Âlimlerin ve İdarecilerin Sorumluluğu ve Vebáli
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Aralık 2018
İnsan sorumlu bir yaratıktır. Hz. Ömer gözyaşları içinde,
diye ağlarmış.
Bu dünyaya gelişin hikmeti
Allah’a itaat etmek için Peygamberi (Salat ve selam olsun ona) bilmek, ona biat ve itaat etmek gerekir.
İnsan ezelde,
Bu ahd ü misakı dünya hayatında hatırlayanlar mü’mindir.
Bu ahd ü misakı sadece hatırlamakla bitmez, gereklerini yerine getirmek lazımdır. Mü’minin, Allah’ı Rab olarak tanıması, O’dan razı olması ve emirlerini yerine getirip, yasaklarından uzak durması gerekir.
İnsan melek değildir, günah işleyebilir, hata edebilir. Lâkin açıkta, açıkça, küstahça, cehren işlememelidir.
En ağır sorumluluk Müslüman âlimlerin ve idarecilerin omuzlarındadır.
Âlimler halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek, müjdelemek, korkutmak, teselli etmekle yükümlüdür.
Müslüman idareciler gerçek ve salih âlimlerle işbirliği yaparak Ümmeti, Allah’ın istediği şekilde yöneltmekle mükelleftir.
İslam dinini, Kitabullahı en iyi bilen ve anlayan odur. Allaha hakkıyla itaat ve kulluk etmek isteyenler Resûlullah gibi inanmalı, onun gibi ibadet etmeli, dünya işlerini onun istediği ve yaptığı gibi görmeli, ahlâkını onun ahlâkına benzetmeye çalışmalıdır. Resûlullaha itaat eden ve uyan Allah’a itaat etmiş olur, ona isyan eden Allah’a isyan etmiş olur.
Müslümanın temel değerleri şunlardır:
İman=Tevhid… İslam… Kur’an… Sünnet… Şeriat… Ümmet…
Bütün islamî cemaatlerin, tarikatlerin, toplulukların yukarıda sayılan değerlere hizmet etmesi şarttır.
Ruhbanları erbab haline getirip putlaştırmak şirktir. Cemaat ve tarikat amaç değil araçtır. Din âlimliği terzilik, doktorluk, mühendislik, lokantacılık, otelcilik gibi bir meslek değildir, ticarete ve zenginleşmeye alet edilemez.
Rabbanî âlimlerin halka mutlaka nasihat etmesi gerekir. Ben keyfime bakar küpümü doldururum diyenler kötü âlimlerdir, mekânları Cehennemdir.
Âlimler sadece Müslümanlara nasihat etmekle kalmamalı, gayr-i müslim insanları da uyarıp aydınlatmalı, onları hidayete çağırmalıdır.
Vazifelerini sorumluluklarını yerine getirmeyen din âlimleri ve Müslüman idareciler nasıl hesap verecekler?
1. Misafir, önüne getirilen yemeği yer. Ben bamya yemem, ben patlıcan yemem, ben patates ben kapuska yemem gibi sözler çok ayıptır, kabalıktır, nâdanlıktır, terbiyesizliktir.
2. Bir Şafiînin evine giden Hanefîye midye, karides, kalamar, ıstakoz gibi yiyecekler ikram edilmez.
3. Bir Müslüman sofra sahibine, bu tavuk, bu et helal midir meâlinde sorular yöneltmek büyük kabalık, hakaret, ham sofuluktur. Besmele çekilir ve yenir.
4. Perhiz yapmak bahanesiyle ziyafet sofrasında ekmek yememek ayıptır, tilkiliktir, kurnazlıktır.
5. Şeker hastaları, mazeretlerini beyan ederek tatlı yemeyebilir.
6. Küçük bir çay bardağına birden fazla şeker konulmamalıdır.
7. Misafir çok aç da olsa, hiç aç değilmiş gibi sakin sakin yemelidir. Yemeğe gözünü fincan, ağzını faraş gibi açarak saldırmak bedeviliktir.
8. Ev sahibi “çok” ısrar ederse, biraz fazla yenilebilir.
9. Kibar, medenî, ince ruhlu, efendi Müslüman, yemek yemesinden anlaşılır. Nasıl yediğini göreyim, senin ne mal olduğunu söylerim.
10. Ziyafet bir lokantada veriliyorsa, davetli, listedeki en pahalı ve lüks yemeği seçmez. En ucuzunu da seçmez, orta bir yemek ısmarlar. Karışık kebap ısmarlamaz, ızgara köfte veya Adana kebap ısmarlayabilir.
11. Yemek ikram edene teşekkür etmemek, Allah’a şükr etmemek gibi olur.
12. Yemekten sonra ev sahibine,
şeklinde taltifkâr bir cümle söylenmesi iyi olur.
13. Nakşî meşrebli gerçekten sofu kimselerin sofralarında, etraftan duyulacak şekilde cehren besmele çekilmez, çok kısık sesle yahut içinden çekilir.
14. Bugünkü daire evlerin durumu misafirin abdest almasına pek müsait olmadığından
15.
Yemek esnasında veya sonrasında gıybet etmek, ölmüş kardeşinin etini yemek gibi iğrenç ve çirkin bir günahtır.
16. Ev sahibi fakir veya muttaqi bir zat, yemek mönüsü şunlardan ibaret:
Bu mönü küçümsenmez, takdirle karşılanır, zevkle yenir, mutlu olunur, şükr edilir.
17. Ziyafette karnı doymayan kimse, açığı ekmekle telafi eder, aşırı katık istemez.
18. Misafirlerine ikram etmek çok güzel bir ahlâktır ama israf etmemek, gurur ve kibir sergilememek, benim ziyafetim senin ziyafetinden üstündür aptalca ve salakça havalarına girmemek şartıyla. Ziyafet vermede niyet Allah için, O’nun (c.c) rızasını kazanmak maksadıyla ikram etmektir. Bu da Kur’an, Sünnet, ahlâk sınırları içinde olur. Gösteriş ihlâsa aykırıdır. İsraf haramdır. 18.03.2015