Perşembe

 

(1) Tıp çok ilerledi, birtakım hastalıkların kökü kazındı derken insanlığın başına yeni ve esrarlı hastalıklar musallat oldu. AİDS, Sars… Bunların ilacı yok, tedavisi şu anda mümkün değil. Önümüzdeki yıllarda Afrika’da AİDS’ten milyonlarca insan ölecekmiş. Kanser, kalp hastalıkları da artıyor.

(2) Son birkaç yıldır şiddetli zelzeleler dünyayı sarsıyor. İran hükümeti başşehir Tahran’ı boşaltmayı düşünüyormuş. Zira orası da deprem bölgesiymiş ve beklenen şiddetli bir yer sarsıntısında 700 bin kişinin öleceği tahmin ediliyormuş.İstanbul da depremini bekliyor. Elde fırsat varken çürük binaların tesbit edilip yıkılması, bir kısım yapıların da sağlamlaştırılması gerekiyor ama bizde böyle bir çalışma yok. Uzman bir profesörün tahminine göre İstanbul zelzelesinde halkın yüzde 4’ü ölecekmiş. Bu da, onbeş milyon nüfusun 600 bininin kaybedileceği mânâsına gelir. Yaralılar bu hesabın içinde değil.

(3) Dünyada savaşlar arttı. Henüz genel üçüncü dünya savaşı başlamadı ama Afganistan, Irak, daha bir sürü mevzii savaş var. Terörizm globalleşti. Başta ABD olmak üzere güçlü Batı devletleri tirtir titriyor.

(4) Yeryüzündeki sosyal adaletsizlik artıyor. Her yıl fakir üçüncü dünya ülkelerinde on milyonlarca insan açlıktan, kötü ve yetersiz beslenmeden dolayı ölüyor. Zengin ülkelerde ise aşırı şişmanlık derdi var. İnsanlık, ilahî hikmete uygun şekilde kanaat ve tasarrufla yaşasa dünyanın gıda maddeleri herkese yeter ama zengin toplumlar sorumsuzca ve vicdansızca israf ediyor.

(5) Büyük dinlerin günah ve suç olarak kabul ettiği çirkin işler yayılıyor. Fuhuş, zina, pedofili (çocuklarla seks), ensest (yakınlar arasında seks), azgınlık vakaları çoğaldı. Bazı ülkeler erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla evlenmesine izin verdi, hatta böyle nikahların bazısı kiliselerde kıyılıyor. İçki, kumar, faiz, diğer bütün haramlar yaygınlaştı.

(6) Dünyanın iklimi değişti. Şimdiye kadar görülmemiş kuraklıklar, sıcak dalgaları, su baskınları, tayfunlar, kasırgalar, aşırı soğuklar yeryüzünü altüst ediyor.

(7) Nükleer silahlar dünyayı bir bomba haline getirdi. İleride patlak verecek nükleer bir savaş insanlığın büyük bir kısmını öldürecek, bir kısmını feci şekilde hasta ve sakat edecek, geri kalanları da taş devri şartlarına döndürecektir. Hele, günün birinde teröristler ellerine bir atom bombası geçirirlerse…

(8) Sorumsuz insanlar yeryüzünün biyolojik düzenini tahrip ediyor, her yıl binlerce canlının ve nebatın neslini kurutuyor. Yeryüzünün ekolojik nizamı hızla bozuluyor. Denizler, göller, nehirler kirlendi, atmosfer bile zehirlendi. Dünyanın akciğeri olan Brezilya ormanları cayır cayır yakılıyor.

(9) Barış, adalet, hürriyet, kardeşlik havarilerinin takkeleri düştü, kelleri göründü. Savaş hukuku ile ilgili Cenevre sözleşmeleri ayaklar altına alındı. Onların madalyonlarının bir yüzünde evrensel insan hakları, adalet, hürriyet, öbür yüzünde dehşetli bir zulüm, şenaat görülüyor.

(10) İnsanlar Rahman’ı bıraktılar Şeytan’a tâbi oldular. Ateistlik, küfür, şirk, nifak, isyan, fitne, fesat, fücur, tuğyan her yeri sardı. Kütlevî bir irtidat hareketi başladı.

(11) Ahlâkî değerlerin hükmü kalmadı, para tek ana değer haline geldi, Altın Buzağı dini yaygınlaştı. Hırslarının sınırı olmayan zenginler azdıkça azdı, çıldırdıkça çıldırdı, kudurdukça kudurdu.

(12) Bütün büyük dinlerde yasak ve haram olan, lânetlenmiş bulunan faizcilik dünya ekonomisine hakim oldu.

(13) Modern Nemrud’lar Allah’a kafa tutmaya kalkıştılar. Akıbetleri, eski Nemrud’unkinden farklı olmayacaktır. Dünyanın nice büyük şehri eski Babil gibi birer kötülük merkezi haline geldi; feci şekilde yıkılacaklardır.

(14) Azgınlar Allah Allah diyerek Allah’a isyan ediyor; zalimler adalet ve hürriyet diyerek yeryüzünü fesada veriyor; saldırganlar barış ve kardeşlik diyerek kan döküyor, tahrip ediyor.

(15) Bir sürü Deccal ve Kezzab peydahlandı, peşlerine sürü sürü ahmak düştü, hak dinin bir olması gerekirken yeryüzünde yüzlerce din, tarikat, mezhep, sekt çıktı. Ateistler, rasyonalistler, pozitivistler, Darvinistler dini ortadan kaldırdık derken 21’inci asırda dinler savaşı başladı.

(16) İslâm dünyasında çok kötü gelişmeler oldu. Müslümanlar başsız kaldılar, paramparça oldular. Hakikî ulema ve mürşidler sınıfı kaybolunca halkın zihinleri karmakarışık oldu. Reformcular ve yenilikçiler kendi kafalarına göre ve şer mihrak ve merkezlerinin istediği şekilde arı, sulandırılmış, light, fıkıhsız ve Şeriatsız bir din çıkartmaya kalkıştılar. Nice İslâm ülkesine İslâm karşıtları hakim oldu.

(17) Nifakın başlıca alâmetleri olan yalancılık, emanetlere hıyanet, vaadini yerine getirmemek bozuk Müslümanlar arasında yaygınlaştı ve geçer akçe oldu. Dinleri para ve ikbal olan uğursuz bir taife zuhur etti, nice süfeha (beyinsiz) bunların peşine takıldı.

(18) Her yere müzeyyen (süslü) büyük camiler yapıldı ama bunların mihrabına geçecek, minberine çıkacak, kürsüsünden halka va’z u nasihat edecek ehliyetli, vasıflı, üstün, güçlü din âlimleri ve hizmetlileri, mürşitler ve rehberler yetiştirilemedi. Müzeyyen camiler cemaatsiz kaldı.

(19) Erkekler karılara, karılar erkeklere benzemeye heveslendi. Nice erkek yularını karılarının eline verdi. Çocuklar ana-babalarının efendisi haline geldi. İhtiyarlara saygı, akranlara sevgi, küçüklere şefkat kalmadı. Komşuluk bitti. Tek başına yaşayan ihtiyar nine dairesinde öldü de, komşuların haberi olmadı, üç hafta sonra durum meydana çıktı.

(20) Toplum hayatında güven kalmadı. Hırsızlık, kapkaççılık, yankesicilik, karmanyolacılık görülmemiş şekilde arttı. Emniyet halka, “Evinize giren hırsıza karış koymayın, canınızdan olursunuz…” tavsiyesinde bulundu.

(21) Rüşvet, komisyon, irtikâb, hortumlama, millet ve devlet malını zimmetine geçirmek moda oldu.

(22) Haram yemeyen, zina etmeyen, namuslu ve iffetli kimselere ahmak ve salak damgası vuruldu. “Devletin malı deniz, yemeyen domuz…” felsefesi ilke oldu.

(23) Küçük bir azınlık dünyayı kendilerine sahte ve yalancı bir cennet haline getirirken, büyük çoğunluk için yeryüzü bir cehennem oldu.

(24) İnsanların düşünmeye, akıllarını kullanmaya, vicdanlarının sesini dinlemeye, uyarılara kulak vermeye vakitleri kalmadı; hayat bir telaş, bir koşuşturma, bir hengame haline dönüştü.

(25) Kötü ve çirkin şeylere iyi ve güzel; iyi ve güzel şeylere kötü ve çirkin damgası vuruldu.

(26) Yaratık olan insan Yaratan’ını unutup, O’nun emir ve yasaklarını çiğnemesi yaygınlaşınca âhir zaman alâmetleri meydana çıktı ve kıyametin ayak sesleri duyulmaya başlandı.

*********************************************************************************************

Uygulamalı Türk İslâm Sanatları Kütüphanesi tarafından lütfedilip gönderilen “Efe Hazretleri Takvimi”nin kartonları üzerinde dört ayrı çeşit hüsn-i hat şaheseri bulunmaktadır.Kütüphane idarecilerine teşekkürlerimi sunuyor ve kendilerini tebrik ediyorum. Bu müessese hüsn-i hat, tezhib, minyatür, ebrû, Osmanlı Türkçesi, musikî, ney dersleri vermekte ve toplumumuza değerli sanatkârlar yetiştirmektedir. Yurdumuzun büyük şehirlerinde buna benzer okulların ve kültür merkezlerinin açılmasını temenni ederim. Hat sanatı meraklıları, evlerini ve işyerlerini süslemek için adı geçen takvim kartonlarını çerçeveletip asabilirler. (Adres: Hekimoğlu Ali Paşa Camii Külliyesi, Kocamustafapaşa/İstanbul, Tel: (0.212/585 53 54) 09 Ocak 2004