Ahir Zaman Devrimleri Başladı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Arap dünyası kaynıyor. Rejimler devriliyor, kanlar dökülüyor, diktatörler panik içinde.
Anladık, bunlar hep birer halk devrimidir ama bu devrimin ötesinde ve üstünde ne vardır?.. Bunlar hep ahir zaman alametleridir. Şimdiye kadar olup bitenler bir şey değil, siz bundan sonra olacakları bekleyiniz.
Ateist, pozitivist, maddeci istihfaf ederek (hafife alarak) soracak: Bu ahir zaman alametleri de neymiş? Onun inancı yok ya, olmayacak sanıyor. Be adam, bunca olağanüstü hadise oluyor, işte bunlar ahir zaman alametleridir.
Zelzeleler çoğalmadı mı? Yanardağlar patlamadı mı? Nice volkan patlamaya hazır değil mi? Amerika’da bir volkan varmış, bir patlarsa halkın üçte ikisi perişan olurmuş…
Acaba üçüncü dünya savaşı başladı da bizim haberimiz mi yok? Arap dünyası kaynıyor…
Roma imparatorluğunu kuzeyden gelen Barbarlar yıkmıştı.
güneyden gelen mülteciler istila edecek.
Devletler adaletle ayakta durur. Adalet olmazsa devlet batar.
İsa İsa diyerek Hz. İsa’nın hatırasına tükürdüler!
Filistin halkına yapılan zulümler bile onun terazisinin kötülük kefesini aşağıya çekmeye yeter.
İnsan haklarıymış!..
Onların hakları yok mu? İrak’a, Afganistan’a hürriyet ve demokrasi götürmüşlermiş… Kanlı demokrasi, gözyaşlı demokrasi, ölümcül demokrasi!..
İslâm dünyasının petrollerini sömürmek için
Bir adamın servetine bakınız:
İrak’ta Kur’ân-ı Kerîm’i yırtıp yere atmışlardı. Göreceksiniz acısı nasıl çıkacak? Camideki yaralı Müslümanı nişan alarak kurşunlayıp öldürmüşlerdi. Masum sivilleri öldürmüşlerdi hiç acımadan. Ahir zaman ateşleri ve alevleri içinde yanacaklar.
Ben merhametli bir Müslümanım. Onların sivil halkına acıyorum. Bir kavmin tepesine musibet inerse, sadece kötülere gelmez, genel gelirmiş. Filistinliler çok ağladı. Bundan sonra zalimler ağlayacak.
Ağlamak onlara revadır ama yine de sivillere, kadın ve çocuklara, ihtiyarlara çok acıyorum…
Çağımızın putları vardır,
vardır. Ülkemizde milyonlarca vatandaş farkında olmadan putların, fetişlerin kölesi olmuştur.
Teknolojik oyuncakların nicesi putlaşmıştır. Cep telefonları put mudur, fetiş midir?
Hız tutkusu bir tür puttur. Hızlı, daha hızlı, en hızlı… Nereye kadar? Bir insan, yaşadığı ülkenin
Haysiyetsiz, akılsız, mantıksız, vicdansız, inançsız, şaşkın, sersem, dengesiz bir insan hür olamaz ki… Hem hür olsa ne çıkar… Öyleleri hür görünen kölelerdir.
Dünyada insan ile ilişkili her şey insanın yapısına, yaratılışına, boyutlarına uygun olmalıdır.
İnsan ile uyum içinde olmayan bütün medeniyetler sapık ve bozuktur. İnsan boyutuna uygun meskenler bahçeli evlerdir.
Apartmanlar, hele gökdelenler insan hayatına, insan boyutlarına uygun değildir.
Sekiz katlı lök gibi bir bina… Her katta dört daire… Binada 32 aile yaşıyor… Evleri ne kadar lüks, ne kadar konforlu, ne kadar kıymetli olsa da onlar orada üst üste insanca yaşayamazlar.
Biz insanca yaşıyoruz mu diyorsunuz? Sizinki de insanca yaşayış mıdır?
Amerika’daki Amişler bizden bin kere daha insanca yaşıyor.
Toplum halinde yaşayan karıncaların, arıların, termitlerin kendilerine ait kuralları, teşkilatları vardır. Onları bozmazlar, bozarlarsa sonları gelir.
Bir toplumda sevgi ve yardımlaşma, paylaşma yoksa ne yapayım o toplumu.
Sevgisiz, merhametsiz, şefkatsiz bir toplum insan toplumu değildir.
Öff, bu kadar makine gürültüsü içinde yaşamak ne kadar zor!
Büyük şehirde yaşayan insanlar niçin bu kadar toz yutuyor, zehirli gaz soluyor?
Yediğimizde, içtiğimizde 300 kadar kimyevi madde varmış.
Gecelerin karanlık olması gerekmez mi? Geceleyin ortalığın bu kadar aydınlık olması bir anormallik değil midir?
Her gün evden işe gitmek, işten eve dönmek için çilelerle dolu üç saat harcıyor. Hayat mıdır bu?
Nehir niçin pis, deniz niçin kirli?
Yaşamak sevincine sahip olmayanın yaşamasına hayat denir mi?
Niçin mutlu değiliz?
İnsan cep telefonuyla,
fast food dükkanında pizza yemekle, lüks otoya binmekle, gurur ve kibirle mutlu olmaz ki.
Hem sen mutluluk ne demektir bilir misin? Bazen tarhana çorbasına ekmek doğrayan fakir kişi mutlu olabilir de,
mutlu olamaz.
A cahil! Mutluluk insanın dışında değil, içindedir.
Sen bu dünyada bir yolcusun. Sadece mutlu bir yolcu olabilirsin. Dünyaya kazık çakacağını sanan kimse asla mutlu olamaz.
Şarap seni mutlu mu kılıyor? Birkaç saat boyunca sarhoşluk sana kederlerini unutturur, sonra ayılırsın ve mutsuz olduğunu anlarsın.
Tıka basa iyi ve pahalı yemekler yemek seni mutlu kılıyormuş… Bu seninki mutluluk değil, yeme içme künefe fetişizmidir.
Her gün sofrada yekûn olarak üç saat tınıyorsun, yine aynı gün üç saat kenefte ıkınıyorsun. Sevsinler senin mutluluğunu.
İnsanın mutlu olması için bilge olması lazımdır.
Herkes bilge olamaz… Peki ne yapmak lazım? Bilgeleri taklit edersin, onlar gibi yaşarsın, sen de bilge olmuş olursun.
Bu dünya mü’minin zindanıdır, mü’min zindanda da mutludur. İnançsızların ve gafillerin çok korktuğu ölüm, bilgelerin bayramıdır.
Senin put haline getirdiğin o cep telefonu nedir? O, hayat yiyen bir cihazdır.
Hayat dediğimiz şey nedir acaba biliyor musun?
Her insanın bir doğum tarihi vardır, bir de ölüm tarihi… Hayat, bu iki tarih arasındaki zamandan ibarettir.
Bu zamanı istersen insan gibi dolu dolu yaşarsın, istersen hoyratça ziyan edersin.
Biliyorum, bir gün gelecek,
diyeceksin ama pişmanlığın fayda vermeyecek. Dönüşü olmayan bir yoldasın. Çok mutsuzsun…
Cenazeler biz Müslümanlar için ibrettir, derstir. Hayatın en mühim iki hadisesi doğmak ve ölmektir. Heyhat ki, biz cenazelerden ders almıyoruz.
Zaman zaman
. Ölü veya ölüler tabutlarda yatıyor, cemaatin bir kısmı sanki bayram meydanındaymış gibi davranıyor.
Cenazenin olduğu yerde kahkahayla gülmek, hatta sadece gülmek bile çok ayıptır.
İnsan cenaze namazı kılınacak yerde bir tanıdığına rastlayınca belli belirsiz bir tebessümle selam verebilir, hal hatır sorabilir ama otuz iki dişi görünerek gülmek, şakalaşmak, yahu sen nerelerdeydin, epeydir ortalıkta görünmüyordun gibi laflar etmek İslam terbiyesine yakışmaz.
Bugün musalla taşında tanıdığımız yahut tanımadığımız bir Müslüman yatıyor, yarın biz de kaba tahtadan bir tabutun içinde oraya getirileceğiz.
Terbiyeli, görgülü, medeni Müslümanları tenzih ederim ama cenazelerin yanında kahkahalar atan, gülüşen, şakalaşan, fütursuzca konuşan kimseleri gördükçe doğrusu çok üzülüyorum.
Efendiler!.. Biraz hüzün, biraz vakar, biraz edep ve erkan… 25 Şubat 2011