Alevîler Sünnîler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Cumartesi
Alman halkı Katoliklerden ve Protestanlardan müteşekkildir. Her iki zümre de Hıristiyandır ama aralarında farklılık, başkalık vardır. Katolikler Katoliktir, Protestanlar Protestandır. Orada bu iki zümre arasında barış, uzlaşma, anlaşma hüküm sürmektedir.
Çünkü: Orada Katoliklerle Protestanların birbirine düşmanlık etmeleri, birbirleriyle çekişip tepişmeleri, aralarındaki sosyal barışın, millî uzlaşmanın bozulması ülke için, halk için, devlet için bir felaket olur.
Son kırk yıl içinde birtakım egemen güçler, esrarlı lobiler, çeteler ülkemizde bir Sünnî-Alevî kutuplaşması, gerginliği, çatışması çıkartmak için planlı, programlı, sistemli bir şekilde çalışmışlar, hayli fitne ve fesat tohumu ekmişlerdir.
Böyle kutuplaşmanın, cepheleşmenin, çekişme ve çatışmanın:
– Sünnîlere faydası yoktur,
– Alevîlere faydası yoktur,
– Ülkeye faydası yoktur,
– Devlete faydası yoktur,
– Türkiye halkına faydası yoktur.
Aksine büyük zararı vardır. İleride büyük felaketlere yol açacak derecede vahim bir hıyanettir.
Bundan yirmi beş sene önce Kahramanmaraş’ta üzücü bir çatışma olmuş, kanlar dökülmüş, acılar çekilmişti. Sünnîlerle Aleviler arasındaki iyi münasebetleri, kardeşliği, sosyal barışı, toplumsal uzlaşmayı kimler berhava etmek istiyor? Eskiden bunu Sovyetler Birliği hesabına çalışan ajanların yaptığı iddia edilebilirdi. Şimdi o neo-emperyalist sistem yok.
Ben bu hıyanet hareketinin dış menşeli olduğuna inanmıyorum. Sünnîlerle Alevîleri birbirine düşman etmek, birbiriyle çatıştırmak isteyenler “Böl, parçala ve hükm et” ilkesine göre halkı parçalamak isteyen birtakım iç fesatçılardır.
– Bu memlekette bir takım zümreler, lobiler yüzmilyarlarca dolarlık haram rantlar, gayr-i meşru ve gayr-i ahlâkî gelirler elde etmişlerdir.
– Bu memlekette bir takım fesatçılar ve fitneciler ülkeyi, halkı ve devleti babalarının çiftliği, atalarının mandırası gibi görmektedir.
– Ülke, halk, devlet iliklerine kadar soyulmuştur.
– Cihan tarihinin az kaydettiği topyekûn bir talan, hortumlama, tokatlama, yağma hareketi karşısındayız.
– Türkiye’yi soyup soğana çevirenler, işlerini rahat ve kolay bir şekilde görebilmek için halkı birbirine düşman kamplara, kesimlere, cephelere ayırmışlardır.
Onların ana planı şudur:
– Türklerle Kürtleri birbirine düşman edecekler,
– Sünnilerle Alevîleri birbirine hasım iki cephede toplayacaklar, karşı karşıya getirecekler.
– Sağcılarla solcuları,
– Dincilerle laikleri,
– Şucularla bucuları,
– Ocularla mucuları…
Böylece halkın birliği, sosyal barış, toplumsal uzlaşma bozulacak; zümreler birbirleriyle çekişir, tepişir, boğuşurken bizim esrarlı, gizli lobiler, çeteler, klikler malı götüreceklerdir.
Götürmüşlerdir de…
Bu ülkedeki birtakım adamların 250 milyar dolar kara para sahibi olduğu söyleniyor.
Ciğeri beş para etmez adamlar kısa zamanda milyarlarca dolarlık kara servetlerin sahibi olmuştur.
Bir nevi savcı durumunda olması ve ülkenin, halkın, devletin menfaatlerini koruması gereken bazı büyük medya organları kartelleşmiş; uluslararası yüz kadar holdinge, bankaya, şirkete, kuruluşa sahip dev medya-babaları türemiştir. Dedikodunun bini bir parayadır. Neler söylenmiyor ki… Ama bunlar yazılamıyor.
Bilemedin ayda iki-üç milyar lira maaşı olan birtakım adamlar akıl ermez paralar kazanmış, Karun kadar zengin olmuşlardır. Bu değirmenlerin suyu nereden geliyor?
Büyük Millet Meclisi’nin araştırma tutanaklarında yazılıdır: Bir takım adamlar ve klikler uyuşturucuyu helikopterlerle taşımışlardır. Bunlar kimlerdir? Bunlar niçin adalet önünde hesap vermiyorlar?
Devletin topladığı vergilerin yüzde 80’den fazlası borç faizi ödemekte kullanılıyor. Alınan yüz milyarlarca dolarlık iç ve dış borçlar ne olmuştur? Bunlarla fabrikalar mı kurulmuştur, bunlarla ülkenin ziraati, hayvancılığı, küçük sanayii, ticareti mi geliştirilmiştir? Evet muazzam miktardaki krediler kimlerin midesine, cebine, kasasına, zimmetine girmiştir?
Bazıları bitmez tükenmez bir feryad u figan edebiyatı yapıyor: “Atatürkçülük tehlikede… Uygarlık tehlikede…Demokrasi tehlikede!..” Acaba tehlikede olan bunlar mı, yoksa birtakım kliklerin, egemen güçlerin, çetelerin, Pembe lobilerin menfaatleri, hakimiyetleri ve saltanatları mı?
Medya kartelinin bazı büyük toplarının ayda 20 bin, 30 bin, 40 bin, hattâ birinin 80 bin dolar maaş aldığı rivayet ediliyor. Bu adamlar Türkiye’nin, devlet, ülke, halk olarak yüce menfaatleri için mi yazıp çiziyorlar; yoksa mensubu bulundukları firmaların, lobilerin, Pembe çetelerin menfaatleri, hakimiyet ve saltanatları için mi?
Avrupa Birliği standartlarına uyum, demokratikleşme, şeffaflaşma denilip duruluyor ama birtakım vatandaşlar yine inançlarından, düşüncelerinden, kanaatlerinden, tenkitlerinden dolayı cezalandırılıyor.
Ülkede mezhep ayrımı yapmak, mezhep çatışması çıkartmak için sinsice ve açıkça, planlı ve programlı, kasıtlı bir şekilde çalışılmaktadır. Bazıları işi o kadar ileriye götürmüşlerdir ki, Alevîlerin Hazret-i Ali Efendimizin yolundan ayrılmasını isteyecek kadar zıvanadan çıkmışlardır.
Hem Alevî olacak, hem de Hazret-i Ali’yi inkâr edecek… Böyle şey olur mu?
Hazret-i Ali’yi sevmek, Alevîlerle Sünnîleri birleştiren bir duygudur. Bunu niçin yıkmak istiyorlar?
Adam köken itibarıyla Alevî falan değil ama Alevîleri yönlendirmek istiyor. Beş altı yüz sayfalık kitaplar yazıyor, ortaya saçma sapan fikirler, teoriler atıyor. Kimdir bu adam? Maksadı nedir?
Sünnî ve Alevî kesimin büyükleri, hocaları, Babaları, Dedeleri, şeyhleri, üstadları, ağabeyleri, rehberleri; gizli çetelerin, Pembe lobilerin, fitne ve fesat ocaklarının planlarını bozmak için birleşmeli, bir araya gelmelidir. Müşterek bir bildiri hazırlanmalı ve şu gerçekler halka ve bazılarına duyurulmalıdır:
– Sünniler ve Alevîler Müslümandır.
– Sünnîler ve Alevîler Allah’a, Peygambere, Kur’ân’a, Hazret-i Ali’ye, Ehl-i Beyt’e bağlıdır.
– Ali’siz Alevîlik olmaz.
– Sünnîler ve Alevîler birbirleriyle kardeş olarak barış içinde, uyum içinde yaşamalıdır.
– Her iki zümre birbirlerini üzecek, kıracak hareketlerden, yazılardan, yayınlardan, tenkitlerden uzak durmalıdır.
– Gerek Sünnîler gerekse Alevîler bir takım Pembe egemen güçlerin oyunlarına gelmemelidir. Her iki zümre bu maksatla uyarılmalıdır.
Bendeniz bir Sünnî olarak kendi zümreme hitap ediyorum: Birtakım mutaassıplar, Alevî kardeşlerimizi ve vatandaşlarımızı üzecek, kıracak konuşmalardan, tenkitlerden, davranışlardan kaçınmalıdır. Allah bu ülkeye, bu halka bir daha, bundan yirmi beş yıl önceki Maraş katliamı gibi bir felaket göstermesin. Hepimiz kardeşiz. Pembelerin oyunlarına gelmeyelim. 13 Haziran 2004