!..

Tutarsız laflar ederken, saçmalarken benim inançlarıma, benim değerlerime militanca saldırmamaları, hakaret etmemeleri gerekir.

Bir örnek vereyim: Adam azgın bir ateist (Azgın olmayanları, kendi halinde olanları da var…), Allah’a inanmadığı için dine, Peygambere de inanmıyor. Bu kişi kalkıyor, Müslümanları; Şeriatı kutsal tanıdıkları, Şeriata inandıkları için tahkir ediyor, tehdit ediyor, onları korkutmaya, sindirmeye, ezmeye çalışıyor. İşte buna hakkı yoktur.

Ateistin, Şeriata inanmamak hakkı ve hürriyeti olduğu kadar, Müslümanın da Şeriata inanmak, Şeriatı kutsal tanımak, Şeriatı yüceltmek ve korumak hakkı vardır.

Militan ateistin Şeriata sövüp saymak hakkı ve hürriyeti olacak, Müslümanın Şeriata inanmak ve onu yüceltmek hakkı olmayacak. Böyle bir çifte standart demokrasiye aykırıdır, evrensel insan haklarına aykırıdır, âdil hukuka aykırıdır, medeniyete aykırıdır.

Şu anda ülkemizde kullanılan en büyük Osmanlıca-Türkçe lügat kitabı olan Ferit Devellioğlu’nun

“Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük”

ünde Şeriatın tanımı şöyle yapılıyor:

Şeriat

: 1. Doğru yol, 2. Allah’ın emri, 3. Âyet, hadîs ve icmâ-i ümmet esaslarına dayanan din kaideleri.

Bu sözlüğün verdiği bilgiden de anlaşılacağı üzere Şeriat, Müslümanın mukaddes (kutsal) değerlerindendir. Bazı kimseler

“Ben Müslümanım ama Şeriatı kabul etmiyorum…”

gibisinden lâflar ediyorlar. Ne büyük saçmalık, ne korkunç çelişki!..

Böyle bir söz,

“Ben de Müslümanım ama Kur’ân’ı kabul etmiyorum, Peygamberi kabul etmiyorum…”

demek kadar saçmadır, akıl ve mantık dışıdır.

Bundan birkaç ay önce altı kişilik bir açık oturum programına katıldım. Konuşanlar içinde ilerici, lâik, çağdaş bir bayan profesör vardı. Çay kahve molasında bana

“Ben Müslümanım ama Şeriatı kabul etmiyorum”

dedi. Ben de ona

“Sizin böyle bir hakkınız ve hürriyetiniz olduğu gibi, benim de bir Müslüman olarak Şeriatı kabul etmek, ona saygı duymak, onu benimsemek ve korumak hakkım vardır…”

cevabını verdim.

Bir insan, ben de Müslümanım diyerek, İslâm’ın temel değer ve kavramlarını inkâr ve reddederse o kişi kesin olarak dinden çıkar. Bazı şeyler lâfla, edebiyatla, sadece konuşmakla olmaz. Demokratsan, demokrasinin zarurî şartlarını yerine getireceksin.

Müslümansan, İslâm’ın zarurî ve temel şartlarına, rükünlerine, kurallarına bağlı olacaksın. Dikkat buyurunuz, zarurî sıfatını kullandım. Çağdaşlık ile zorbalık ayrı ayrı şeylerdir. Bir çağdaş gerçekten çağdaş ise, çağın insan hakları prensiplerini kabul edecek ve bunlara uyacaktır. Ülkemizde zorbalıklar, tabular, terörler ortalığı kasıp kavuruyor.

Geçenlerde Trakya’daki bir vilayet merkezinde

belediye meclisi toplantısına başı örtülü bir hanım gazeteci geldi diye birtakım meclis üyeleri kızılca kıyamet koparttılar,

ortalığı velveleye verdiler. İşi o kadar ileriye götürdüler ki,

“Bu başörtülü kadın burada olursa biz salonu terk ederiz…”

diye tehdit ettiler.

Bu kafadaki adamlar:

  • Demokrat değildir.
  • Medenî değildir.
  • İnsan haklarına saygılı ve bağlı değildir.
  • Lâik değildir, lâikçidirler.
  • Çeşitlilik ve çoğulculuğu reddederek fitne ve fesat çıkartmaktadırlar.
  • Atatürk’ü kendilerine kalkan yapmaktadırlar. Onların Atatürkçülüğünün Mustafa Kemal ile bir ilgisi yoktur.

    Medenî, olgun, akıllı, edepli, vicdanlı, bilge kişi saldırgan olmaz. Aklı başında bir Müslüman Musevî veya Hıristiyan komşusu ile geçinir, onların dinî inançlarına hakaret etmez. Onlar da Müslümanlarla iyi geçinirler.

    Militan bir ateist Şeriatı kabul etmez, ona iman etmez, onu kutsal saymaz ama inandıkları için Müslümanlara hakaret etmez. Ederse zorbalık yapmış olur. Dinsizin inanmamak hakkı varsa, dindarın da inanmak hakkı vardır.

    Dindarların din, iman, inandığı gibi yaşamak haklarını engellemeye çalışan agresif kişiler ne demokrattır, ne liberaldir, ne de medenî insanlardır. Müslümanların Şeriat gibi başka kutsal kavramları, değerleri, kurumları vardır.

    Bunlar da bir Ümmet’tir. Kur’ân’da renk, dil, coğrafya, zaman farklılıkları içindeki bütün Müslümanlar tek bir ümmet (topluluk) olarak anılmaktadır. Hazret-i Peygamber’den bu güne kadar gelip geçmiş bütün Müslümanlar, aradaki 1400 küsur yıla rağmen tek bir ümmettir.

    Şu anda Doğuda Filipinlerde, Batı’da Moritanya’da, Kuzeyde Tataristan’da, Güneyde Afrika’nın Cape bölgesinde yaşayan bütün Müslümanlar yine tek bir ümmettir. Dilleri bir olmasa da, birbirleriyle konuşamasalar da yine tek bir ümmettir.

    Militan bir ateistin kalkıp da

    “Ümmetçilik gericilik demektir. Çağımız ümmetçilik değil, milletçilik çağıdır…”

    gibi lâflar ederek Müslümanlara hakaret etmesi yanlıştır, demokrasiye, insan haklarına, vicdana aykırıdır.

    “Ben Müslümanım ama ümmet kavramını kabul etmiyorum”

    demek de, Şeriatı reddetmek kadar saçmadır, mantıksızdır.

    Tesettür

    de İslâm’ın, Müslümanların kutsal kavramlarından, değerlerinden, kurumlarından biridir. Bir Müslüman buna uyamayabilir ama asla reddedemez, kötüleyemez.

    Yakın tarihimizde kendilerini kısaca

    G.Y.ler

    olarak isimlendireceğimiz bir tâife son derece agresif, son derece anti-demokratik, son derece saygısız bir şekilde Müslümanların değerlerine saldırmaktadır. Hem

    “biz de Müslümanız”

    diyorlar, hem de dinin en temel kavram, değer, kural ve kurumlarına sövüp sayıyorlar. Böyle bir şey ciddiyetten ve tutarlılıktan ne kadar uzaktır. 08 Aralık 2006