Ahirete inanan bunları yapmaz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Allah’a, Resûlullah’a, Kur’ân’a, ahirete, İslâm’a gerçekten ve yürekten iman eden bir Müslüman devamlı olarak şu kötülükleri yapmaz:
Yalan söylemek
bir ahlâksızlıktır. Müslümanın istisnai olarak ayağı kayabilir ve ömründe birkaç kere yalan söylemiş olabilir.
bu yalan yüzünden birilerine zarar vermişse af dilemeli, helallik istemelidir. Tövbe edip Allah’tan bağışlanmasını tazarru etmelidir. Hiç şüphe yoktur ki, yalan büyük bir günahtır.
Rüşvet almak ve vermek haramdır… Riba ve faiz gelirleri haramdır… Şeriata aykırı ticaret ve alışveriş haramdır…
Şeriata aykırı komisyonlar haramdır…
Ahirete, Hesap Gününe, Cennete ve Cehenneme iman eden bir Müslüman, kesinlikle haram yemez. Hem iman ettim diyor, hem de mütemadiyen (devamlı olarak) haram yiyor.
Bütün makamlar, mevkiler, memuriyetler, riyasetler, vazifeler, müdürlükler, şeflikler hep birer emanettir. Bu emanetleri ehil olanlara vermek gerekir. Resmî bir kuruma veya özel bir müesseseye bir eleman mı alınacak, aranacak birinci şart ehliyettir. Ehil olanı aramayıp da bu emaneti oğluna, damadına, akrabasına, arkadaşına, kendi cemaatinden veya partisinden olana, yandaşına vermek (bu sayılan kişiler ehliyetli ve liyakatli değilse) çok büyük bir günahtır. Bu anlattığım kötülük, bu zamanın Müslümanları arasında son derece yaygındır. Bu yüzden de, iki yakaları bir araya gelmemektedir.
, büyük bir kötülüktür.
Şuurlu bir Müslüman devamlı olarak israf etmez. Zamanımızda
Böyle bir şey Müslümana kesinlikle yakışmaz.
Gurur, kibir, başkalarını hor görme, benliğini putlaştırma… Bazı gafiller “Efendim biz zekâtımızı veriyoruz, ondan sonra istediğimizi yapabiliriz” diyorlar ve yanılıyorlar. Zekâtını vermesi, kulun israf etmesine yol açmamalıdır.
Zamanımızda bir kısım Müslüman zenginler gırtlaklarına kadar israf bataklıklarına batmışlardır.
Parası var, zekâtını da vermiş,
Çorba, ana yemek öncesi mezemsi soğuk yemekler, birkaç içli köfte, paçanga böreği, yalancı dolma; ana yemek, ondan sonra tereyağlı bademli pilav, kaymaklı künefe, birkaç çeşit meyve…
Bu
Allah’tan korkmak, kuldan utanmak gerekir. Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimiz ne buyuruyorlar: “Müslüman bir mideyle yemek yer, kâfir yedi mideyle…”
Dünyanın yüz büyük zengini listesinde yer alan, serveti 10 milyar doların üzerinde olan
“Efendim, otomobiliniz biraz eski değil mi?”, İsveçli gülümsüyor ve “Hayır, eski sayılmaz, on beş senelik bir Volvo’dur” diyor… Birtakım Müslüman zenginlerin bu İsveçliden utanması lazım. Bırakın milyar doları, bizde birkaç milyon dolarlık nice küçük zengin,
Bendeniz hiç kimseye demeyeyim ama çok kimselere yaranamam. Olumlu, faydalı, uyarıcı tenkitler yaptığım için niceleri benden nefret eder.
Mahlûkatı razı etmek gibi bir derdim olmadığı için düşmanlıklardan, nefretlerden, sövgülerden (övgü vezninde) fazla rahatsız olmam.
Bazen büyük iftiralar ediliyor.
Bu iftiraları atanlara lânet ediyorum. İnanıverenlere de hakkımı helal etmiyorum.
Bu fakiri İslâmi kesimdeki bazı kişiler ve gruplar pek sevmez. Belli başlı özelliklerimden biri şudur: Türkiye’de, mensubu olduğu kesime karşı özeleştiri yapan belki de tek kişiyimdir.
Dine hizmet perdesi ardında din sömürüsü, mukaddesat bezirganlığı yapıyor… Onu tenkit ederim.
1970’lerde ucuz bir cihad edebiyatı yapıyordu. Sonra eline imkan ve fırsat geçti ve şimdi haram yiyici dev bir müteahhit oldu. Böylesini de tenkit ederim. (Bütün müteahhitler haram yiyor demiyorum… Helalinden çalışıp kazananları tenzih ederim.)
Vaktiyle bu düzen bozuktur, tuh kakadır diyordu, sonra eline fırsat geçti ve bozuk dediği düzenin haram ve necis nimetlerini domuzlar gibi yemeye başladı. Böylesini de, bir Müslüman olarak gözüm görmesin.
Türkiyeli bir Müslüman olarak aşağıda sayacağım şahısları ve zümreleri tenkit etmeyi, uyarmayı üstüme vazife ve borç bulurum:
Faiz ve riba yiyenler… Din yoluyla zengin olanlar… Halkı aldatanlar… Bozuk düzen/sistemle işbirliği yapanlar… Hubb-i riyaset (başkanlık) emeline ve ihtirasına sahip olanlar… İslâmi hizmetler ve faaliyetler için toplanmış paraları zimmetlerine geçirenler… Böyle paraların repolarını zimmetlerine geçirenler… Şu veya bu şekilde haram kazanıp haram yiyenler… Müslümanlarda Ümmet şuurunu köreltip onun yerine hizip, fırka, cemaat taassubunu ikame edenler… Müslümanların zekatlarını Kur’âna, Sünnete, fıkha, Şeriata aykırı olarak toplayıp ve yine aykırı olarak harcayanlar… Allah’a ve Peygambere saldırılınca ses çıkartmayıp, kendi din baronlarına saldırılınca kızılca kıyamet kopartan dengesizler…
Bazı ihlaslı din ve iman kardeşlerim haklı veya haksız sebeplerle bana düşmanlık ederler, dil uzatılırsa onlara hakkım helal olsun. Hasbeten lillah, muhlisen lillah dine, imana, Kur’âna, Sünnete, Şeriata hizmet edenlerin ellerinden ve eteklerinden öperim.
Ücretini, ödülünü, mükafatını sadece ve sadece alemlerin Rabbinden isteyerek hizmet ediyor. Böylesinin kulu ve kölesi olurum.
Kendisinde Ümmet şuuru var, cemaat ve hizip asabiyeti yok. Ne mutlu ona!
Öncelikle fakir ve miskin Müslümanların hakkı olan zekatlara göz dikmiyor. Tebrik ederim öyle Müslümanı.
İyi Müslümanlar kötülükleri iyilikle uzaklaştıran olgun kimselerdir. Biz yanılsak, hata etsek, terbiyesizlik etsek onlar kesinlikle düşmanlık etmezler, sadece iyilik ederler, bağışlarlar.
Din sömürücülerinin imanlarından bile şüphe edilir. Onların dini imanı paradır, zenginliktir, benliktir.
Bendeniz hiçbir fazileti olmayan sade bir Müslümanım. Elim kalem tuttuğu müddetçe samimi, ihlaslı ve gerçek din hizmetkarlarını desteklemeye; münafık, sahtekar ve riyakar din sömürücülerini tenkide devam edeceğim. 4 Mart 2011