Pazar

 

Halkın ve ülkenin haklarına tecavüz ediliyor, haram kazançlar devşiriliyor, korkunç ve iğrenç bir talan ve soygun furyası içinde saçı bitmedik yetimlerin, gözü yaşlı dulların, zavallı ihtiyarların, fakirlerin hukuku ayaklar altına alınıyor. Talan, soygun, hortumlama ile yüz milyar, belki de daha fazla dolar toplandığı iddiaları yaygın biçimde söylenmektedir.

İslâm dininde, insan için bu dünya hayatından sonra âhiret âlemi hayatı olduğu, insan varlığının ve sorumluluğunun ölümle bitmediği, zamanı gelince Kıyamet’in kopacağı, Büyük İlahî bir Mahkeme kurulacağı, herkesin yaptığından hesap vereceği, iyilerin mükafat, kötülerin ceza göreceği, Cennet ve Cehennem olduğu kesin şekilde beyan buyurulmaktadır. Âhiretin hak olduğuna, ölmüş kimselerin yeniden diriltilip hesaba çekileceklerine, Cennet ve Cehennemin gerçek olduğuna inanmayanlar Müslüman değildir.

Yazının birinci paragrafında saydığım kötülükler konusunda iman edenlerin, münafıkların ve ateistlerin tutum ve davranışlarına bakalım:

Gerçek, samimî, ihlâslı, doğru mü’minler Allah’ın gazab ve azabından korkar, Cehenneme atılmak istemez ve bu gibi kötülükleri yapmaz. Âhiret ve hesap kitab inancı onu talandan, soygundan, haram yemekten alıkoyar.

Münafık, inanır gibi görünür ama talan ve soygun yapar, haram yer.

Ateist, ölümle varlığın biteceği, âhiret diye bir âlem olmadığı, dünyada yaptıklarından dolayı hesap vermeyeceği, saçı bitmedik yetimlerin haklarını yediği taktirde uhrevî ceza görmeyeceği görüşündedir. Bu yüzden, nâdir istisnalar dışında saydığım suçları işler, kötülükleri yapar.

Biz Müslümanlar öldükten sonra, zamanı gelince yeniden diriltileceğimize, İlahî Mahkeme’de Allah’a hesap vereceğimize, Cennet ve Cehenneme dair bilgileri nereden öğreniyoruz?

Birincisi, sâdık haberci Muhammed aleyhissalatü vesselamın Allah katından getirdiği Kur’ân ile. Kur’ân’da kesin olarak bildiriliyorsa o bilgi doğrudur, haktır. Âhiretle, Mahkeme-i Kübra ile, hesab kitap ile, yeniden diriltilmek ile, Cennet Cehennem ile ilgili nice Kur’ân âyetleri bulunmaktadır.

Bu konuda Resûlullah Efendimizin sahih hadîsleri de vardır. O ne söylediyse haktır, doğrudur.

İnsan aklı da âhiret inancını kabul eder. Dünyada bir sürü haksızlık, kötülük, çirkinlik, azgınlık, zulüm yapılıyor. Beşerî adalet bunların hepsini cezalandıramıyor. Milletin ve ülkenin zenginliklerini, saçı bitmedik yetimlerin haklarını domuzlar gibi zimmetine geçiren kara para babaları keyif içinde yaşıyor. Kendileri geberiyor, haram servetleri vârislerine kalıyor. Selim bir aklın bu domuzların cezasız kalacaklarına inanması mümkün müdür? Elbette değildir.

Dinimiz bize, kim zerre kadar iyilik yaparsa onun mükafatını kat kat göreceğini, kim de zerre kadar kötülük yaparsa onun cezasını göreceğini kesin şekilde bildiriyor.

Bir ülkedeki iç barışın, güvenliğin, huzurun, dirlik ve düzenin, âsâyişin temeli âhiret inancıdır. Bir toplumda bu inanç zayıflayınca orada insanlar birbirinin kurdu olur ve hayat yaşanmaz hale gelir.

Bazıları şöyle bir soru soracaktır: Peki Müslümanlar âhirete inanıyorlar da niçin dindar görünen bazı kimseler de talan, soygun, hortumlama yapıyor?

Bunun cevabını yukarıda vermiştim. Onlar samimî, ihlaslı, olgun mü’minler ve Müslümanlar değildir. Onlar münafıktır. Resulullah Efendimiz (s.a.v): “Yalan söyleyen, emanete hıyanet eden, söz verip de sözünü tutmayan kimseler münafıktır” buyurmuştur. Kalbinde iman olan kimse Müslümanları aldatmaz. Devlet, millet ve ülke malını yemez. Saçı bitmedik yetimlerin haklarına tecavüz etmez.

Efendim bu düzen bozukmuş, bozuk düzende haram yemek, talan yapmak caizmiş… Bu gibi sözler şeytanî vesvese ve hezeyanlardır, sahiplerini dünya ve âhirette rezil ü rüsvay eder, maazallah küfre götürür.

Münafık kâfirden daha kötüdür. Kâfirin kâfir olduğunu açıkça biliyoruz ama münafık iki kimliklidir. Zâhiren Müslüman görünür, içinde nifak ve küfür vardır.

Bundan yıllarca önce okul çocuklarına tavsiye edilen âhiretle ilgili bir kitabın tavsiye kararı kaldırılmış. Ateist bir gazetede, bu devirde böyle inançlar mı olur mealinde bir yorum yayınlandı. Herkes iyi bilmelidir ki, âhirete inancı olmayan yeni nesiller yetiştiren bir ülke kendi geleceğini karartmış, canavarlar yetiştirmiş olur. Lise gençleri arasında yapılan anketlere göre o gençlerimizin yüzde yirmi beşi intihar etmeyi düşünüyormuş, yüzde kırkının ana gayesi ise para kazanmakmış.

Bu dünya bir imtihan yeridir, ebedî kalınacak bir mekân değildir. Dünyayı kendilerine yalancı bir cennet yapmak isteyenler büyük bir yanılgı içindedir.

Peygamberimiz “Allah katında şu dünyanın bir sinek kanadı kadar değeri olsa idi, kâfirlere bir yudum su içirmezdi” buyurmuştur.

Müslüman toplum, içine sızmış olan yiyici, talancı, haramcı münafıkları tanımalı ve onları tasfiye etmelidir.

Yüce Kur’ân riba yiyenler için “Onlar Allah’a ve Resûlüne savaş açmışlardır” buyuruyor.

Dinimiz ticareti, helalinden kazanmayı meşru görüyor. Peygamberimiz “Rızkın onda dokuzu ticarettedir”, “Helalinden çalışıp kazananı Allah sever” buyuruyor. Zengin olduktan sonra azmamak, kudurmamak şartıyla Müslümanlar elbette ticaret, sanayi, hizmet işleri yapabilirler. Kazananlar, kazançlarının bir kısmı ile zekat ve sadaka verir, hayır hasenat yaparlar. Bunlar mâlî (mal ve para ile yapılan) ibadetlerdir.

Ancak şu husus iyi bilinmelidir ki, rüşvet, ihtilâs, suiistimal, irtikab, ticarete hile karıştırmak, soygun, talan, hortumlama, yüzde on komisyon alma, haram yeme, kara para babası olma, ihalelerde dalavere yapma İslâm Şeriatı tarafından kesin olarak yasaklanmıştır. Bunları yapanlar Kıyamet’ten sonra hesaba çekilmek üzere yeniden diriltildiklerinde ne yapacaklar?

İslâm dini helal parayla bile Nemrud ve Firavun gibi hayat sürmeyi yasaklıyor; nerede kaldı ki haram ve kara para ile azgınlığa izin versin.

Mü’min kardeşlerimi min gayri haddin (haddim olmayarak) uyarıyorum: Haram, şüpheli, şaibeli kazançlardan uzak dursunlar. Helal yoldan zengin olsalar bile tevazudan, orta halli hayattan, kanaatli yaşamaktan vazgeçmesinler. Aşırı lüks ve süslü meskenler, aşırı lüks ve pahalı otomobiller, lüks ve israflı sofralar, gösterişe yönelik marka giyim kuşamı, küçük dağları ben yarattım havaları akıllı ve olgun bir Müslümana yakışmaz.

Ateistlere gelince: Onlar nasihat falan kabul etmez. Kendileri inanmadıkları için âhireti, öldükten sonra dirilmeyi, Büyük Mahkemeyi, Cenneti Cehennemi yok sanırlar.

Cehennemi boylayınca inkâr etmek, yeryüzünü zulüm ve fesat ile doldurmak, saçı bitmedik yetimlerin hakkını yemek neymiş anlayacaklardır. 06 Mayıs 2002