Pazartesi

 

Türkiye kurtulmak istiyorsa iş ve ticaret hayatında mutlaka eski ahîlik, fütüvvet, lonca ahlâk, zihniyet ve teşkilatına dönmek zorundadır.

Bazı geri zekalılar “İktisat, ticaret, sanayi, zenaat, maliye işleri ile ahlâkın ne ilgisi vardır?..” gibi lâflar ediyor. Nerede bir insan faaliyeti varsa orada ahlâkın yeri ve işi vardır.

Ahlâk olmayınca, yahut ahlâk zayıflayınca ne olur?

Türkiye’ye bakınız… işte böyle olur.

Fütüvvet Arapça bir kelimedir. Yiğitlik, delikanlılık mânasına gelir. Fütüvvet ahlâkı iş hayatında mânevî yiğitliği uygulamak demektir.

Ahîlik ahlâkına sahip bir kimse neleri yapmaz?

(1) Birkaç kuruş fazla para kazanacağım diye hormonlu meyve ve sebze yetiştirip vatandaşlarını zehirlemez.

(2) Ucuzlamasın diye malın bir kısmını imha etmez.

(3) Kendi hasis ve gayr-i meşru menfaati için trolle balık avlamaz.

(4) Alışveriş esnasında asla yalan söylemez.

(5) Bir malı, kusurunu söylemeden satmaz.

(6) Müşterisini hiçbir şekilde aldatmaz.

(7) Borcunu zamanında öder. Vâdeli senet (bono) verirse tarihi gelince tediye eder; çek verirse kesinlikle karşılıksız çıkmaz.

(8) Doğruluğun timsalidir.

(9) Para kazanıp zengin olunca azmaz, kudurmaz, çıldırmaz.

(10) İşçilerine, yanında çalışanlara evlât ve kardeş muamelesi yapar. Onlar kuru fasulye pilav yerken kendisi İskender kebabı yemez, aynı yemeği yer.

(11) En dehşetli sömürü vasıtası olan ribanın her çeşidinden uzak durur.

(12) İşinin, ticaretinin, atölye ve fabrikasının, malının, servetinin, sermayesinin kendisine Allah tarafından verilmiş bir emanet olduğu şuuruna sahiptir. Bu emanete hıyanet etmez. Emanetin hakkını verir.

(13) Dinsiz değildir, dinsizlik yapmaz. Çok dindar olmasa bile dine son derece saygılıdır.

(14) Kazancıyla dinine, ülkesine, halkına, devletine, insanlığa yardım ve hizmet eder. Lükse, israfa, aşırı tüketime kapalıdır.

(15) Kitaba, kültüre, sanata yöneliktir; ilmi, eğitimi teşvik eder.

(16) Kalp kırmayı en büyük kötülük ve ahlâksızlık bilir.

(17) İşretten (içkiden), fuhuştan, zinadan, kumardan, her türlü sefahatten uzak durur. Açıkça, küstahça, toplumu bozacak şekilde günah işlemez.

(18) Malın ve işin en iyisini en mâkul fiyat ve ücretle sunar.

(19) Gaşşaşlık yapmaz. Yani alım satımda, imalatta hileye, karıştırıcılığa, sahtekârlığa kaçmaz.

(20) Fütüvvet ahlâkına sahip kişi iyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş, iyi esnaf, iyi âmir, iyi memur, iyi âile reisi, iyi komşudur.

Geçenlerde ziyaret ettiğim nüfusu 100 binin üzerindeki bir şehirde anacadde kenarındaki bir kebabçı dükkanının Belediye tarafından kapatılmış olduğunu öğrendim. Kapatma sebebi? Maalesef eşek etinden yapılmış köfte, kebab ve döner satıyormuş… Orada fütüvvet ahlâkı hâkim olsaydı, böyle bir rezalet yaşanmazdı.

Mâziye ait ne kadar iyi, güzel, doğru kurumumuz varsa hepsini yıktık ve şimdi cascavlak ortada kaldık.

Herif işe küçükten başlıyor, ilerliyor ve zengin oluyor. Zengin olunca ne yapıyor?

– Fatih’ten Bağdat caddesine taşınıyor.

– Eski karısını boşayıp yerine bir şırfıntı alıyor.

– 100 bin dolara lüks bir cip alıyor.

– Hava parası verip bir kulübe üye oluyor, ikindiden sonra oraya “fiski” içmeye gidiyor.

– Velhasıl azıyor, kuduruyor, sapıtıyor, her haltı yiyor…

Bu kötülükleri ahîlik ahlâkı, fütüvvet ahlâkı engeller ancak.

Ahîlik, fütüvvet ahlâkı ne demektir?

Kur’ân ve Sünnet ahlâkı demektir.

Şeriat ve gerçek tarikat demektir.

Fütüvvet ahlâkına sahip bir kimse, ölür de yine haram yemez, haram kazanca açık olmaz.

Devletten teşvik kredisi alacak, sonra o işi yapmayacak, düşük faizli krediyi yüksek faize yatıracak, işi yapıyormuş gibi yalan dolan belgelerle vaziyeti idare edecek. Böyle yapanlar vatan haini değil midir? Kredi orospuları değil midir? Böylelerinden bu ülkeye, bu halka, bu devlete ne hayır gelir?

Sadece patronları, iş sahiplerini kasd etmiyorum. İşçilerimize de ahîlik zihniyeti, fütüvvet ahlâkı gereklidir.

Adam fabrikada asgarî ücretle çalışıyor, işe gelip gitmek için servis var. Ve bu adam gırtlağına kadar borca batarak otomobil alıyor ve fabrikaya onunla gidip gelmeye başlıyor. O salağın teki değil midir? Asgarî ücret adamın karnını doyurmaya yetmez.

Soruyorsunuz: “Niçin araba aldın?” Hışımla, kinle bakarak şu cevabı veriyor: “Ağabey ben insan değil miyim?” Allah belanı versin!

Zavallının aylığı 300 milyon lira. Sigortası falan da yok. Gitmiş 600 milyon liraya cep telefonu almış. Bu da salak…

Öbürünün işi yok, meteliğe kurşun atıyor. Kederinden fosur fosur pahalı Amerikan sigarası içiyor. “Ağabey ben insan değil miyim?..” Elbette değilsin. İnsan olsaydın, şu işsiz, ipsiz sapsız halinde Amerikan sigarası içmezdin.

Ortaasya’dan bavul ticaretiyle Türkiye’ye getirilmiş iki metre karelik halıyı 100 dolara alıyor ve turistlere 500 dolara satıyor.

Partizan mikrop herif bir yere danışman olarak tâyin edilmiş, işe gittiği falan yok, aydan aya bankamatikten maaşını çekiyor. Zıkkım yiyesice!

Herif üst katta terter tepinerek çağdaşlık propagandası yapıyor, dine mukaddesata saldırıyor, alt katta on üç-on dört yaşlarında beş erkek çocuk, aynı yaştaki bir kız arkadaşlarıyla sevişiyor ve kız gebe kalıyor. Karnı büyümeye başlayınca oğlanlar atılıyor.

Dönerci vitrine yazmış: “Nefis döner bulunur…” Yiyorsunuz, nefis değil, berbat. Bu adam malı satarken yalan söylemenin haram olduğunu bilmiyor mu?

Tramvayda yetmiş yaşındaki ihtiyarlar ayakta duruyor, yirmi yaşındaki gençler oturuyor. Görmemek için de başlarını cama çevirmişler sokağa bakıyorlar. Bunlar insan mıdır sıpa mı?

Bir ahlâksızlık tufanı içindeyiz.

Döndüğünüzde bakıyorsunuz ki, otomobilinizin bir yanı boydan boya çizilmiş. Yapan belli değil. Fütüvvet ahlâkı olsaydı, camınızda sileceğe iliştirilmiş bir kartvizit bulurdunuz, “Muhterem beyefendi, elde olmayarak otomobilinizi hasara uğrattım, üzerime ne düşüyorsa yapmaya hazırım. Acele işim olduğu için gidiyorum. Lütfen beni telefonumdan arayınız. Özür beyan ediyorum.Saygılar…”

Şehrin kenar mahallelerinde ucuz belediye ekmeği satan kulübelerin önünde uzun kuyruklar var. Kuruçeşme Ortaköy taraflarında ise geceleyin trafik duruyor. En pahalı, en lüks otomobillere binmiş mutlu ve hoppa bir azınlık lüks gece kulüplerinde içmeye, eğlenmeye, hoplayıp zıplamaya gidiyor. Adam başına 150 dolarmış…

Doktorlarımızın bir kısmına da fütüvvet ahlâkı gereklidir.

Avukatlarımıza da…

Bürokratlarımıza da…

Ev hanımlarımıza da…

Fütüvvet ahlâkına sahip bir öğrenci, ölür de yine kopya çekmez. Bugün okulda, fakültede kopya, yarın iş hayatında, memuriyette rüşvet ve dalavere…

On milyonlarca halk sürünüyor. Vekiller yeni zamlar, yeni kıyaklar peşinde…

Okullarda uyuşturucu kullanma yaşı 11’e kadar inmiş. Bu iş sadece uyuşturucu tâcirlerinin, eroin ve kokain mafyasının işi değildir. Onların ortakları, işbirlikçileri vardır.

Herif sadece iki ilçeden, Eminönü’nden ve Beyoğlu’ndan her ay birer trilyon haraç topluyordu. Kimdi bu herif?

Ah fütüvvet, vah fütüvvet! 06 Temmuz 2004