Ahlar Yakar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Pazar
Onbinlerce, yüz binlerce Müslüman kız ve kadın ağlıyor. Başörtüsü yasağı yüzünden, dinlerinin ve inançlarının gerektirdiği şekilde yaşayamıyorlar, okuyamıyorlar.
-Nice başörtülü memure istifa etmek zorunda kaldı; işini kaybetti, sıkıntıya düştü.
-Bazı Müslüman kadınlar başörtülerini açtılar, bu sefer de çeşit çeşit ruhî buhranlara düştüler, huzurlarını kaybettiler.
-Onbinlerce dindar kız başörtüsü yasağı yüzünden okuyamıyor.
-Başörtüsü yasağı yüzünden milyonlarca Müslüman vatandaş devlete dargın. Aslında bu yasak devletin değil, devlet gücünü ellerine geçirmiş bir zümrenin işi ama halk ince düşünmez, devlet ile sistem veya düzen arasındaki farkı bilmez, yasağı devletten bilir.
-Dünyanın bütün medenî, ileri, zengin, hukuklu, insan haklarına bağlı, tarihî devamlılık çizgisine oturmuş ülkesinin üniversitelerinde başörtüsü yasağı yok. Fransa’da da yoktur. Birtakım dinsiz gazetecilerin “Fransa’da başörtüsü yasaklandı” haberleri ve iddiaları yalandır. Orada başörtüsü sadece resmî liselerde yasaklanmıştır. Üniversitelerde, yüksek okullarda, özel liselerde, Katolik liselerinde kesinlikle yasak değildir. Orada Müslümanların özel “İslâm Koleji” açma hakları ve hürriyetleri vardır.
Yasakçılar, tabucular, zorlamacılar başörtüsüne karşı oluşlarını lâiklikle izah ediyorlar. Yüzde yüz yanılıyorlar. Lâiklik, devletin din işlerine karışmaması olduğuna göre, dinî bir emir olan tesettüre de karışmamasını gerektirir.
Velhasıl başörtüsü yasağı:
* Hukuka,
* Adalete,
* Evrensel insan haklarına,
* Türkiye halkının millî kimliğine,
* Medeniyete,
* Millî kültür ve kişiliğimize,
* Akla,
* Vicdana,
* İnsafa,
* Demokrasiye,
* Toplumsal barış ve uzlaşmaya… aykırıdır.
Başörtüsü yasağı yüzünden dökülen gözyaşları, ağlamalar, inlemeler, feryatlar, çekilen sıkıntılar, ahlar; bu ülkeye, bu halka, bu devlete asla uğur ve selâmet getirmez.
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”demişlerdir.
Memleketimizde uğursuzluklar, felâketler, afetler, olumsuzluklar birbirini takip ediyor.
Yakın tarihimizde çok zulüm yapılmış, çok ah alınmış, çok gözyaşı dökülmesine sebebiyet verilmiştir.
Adaletsiz İstiklâl Mahkemeleri nice masumu idam ettirmiştir.
Yakın tarihimizde onbinlerce cami kapatılmış, yıkılmış, satılmış, kiraya verilmiş, amacından başka işlerde kullanılmıştır. “Cami Kıyımı” adı altında bu zulümler hakkında bir nebze bilgi verdim.
Bu memlekette onbinlerce Selçuklu, Beylikler, Osmanlı eseri yok edilmiştir.
Bu memlekette binlerce tarihî İslâm kabristanı düzlenmiştir. Sadece Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Sabataycılar mezarlığına dokunulmamıştır.
Bu memlekette, atalarımızdan bize miras kalmış nice tarihî binanın mermer kitabeleri hoyratça kazınmıştır. (Bir örnek vereyim: Sultanahmet’te tramvay yolu üzerindeki Cevrî Kalfa taşmektebi binasının ön cephesindeki iki kitabeye bakınız.)
Türk (Aslında İtalyan) Ceza Kanunu’ndaki 163’üncü madde bahane edilerek dindarlar ezilmiş, zindanlarda çürütülmüştür.
Mel’unun biri Meclis kürsüsünden “Arkadaşlar bana otuz sene mühlet veriniz, bu memleketten dinin kökünü kazırım..?” şeklinde konuşmuştur.
Başka bir mel’un, komünizme karşı dini kuvvetlendirmesini tavsiye ve teklif edenlere “Hayır!..Ben kızıl zehre karşı yeşil zehri kullanamam…” cevabını vermiştir.
Bu İslâm memleketinde, geçmiş asırlarda Müslümanların vakf etmiş oldukları taşınır veya taşınmaz mallar yağma edilmiştir.
Artık ülkemizde demokrasi ve çoğulculuk var ama hâlâ medenî ülkeler seviyesinde geniş bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dinî teşkilât ve dernek kurmak hürriyeti yoktur.
İslâm’ın ve Müslümanların amansız düşmanı Evangelist misyonerlere olanca hürriyet veriliyor, ülkemizin her yerinde yeni kiliseler yapmalarına ses çıkartılmıyor ama Türkiye’nin dominant halkı olan Müslümanların:
* Dinî dernek kurup hizmet etmeleri yasaktır.
* Ülkemizde bağımsız bir islâmî cemaat teşkilâtı yoktur.
* Atatürk’ün kapattırmış olduğu Mason tarikatları serbestçe faaliyet gösteriyor; lâkin Müslümanların tasavvuf, tarikat, zikrullah faaliyeti yasaktır.
Efendiler! Sizi uyarıyorum:
-Bu başörtüsü yasağı yüzünden çok ah alıyorsunuz.
-Bu ahlar size, ülkeye, devlete, halka uğur getirmez.
-Felâket, âfet ve uğursuzluk getirir.
Başörtülü oldukları için okuyamayan kızların ahları ve gözyaşları sizi yakar. Sadece sizi yakmakla kalmaz ülkeyi ve devleti de yakar.
İslâm dini bize şu bilgiyi veriyor: “Bir yetimin ağlamasından Arşürrahman titrer…”
Okullarda, üniversitelerde başörtüsü yasağı yüzünden okuyamayan kızlar da birer eğitim yetimidir. Onların gözyaşları, ağlamaları, ah ve feryatları çok temelleri çatlatır, çok metin sanılan nice binaları sarsar ve yıkar.
Demokrat ve medenî Avusturya’nın millî eğitim bakanı hanım geçenlerde ne dedi: “Bizde başörtüsü yasağı diye bir şey olamaz. Müslümanlar için böyle bir yasak koyarsak, Katolik rahibeleri için de koymamız gerekir…” Baylar, bayanlar!.. Okullar ve üniversiteler sizin kontrolunuzdadır. Oralarda astığınız astık, kestiğiniz kestiktir. Okul ve üniversitelerde madem ki, bilgi ve medeniyet ışıklarınız var, o halde Müslüman kızların okumalarını niçin engelliyorsunuz?
Yasaklamayın, alın başörtülü kızları, okutun ve gücünüz yetiyorsa, tahsil sonunda başlarını açtırın. Yoksa kendinize ve ideolojinize güvenmiyor musunuz?
Bizdeki ne biçim bir demokrasidir ki, yıllarca hukuk eğitimi görmüş Müslüman hanımlar başları örtülü olduğu için avukatlık yapamıyor. Bluz, eteklik, entari, manto avukatlığa mani olmuyor da, başa örtülen bir eşarp niçin mâni oluyor?
Akıl, mantık, vicdan, demokrasi, hukuk, millî kimlik böyle olsun dediği için mi; yoksa kendisini hukukun, aklın, vicdanın, millî iradenin, insan haklarının, devletin, insafın, Millet Meclisi’nin üzerinde gören bir zihniyet zorladığı için mi?
Medenî, demokrat, akıllı, ileri, gelişmiş, hukuklu, insan haklarına bağlı ülkeleri ve rejimleri nelerle uğraşıyor, biz ise nelerle… Onlar bir vâdide, biz başka bir vâdide…
Japonya’da, adam başına yılda 26 kitap düşüyormuş. Bizde ise 6 Türkiyeliye bir kitap. Yani onların 150 küsur kat gerisindeyiz. Akıllı ve medenî milletler ilim, irfan, hürriyet, adalet, icatlar, keşifler, hayırlı ve yararlı işler peşinde koşarken biz başörtüsü tabularıyla, gericilik öcüleriyle nûr topu günlerin kanına giriyoruz. Türkiye’ye, Türkiyelilere, Türkiye devletine, Türkiye cumhuriyetine yazık ediyorsunuz.
Aldığınız ahlardan korkun ve titreyin. Ahlar yakar! 29 Kasım 2004