Agresifler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Pazar
Agresif saldırgan demektir. Saldırganlık yakışıksız bir tutumdur, ahlâksızlıktır, suçtur. Saldırganlık hiçbir kimseye şeref kazandırmaz.
Bir vatandaş ateist olabilir. Lâik bir düzende yaşıyoruz, ateistlik propagandası da yapabilir. Lâkin agresif bir şekilde İslâm’a ve Müslümanlara saldıramaz, onlara savaş ilan edemez.
İlmî formasyonu ve kültürü varsa kitap yazarak tenkit eder, Müslüman din âlimleri de ona gereken cevabı verirler. İlmî, ciddî, yüksek seviyedeki kültür ve araştırma kitaplarında saldırganca bir üslûp ve ifade kullanılmaz.
Başka bir vatandaş bir ideolojiye bağlıdır, onu benimsemiştir. Bu ideoloji İslâm’a zıttır. O vatandaş da, ideolojisini bahane ederek İslâm’a saldıramaz. Gücü yetiyorsa, kendi ideolojisinin İslâm’dan üstün olduğunu isbata çalışan yazılı çalışmalar yapar, bunları yayınlatır ve o da Müslüman yetkili ve sorumlular tarafından cevaplandırılır, tenkitleri çürütülür.
Türkiye’de çeşitlilik vardır. Çeşitli unsurların millî barış, toplumsal mutabakat içinde birlikte yaşamaları gerekir. Saldırganca hareketler bu barış ve mutabakatı bozar.
Şu anda ülkemizde en zararlı fitne ve fesat hareketini saldırgan zihniyetli misyonerler yapmaktadır. Onlara fırsat ve imkân tanıyan, yardımcı olan, hattâ el altından destekleyen zihniyet onlar kadar suçludur. Saldırgan misyonerlik ne demektir?.. Bir örnek vereyim: 11 Eylül İkiz Kulelerin çökmesinden sonra ABD’nin ileri gelen Evangelist papazlarından biri Peygamberimiz için “O bir teroristtir” demişti. İşte bu beyan saldırganlıktır. Bu saldırgan papazın kilisesine mensup misyonerler de saldırgandır.
Türkiye eskiden bir Hıristiyan ülkesiydi, barbar Türkler burayı alarak Müslüman bir ülke yaptılar. Türkiye’yi Müslümanlardan arındırarak yeniden bir Haçlı ülkesi haline getireceğiz.
Anadolu ve Trakya’nın yeniden Hıristiyan olması için gerekirse ülkeyi federal veya bağımsız parçalara böleceğiz… Bu agresif misyonerlere yardım edenler, fırsat ve imkân verenler şu bahaneleri ileri sürüyor:
Din hürriyeti var. Müslümanlar Batı dünyası şehirlerinde camiler, İslâm merkezleri inşa ediyor da misyonerler Türkiye’de niçin kilise yapamasınlar?
Bu çokbilmiş hürriyetçilere şu cevabı veririz: Sen kendi ülkende çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara, misyonerlerin kendi ülkelerinde sahip oldukları din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyetini sağla, ondan sonra Haçlılara fırsat ve imkân tanı…
Müslümanın eli kolu bağlı… Müslüman din derneği kuramaz…Müslüman “İslâm’ı yayma, tebliğ etme, insanlığı Hak Dine çağırma, müjdeleme” derneği kuramaz… Bu şartlar altında misyonerler ile Müslümanlar arasında eşitlik olduğu söylenebilir mi?
Eşitlik olsa bile agresiflere yine de hürriyet, fırsat ve imkân verilmemesi gerekir.
Ülkemizdeki birtakım lâikçilerin (lâikler demedim) son derece agresif tutumlar, üsluplar, davranışlar içinde olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir. Laiklik, dine karşı saldırganca hareket etmek midir?
Birtakım politikacılar da, din konusunda son derece agresif davranıyor. Doğrudan doğruya İslâm, Müslümanlar diyemiyorlar; üstü kapalı olarak gericilik, irtica, karanlık, ortaçağ gibi laflar ediyorlar.
Peki politikada, medyada, okumuş (sözde aydın) tabaka içinde İslâm’a ve Müslümanlara saldırgan şekilde hücum eden, onları vatandaş değil iç-düşman olarak kabul edenler dinden uzaklaşmış Türkler midir? Hayır, onlar genellikle Türk değildir. Zahiren Türk ve Müslüman gibi görünürler ama onların gizli bir dinleri vardır. Ülkenin ezici çoğunluğunu teşkil eden inançlı ve dindar Müslümanları iç-düşman olarak görmek, onları devlet için yakın ve somut bir tehdit ve tehlike olarak görmek… Bundan daha büyük bir fitne ve fesat olabilir mi?
Ülkemizdeki müzmin siyasî, kültürel, sosyal krizin ve krizlerin ana sebebi agresif din düşmanlığıdır. Bir ateist, bir Mason, bir Rotaryen, bir Bahaî yüksek bir devlet memuriyetine tayin edilir, agresifler buna ses çıkartmazlar. Dindar bir Müslüman böyle bir makama geçince kızılca kıyamet kopartırlar. Neymiş efendim gericiler, İslâmcılar devlete sızıyormuş, devleti ele geçiriyormuş…
Sabataycıların Türkiye’yi fiilen işgal etmiş olduklarını, kontrol altında tuttuklarını, millî gelirin yüzde altmışını aldıklarını yazarsanız suçlu olursunuz… Agresifler kendilerini medenî, ilerici, demokrasiye ve hürriyete taraftar olarak gösteriyor. Onlara soruyoruz: Dünyanın bütün ülkelerinde serbest olan bir şeyi Türkiye Müslümanlarından niçin esirgiyorlar? Hayır hayır, siz medenî falan değilsiniz. Demokrat ve hürriyetçi de değilsiniz. Siz baskıcı, yasakçı, realpolitikacı, tabucu ideolojik dogmacı çağdışı kişilersiniz. Bu memleketi siz bugünkü hale getirdiniz.
Türkiye Ortadoğu’nun Japonyası olamadıysa bunun sorumlusu sizsiniz. Türkiye bir Güney Kore kadar zengin, üretken değilse sizin yüzünüzden. Güney Kore cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, büyük bürokratları Kore limuzinleri ile geziyor da Türk büyükleri niçin Türk otomobilleriyle gezip dolaşmıyor? Sorumlu sizsiniz. Memleketi babanızın, atalarınızın çiftliği gibi, mandırası (halk inekleriniz) gördünüz ve batırdınız. İslâm’a kolay ve ucuz şekilde saldırıyorsunuz ama “Türkiye niçin Güney Kore, Tayvan, Japonya, hattâ Finlandiya kadar olamadı?” sorusuna cevap vermek çok zordur.
Türkiye için en büyük tehdit ve tehlike gericilikmiş… Gericiliğin ne olduğu malûm… Hayır!.. Türkiye için en büyük tehdit iç-sömürgeciliktir. Agresif din düşmanlığıdır. Ülkenin gelirinin yüzde altmışına yüzde üç-beşlik bir azınlığın el koymuş olmasıdır. Millî kimliğin zayıflatılıp halkın yabancılaştırılması ve dejenere edilmesidir. Miadı dolmuş bir ideolojiyi ayakta tutmak için her çeşit gayr-i meşru yola başvurulmasıdır. 29 Mayıs 2006