Alevî Büyüklerine Açık Mektup
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Şubat 2019
Çarşamba
Türkiyemizin Alevî büyüklerine ve Dedelerine selam ve hürmetlerimi sunuyor ve hemen konuya giriyorum:
Müfit Yüksel Bey dostumuz, birkaç hafta önce Diyarbakır’a kısa bir seyahat yaptı ve dönüşte hepimizi dehşete düşüren bir haberle geldi: Aşırı, militan, jakoben Protestan misyonerler, o İslâm şehrinde, mahallî mimarî üslûbunda müstakil bir kilise binası yapmışlar, 90 – 100 kadar vatandaşımızı Teslis dinine çekmişler, faaliyetlerine harıl harıl devam ediyorlarmış. Din değiştirenlerin bir kısmı Alevî kökenliymiş.
Protestanlar Siirt’te de bir kilise açmışlar. Malatya’daki Teslis tapınağının inşaatı bitmek üzereymiş, törenle açılacakmış. Erzincan’daki kilise faaliyete geçmiş… Yurdun her tarafından böyle haberler geliyor.
Müfit Bey, Alevî ileri gelenlerinin konuyla yakından ve hassasiyetle ilgilendiklerini, başta Diyarbakır olmak üzere birtakım şehirlerimize heyetler göndererek durumu yerinde inceleyeceklerini, ayrıca Alevî vatandaşlarımızı uyarmak maksadıyla, öğütçüler yollayacaklarını bildirdi. Çok isabetli olur.
“Parçala, böl ve hükmet” düsturunu uygulayan iç ve dış düşmanlarımız, Sünnî Müslümanlar ile, Alevî Müslümanların aralarını çeşitli sinsi tahriklerle açmışlar, iki zümreyi birbirinden kopartmışlardır. Sünnîlerle Alevîler arasında hiç ihtilâf, farklılık bulunmadığını söyleyecek değilim. Vardır, ancak biz hepimiz Türkiye’de yaşıyoruz, Türkiyeliyiz, Müslümanız; ihtilâf ve farklılıkları, fitne ve fesat çıkartacak derecede öne ve ele almamalıyız. Kardeşlik ve barış içinde yaşamalıyız.
Ben şahsen Sünnî bir Müslüman olarak, şimdiye kadar Alevîler konusunda bir yanlışlık ve haksızlık yapmışsam, alenen özür beyan ediyorum.
1. Alevî kökenli olmayan birtakım ateistler, Marksistler, sabıkalı kişiler, “Ali’siz Alevîlik” diye bir çığır açmaya çalışıyorlar. Olacak şey değil. Bir zümre, bir taife düşünün ki, ismi Hazret-i Ali kerremallahu vecheye izafeten “Alevî”dir ve sonra onlara, Hazret-i Ali Efendimizin yolundan, isminden, şahsiyetinden kopmaları teklif ediliyor. Bu kadar büyük mantıksızlık, tenâkuz (çelişki) olur mu?
2. Bir grup da, Alevîleri İran’da hâkim olan Caferilik – Şia mezhebine sokmaya çalışıyor.
3. Başka bir mihrak çağdaş, lâik, resmî ideolojiye bağlı ve onun muhafızı durumunda bir Alevîlik oluşturmak ve geliştirmek için faaliyet gösteriyor.
Bu konularda tartışacak değilim.
Misyonerlerin bir kısmı Alevî vatandaşları kendilerine çekip, Tevhid dininden, Teslis dinine sokmaya başlamaları ülkemizin, halkımızın, devletimizin geleceği bakımından son derece önemli bir hadisedir. Bugün birkaç yüz kişi, yarın birkaç bin kişi, bir müddet sonra yüz binler bu yola girerlerse, ileride çok vahim hadiseler olabilir. Bu konuda fazla tafsilata girmek istemem, öküz altında buzağı arayanlar, “Ne demek istiyorsun?” diye sorarlar.
Bendeniz, namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden Alevî vatandaşlar gördüm. Bazılarının ibadet tarafı zayıftır. Böyleleri Sünnîler içinde de vardır.
Alevîlerin büyük tanıdıkları, önder bildikleri Hacı Bektaşi Veli Efendimiz Hazretleri, ömrü boyunca ağzına bir damla alkollü içki koymamıştır. Bu hususu da insaf sahibi herkes kabul eder.
Müslüman fırkalar arasındaki bazı farklılıklar, anlaşmazlıklar, ihtilâflar kolay kolay halledilemez. Bunlar, halledilmesi Mahşerde kurulacak Mahkeme-i Kübra’ya kalmış işlerdendir.
Bizlerin yani Sünnîlerin ve Alevîlerin yapacağı şey, sağduyunun, bilgeliğin, Kitabullah’ın, Peygamber öğretilerinin, Ehl-i Beytin, tarih boyunca gelip geçmiş uluların nasihatlerine uyarak:
a. Elden geldiği kadar birliği, beraberliği, sosyal barışı, toplumsal uzlaşmayı sağlamak ve güçlendirmek.
b. İhtilâflı konuları kaşımamak, mıncıklamamak,
c. Birtakım tenkidler, uyarılar, düzeltmeler yapılacaksa mutlaka çok ciddi, çok seviyeli, çok yapıcı şekilde yüksek ilmî seviyede yapmak. Sözü kesinlikle ayağa düşürmemek.
ç. Tahrik edici, kırıcı, düşmanlık ve münaferet uyandırıcı davranış, üslûp ve hareketlerden kaçınmak.
d. Elden geldiği kadar, aramızda müşterek olan esaslarda birleşmeye çalışmak.
Maalesef şimdiye kadar Sünnî kesimden de, Alevî kesimden de, yanlış hareket edenler çıkmıştır. Bundan böyle toparlanılmalı, karşılıklı saygısızlıklardan içtinap edilmelidir.
Alevîler de Müslümandır. Onları İslâm’dan kopartmak, ateist yapmak isteyen şahıslar ve gruplar bu ülkeye, bu halka, bu devlete iyilik etmediklerini iyi bilmelidirler.
Bazı siyasî partilerin Alevîliği politik maksatlarla kullanmaları doğru değildir. Ben şahsen Sünnî bir Müslüman olarak, Sünnî camiada din sömürüsü yapılmasına karşıyım ve şimdiye kadar bu konuda çok ağır tenkid ve uyarı yazıları kaleme almış olduğumu herkes bilir. Din ve inanç kutsaldır, süflî işlerin dışında ve üzerinde tutulmalıdır.
Bu ülkede Sünnîlerle Alevîlerin arasını açmak, onları birbirine düşman etmek isteyenler kimlerdir? Bunların ne Sünnî, ne de Alevî olmadıklarını bilmek gerekir. Onlar çift kimlikli, esrarlı, güçlü, bu ülkenin rantlarının kaymağını yiyen ve memleketi babalarının çiftliği gibi gören bir taifedir.
Biz hepimiz, Türkiye adında büyük bir geminin yolcularıyız. Geminin dibinin delinmesi, dümeninin bozulması, makinelerinin sakatlanması hiçbirimizin işine gelmez. Bu ülkede iyi vatandaşlar, iyi insanlar, iyi Müslümanlar, iyi Sünnîler, iyi Alevîler olarak kardeşlik, barış, selamet içinde yaşamak niyet, irade ve azmine sahip olmalıyız. Bilvesile selâm ve hürmetlerimi tekraren arz ederim. 08 Nisan 2004