Akkise hadisesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Salı
Konya’nın Akkise beldesinde üzücü, düşündürücü, vahim, garip, akıl almaz bir hadise oldu. Devletin kolluk kuvvetleri beldeyi sardılar, yaylım ateşi açtılar, askere gidecek bir genç şehid oldu, halktan ağır yaralılar var. İlk gün medyanın anlatmasına göre halkın, ateş açılmasını gerektirecek herhangi bir suçu yoktu. Halkın üzerine ateş açmak, ancak bir isyan, başkaldırma durumunda mâzur görülebilir. O da, en son çaredir.
Sonra Akkise’ye uzaktan kumandalı birtakım görevliler gönderildi ve onlar sivil halkı suçlu gösterdiler. Halk jandarmaya saldırmışmış, askerî vasıtaları tahrip etmişmiş, yaralı erler varmış… İlk gün bunların hiçbiri yoktu.
Siyasî partilerden hiçbiri, Akkise’deki müessif hadiseyi yerinde incelemek üzere oraya bir heyet göndermedi.
Büyük medya, birkaç köşe yazarı dışında bu hadiseyi gerektiği gibi ele almadı, işlemedi.
Doğu’da, güneydoğuda en ufak bir hadiseyi, bire bin katarak, habbeyi kubbe, pireyi deve yaparak veren BBC bile Akkise olayına eğilmedi.
Sivil kuruluşlardan Mazlum-Der bir heyet gönderip yerinde inceleme yaptırdı.
Akkise’de olup bitenler ordumuzun mânevî ve hükmî şahsiyetine (tüzel kişiliğine) bir leke sürmez. Münferit bir vak’adır. Ancak, bu vak’anın üzerine gidilmez, suçlular ve sorumlular cezalandırılmazsa işte o zaman orduya zarar verilmiş olur.
Ben, samimî olarak devlete ve orduya saygılı bir vatandaşım. Bunu takiye yaparak söylemiyorum. Devlete taraftarım, devletin korunmasını istiyorum ama bozuk düzenle, bugünkü soygun sistemi ile devletin özdeşleştirilmesine kesinlikle karşıyım. Devlet başka şeydir, düzen veya sistem başka şey. Bunları özdeşleştirmek devlete, ülkeye, millete yapılabilecek büyük kötülüklerden biridir. Devletimizi korumak, yüceltmek istiyorsak bozuk düzeni veya sistemi, statükoyu değiştirmemiz gerekir. Bu görüşümün doğruluğunda da hiç şüphe yoktur. Aklı ve mantığı olan bunu anlar.
Ordu bir hükmî şahsiyettir. Onu aşırı görüşlerin, militarizmin, şahısların kusurlarının ve yanlış icraatının üzerinde tutmak gerekir. Birtakım kimselerin beyanları ve icraatları orduyu bağlamaz.
Ordu Türkiye’nin hizmetindedir. Türkiye ise ülke, halk ve devlettir. Ordu resmî ideolojinin, sistemin, düzenin hizmetinde olmamalıdır.
Benim çocukluğumda 33 vatandaş, yargısız bir şekilde kurşuna dizilmişti. Tarihe
olarak geçen bu hadiseyi yeni nesiller bilmez. Hafıza-i beşer nisyan ile mâlüldür diye bir söz vardır. Bugünkü Türkçe ile
demektir. Biz tarihimizi, yakın tarihimizi bilmiyoruz. Hattâ bugün olup bitenleri de hakkıyla takip etmiyoruz.
Akkise’de askere gideceği günün arefesinde şehid olan gencin suçu neydi? Akkiseliler niçin böyle bir muameleye mâruz kalmışlardır?
Akkise hâdisesi çok sakin, çok bîtaraf, objektif, âdil bir şekilde incelenmelidir. Siyasî partiler o küçük beldeye heyetler göndermelidir. Uzaktan kumandalı vazifelilerin yazdıkları raporlar gerçeklere uymuyorsa bu raporları yazanlar cezalandırılmalıdır.
Peşin fikirlerden, tahrikçilikten, devlet ve ordu düşmanlığı yapmaktan uzak durulmalıdır ama gerçekler de ortaya çıkartılmalı, olup bitenlerin içyüzü halka anlatılmalı, tarihe yazılmalıdır.
İstanbul’da bazen şahit oluyorum, askere gidecek gençler için geceleyin otomobil konvoyları tertipleniyor, bayraklar sallanıyor, marşlar okunuyor. Akkise’de de o gece, askere gidecek gençler için böyle bir şenlik vardı. Ne yazık ki, o delikanlılardan biri asker olamadı, genç yaşında kara topraklara girdi.
Elbette ki,
Yıkıcı ve yalan olmamak şartıyla en ağır tenkitlerin bile faydası vardır.
Geçen sene
Devletimiz,
adında uluslararası bir sözleşmeye imza koymuştur. Bu sözleşmeye göre onsekiz yaşın altındaki herkes çocuktur ve
Eskipazarlı kız için bu sözleşme işletilmemiş ve zavallıya çok ağır bir ceza verilmiştir.
Akkise’de bir vatandaş hayatını kaybetmiştir. Bazıları ağır olmak üzere yaralılar vardır. Eskipazar’daki onbeş yaşındaki öğrenci kıza şahince muamele edenler, Akkise’de niçin vazifelerini yapmamışlardır?
Eşitlik prensibinin edebiyatı bol bol yapılıyor ama tatbikatta eşitlik ilkesine riayet edilmiyor. Sivas ve Başbağlar köyü hadiseleri çok canlı ve gözebatan bir eşitsizlik değil midir? Sivas’ta ağır cezalar verildi; Başbağlar’da camiden çıkarken kurşuna dizilen otuz küsur vatandaşın kanları ise yerde kaldı.
Bu da bir eşitsizlik değil mi?
28 Şubat’tan sonra,
diye dehşetli bir yaygara kopartılmıştı. Filan marka bisküvi yeşil sermayeninmiş, yenmemeliymiş. Paranın, sermayenin rengi, dini olur mu? Demokraside, laiklikte böyle saçmalıkların yeri var mıdır? 22 Ağustos 2001