Alemdaroğlu
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
Cuma
Sayın Cumhurbaşkanı, Alemdaroğlu’nu İstanbul Üniversitesi rektörü seçti. Devlet başkanımızın seçim ve tercihine saygı duyuyorum. İsteseydi onu seçmeyebilirdi. Lakin en fazla oyu o almıştı. Alemdaroğlu’nun en fazla oy almasında bazı Müslüman profesörlerin ve birtakım Türkçü ve milliyetçilerin bu zatı candan desteklemeleri, onun için sıkı kulis yapmaları tesirli olmuştur. Acaba birtakım Müslüman profesörler bu başörtüsü aleyhtarı ültra-laik zatı niçin desteklediler? Yine birtakım milliyetçi ve Türkçüler niçin ondan yana oldular? Bir araştırıcı çıksa da, polis hafiyesi gibi çalışarak bu hususta bir dosya hazırlasa ne iyi olur. Cumhurbaşkanımız niçin onu tercih etmiştir? Devlet başkanımızın etrafındaki Sabataycılar ve militan solcular bu hususta neler yapmışlardır?
Afganistan’dan çok kötü haberler geliyor. Le Monde gazetesinde okudum, başkent Kabil’de can ve mal güvenliği kalmamış, üniformalı çeteler evleri basıyor, para ve eşya gasb ediyormuş. Uzak mahallelere yolcu taşıyan bazı şoförler öldürülmüş. Dert anlatacak merci ve makam yokmuş. Halbuki herkes, Taliban zamanında ülkede huzur ve asayiş olduğunu söylüyor. Haçlı kuvvetleri Afganistan’ı fiilen işgal etmiş durumdalar. Birleşmiş Milletler falan diyerek bir kılıfını bulacaklardır. Milyonlarca Afgan açlık ve soğukla pençeleşiyor. Evsizlerin, yurtsuzların halleri perişan. İhtiyarlar ve çocuklar çabucak hasta oluyor. Biz Türkiyeli Müslümanlar, Afgan kardeşlerimizin durumuna göre çok iyi vaziyetteyiz. Beterin beteri vardır.
Çeçenistan’dan da çok kötü haberler geliyor.Sarhoş, afyonkeş çılgın ve azgın Rus askerleri artık kumandanlarının emirlerini de dinlemiyor ve savaşa katılmayan sivil halka saldırıyormuş. Birtakım Çeçenleri en feci işkencelerden sonra öldürüyorlarmış. Bir kısmını da öldürmeyip, ailelerine fidye (kurtuluş akçesi) karşılığında satıyorlarmış. Adam başına beş on bin dolar istiyorlarmış. Ailelerin elinde beş kuruş yok. Çocuklarını, babalarını, kocalarını nasıl kurtaracaklar? Allah Çeçenlerin yardımcısı olsun. Bu küçük kahraman milletin başına bu son belayı maalesef bazı akılsız, beyinsiz, idraksiz hızlı Çeçenler dâvet etmiştir. Arap aleminden gelen bazı Çeçen asıllı mücahidler veya teröristler Dağıstan’da silahlı saldırılara girişmişler ve Rusların Çeçenistan’a saldırmasına fırsat vermişlerdir.Büyük bir ihtimalle bu işin içinde Rus parmağı, Rus manipülasyonu bulunmaktadır.
Haçlı güçler Türkiye’yi bir savaşa sokmak için her türlü manevrayı yapıyor. Böylece hem Müslümanları birbirine kırdırtmış, hem de ileride Türkiye’yi parçalamış olacaklardır. Allah fırsat vermesin. Kuzey Irak’ta resmen bir Kürt devletinin kurulması Türkiye’nin bütünlüğünün sonu olur. Orada şimdi fiilen, üstü kapalı bir Kürt devleti zaten kurulmuştur bile. İleride bizim için en büyük tehlike bir Türk-İran savaşının patlamasıdır. Dünyayı perde arkasından idare eden Bilderberg heyeti, Haçlı mihraklar böyle bir savaşın planlarını çoktan yapıyorlar. Stratejik araştırmalardan haberi olmayan bir doktora, mühendise, veterinere yahut bir terziye, kasaba, bakkala “Türkiye ile İran arasında bir savaş çıkar mı?” diye sorsanız “Çıkmaz efendim, ne saçma bir soru bu, iki komşu devlet niçin savaşsın?” cevabını vereceklerdir. Lakin konunun uzmanı olan, stratejik araştırmalardan haberdar olan kişiler böyle bir savaşın patlama ihtimalinin büyük olduğunu söylüyor.
Bu sene kış şiddetli geçti. Rize, Mersin, Antalya, İzmir sular altında kaldı. İstanbul ve civarına azıcık kar yağdı, hayat felce uğradı. Aksaray’da metro tüneli kazılırken bir bina çöktü, enkazı bir buçuk ay kaldırılamadı. Allah milletimizi, ülkemizi savaş felaketinden korusun.
Arjantin’de olup bitenler hepimize ders olsun. Böyle giderse bizim âkıbetimiz de o Güney Amerika ülkesi gibi olacaktır. O koskoca ülke şimdi tam bir iflas tablosu arzediyor. Para bitmiş, iktisat ve finans hayatı çökmüş, halk ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Arjantin’i bu hale kimler getirdi? Elbette ki kötü yöneticiler getirdi. Ülkeyi soydular, bitirdiler, batırdılar, iflas ettirdiler. Eminim Arjantin halkı şimdi eski diktatör Peron’u mumla arıyordur. Arjantin uçsuz bucaksız bir ülkedir. Sadece hayvancılıkla bile zengin ve müreffeh olabilir. Lakin hırsız, soyguncu, ehliyetsiz, liyakatsiz, haydut, eşkiya, hortumcu, gangster, mafya yöneticiler ülke, halk ve devlet için çalışmadılar, kendi ceplerini doldurmaya baktılar. Arjantin halkı ağlıyor, Arjantin halkı öfkeli, Arjantin’in geleceği karanlık.
Türkiye Müslümanları siyasî bakımdan bir uçurumun kenarındadır. Sabataycı kurmayların planı şudur: Siyasal İslâm en az üç fırkaya ayrılacak, bunların ikisi barajın altında kalacak, biri ise yüzde on ile on beş arasında oy alarak beşinci parti olacak. Böylece Müslümanlar siyasette marjinal hale getirilecek. Cezayir’deki gibi tam bir yasak koymuyorlar, şiddet ve baskı ile sindirmiyorlar. Bölerek, parçalayarak tesirsiz hale getiriyorlar.
Maalesef bazı İslâmcılar kendilerini satmışlar veya kiralamışlardır. Düzen, birtakım küçük adamların milyarlarca dolarlık kara, necis, kirli, haram servetler edinmesine göz yummaktadır. Kimlerin az zamanda nasıl dolar milyarderi olduğunu bilmiyorlar mı sanıyorsunuz. Öyle bir biliyorlar ki… İsteseler birtakım adamları hemen tutuklayabilir ve tesirsiz hale getirebilirler. Fakat bu yolu tercih etmiyorlar. Onları kullanıyorlar.
Küçük adamlar, cüceler, güdükler Yüce İslâm dâvasına hizmet edemez. Vasıfsız ve soysuz bir insan Müslüman olabilir ama böyle bir adam asla ve asla İslâm temsilcisi, İslâm hizmetkârı olamaz.
Ben başlangıçta mücahid geçinen, cart curt eden nice adamın, eline fırsat geçince birtakım kirli işlere bulaştığını ve sonunda katmerli bir münafık haline geldiğini iyi biliyorum. Burada isim veremem. Savcı değilim, hâkim değilim, hele cellat hiç değilim. İleride tarih çok şeyler yazacaktır.
Vaktiyle 1808’de İttihatçı çeteler Sultan Abdülhamid’e baskı yaparak Anayasayı tekrar yürürlüğe koydukları zaman birtakım câhil, beyinsiz, ufuksuz hocalar sokaklarda papazlarla sarılıp öpüşmüşler, “Yaşasın hürriyet geldi, müsavat ve uhuvvet geldi!” diye haykırmışlardı. Sonra ne oldu? 1911’de İtalya Trablusgarb’a saldırdı. 1912’de Balkan harbi patladı, bütün Rumeli elimizden gitti, 1914’te Birinci Dünya Savaşı’na girdiler ve 1918’de altı yüz yıllık imparatorluğu haçlı güçlere teslim ettiler… 22 Aralık 2001