Salı

 

Piyasadaki gazozlar tahlil ettirildi ve ortaya şu netice çıktı: Bütün gazozlarda alkol var!.. İçki içen vatandaşlar için bu bir problem değildir ama on milyonlarca dindar vatandaş için vahim bir durumdur. Şişelerin üzerindeki

“içindekiler”

listesinde alkol yer almıyor, gerçekte ise alkollü, ortada bir aldatma, kandırma var. Dişli biri çıksa ve gazoz fabrikalarını mahkemeye verse dâvayı kazanır. Ama kim veya kimler yapacak bu işi? Böyle işleri medenî, cesur, azimli, tuttuğunu kopartan insanlar yapabilir. Acizler ise “Tüh be… Gazozlarda da alkol varmış ve bunları biz seneler boyunca lıkır lıkır içip durmuşuz… Tüh… vah vah… Falan filan…” der, yan gelip yatar.

Şu anda piyasada, içinde İslâm dininin yasaklamış olduğu haram maddeler bulunan bir sürü yiyecek, içecek, ilaç ve başka tüketim maddesi bulunmaktadır. Bunların bir kısmını sıralayayım:

(1) Her sene dışarıdan büyük miktarda domuz iç yağı getirilmekte ve Müslüman halka yedirilmektedir.

(2) Yine dışarıdan bol miktarda domuz eti getirilmekte ve halka satılmaktadır.

(3) Pastacılıkta, şekerlemecilikte, gıda sanayiinde kullanılan bir kısım jelatinler de İslâm dininin hükümlerine göre haramdır. Çünkü ölü hayvanların, domuzların derilerinden çıkartılmaktadır.

(4) İlaçlarda, bilhassa bazı firmaların insülininde domuzdan çıkartılan maddeler vardır. Bazı mide ilaçlarında domuz usareleri bulunmaktadır.

(5) Bazı öksürük şuruplarında beyaz şarap vardır. (Müslümanlar anlamasın diye prospektüslere latince yazıyorlar. Vina alba…

(6) Ülkemizde satılan tavuk etleri, şeriatın ve fıkhın öngördüğü şekilde kesilmiyor. İçi boşaltılmadan sıcak suya sokulduktan sonra yolunan tavuklar necis olmaktadır.

(7) Peynirlerde domuz midesinden çıkartılan mayaların kullanıldığı iddiası yaygındır. (Hepsinde değil, bir kısmında. Lakin nasıl tefrik edeceksin (ayıracaksın)?)

(8) Sağlığa zararlı olan, kanser yapan, bütün medenî ülkelerde yasaklanmış bulunan hormon bizde bol miktarda kullanılmaktadır. Devlet ve belediyeler bunu kontrol edip önlememektedir.

(9) Ekmeklere bir sürü, sağlığa zararlı kimyevî madde ilave edilmektedir.

(10) Bir kısım sabunlarda, şampuanlarda, kozmetik müstahzarda domuz yağı veya domuzdan çıkartılan maddeler bulunmaktadır.

Yahudiler dünyanın her yerinde, kendi dindaşlarını korumak ve kollamak maksadıyla gıda maddelerini, içecekleri sıkı bir şekilde kontrol ederler. Onların kendilerine mahsus “koşer” (helal) yiyecekleri vardır.

Eminönü’nde Levi Et Lokantası adında bir Yahudi lokantası vardır. İşletmecisi Türktür ama orada hahambaşılığın vazifelendirdiği bir haham sabahtan akşama kadar nöbettutar. Yahudi dinine aykırı malzeme gelmesin, yemekler

“koşer”

olsun diye…

Bizde bazı Müslümanlar, “Aman gıda maddelerindeki domuz yağlarına dikkat edilsin” diyenlere “Fitne çıkartıyorsunuz…” diye itiraz ediyorlar. Bunun fitne ve fesatla ne alakası var?

Güney Afrika Cumhuriyeti’nde satılan nice gıda maddesinin, bilhassa margarinlerin üzerinde “Yüksek İslâm Konseyi tarafından tahlil ve kontrol edilmiş ve içinde İslâm dinine aykırı haram bir madde bulunmadığı anlaşılmıştır” şeklinde bir yazı bulunur.

Türkiye’de böyle bir şey yapılmasını istesek birtakım adamlar

“İrtica var!”

diye bağıracaklardır. Bunun irtica ile ne alakası olabilir?

İstanbul’daki bazı büyük marketlerde domuz eti serbestçe satılmaya başlanmıştır. Bazı büyük ve lüks otel ve restoranlarda domuz pirzolası gibi yemekler verilmektedir. Tabiî bu domuz etleri, diğer etlerle birlikte aynı ızgaralarda kızartılmaktadır.

Yüksek tabaka dindarMüslümanlar bu gibi otellerde yemek yiyor, iftar ziyafeti veriyor. Afiyet olsun diyelim mi? Yine birçok lüks ve pahalı restoranda (Bazılarında bir tabak yemek 50-60 liradır!) beyaz şarap soslu mayonezli levrek balığı gibi yemekler bulunmaktadır.

Medenî ve insan haklarına saygılı ülkelerde vatandaşların ve yabancıların “yemek hukukuna” çok dikkat edilir. Yıllarca önce İsviçre Havayollarının dergisinde yolcuların birkaç yemekten birini tercih edebileceklerine dair bir yazı okumuştum: Normal menü… Müslümanlar için menü… Vejetaryen (sebze) mönüsü… Zen Budisti menüsü… Yahudi koşer menüsü…

ABD dünyanın çeşitli yerlerinde Müslüman kesiyor, Müslümanlara zulm ediyor ama kendi hudutları içinde yaşayan Müslüman vatandaşlarının dinî hak ve hürriyetlerine riayet ediyor. Mesela, bir ABD savaş gemisinde birkaç Müslüman personel varsa, onlara ayrı yemek çıkartılır. Namaz kılmaları için de bir yer ayrılır. Büyük gemilerde ordu mensubu üniformalı papazlar bulunur. Din hürriyeti denilince akan sular durur.

Türkiye Müslümanları helal gıda konusunda, kimseden yardım ve medet beklemeden, bu işleri kendileri halletmelidir. Devlet laiktir, bu işlere karışmaz.

Müslümanların kontrolundaki belediyeler de maalesef vazifelerini hakkıyla yapmıyor. Soruyorum: Hangi Müslüman belediye sebze ve meyvelerdeki hormunu tahlil eden cihazlar getirip de halka hormonlu gıda maddesi yedirmenin önüne geçmiştir?

Gıda konusunda topyekûn bir çalışma başlatılsa,

“Alkollü gazozlar”

gibi kimbilir kaç çeşit skandal ve rezalet ortaya çıkacaktır. Benim bu dediğim hizmetleri medenî, vasıflı, yazılı kültürlü Müslümanlar yapabilir. Şifahî kültürlü, kırsal kesim ve varoş kafalı, arivist zihniyetli kişiler böyle işlerle uğraşmazlar. Onların başka dertleri vardır. İçleri rant yemek hırsıyla yanmaktadır. Yanıp kül olsunlar inşaallah…

Bazıları da şıra içmek caiz midir, değil midir tartışmaları yapıyor. Hanefî mezhebinde nebiz içmeye cevaz verilmiştir. Bunun ruhsatı ve fetvası vardır. Bu gibi meseleleri bırakalım da piyasadaki alkollü gazozlarla, domuzlu yağlar ve etlerle, şaraplı ilaçlarla meşgul olup Müslümanları uyaralım. Biz ehemmi (en önemli olanı) bırakıyoruz ve mühim (önemli) bile olmayan işler ve meselelerle uğraşıyoruz.

Dindar Yahudiler, Musevî şeriatının kurallarına göre hahamlar tarafından kesilmeyen etleri (yani koşer olmayan etleri) yemiyorlar. Bunun için de bir kontrol mekanizması kurmuş bulunuyorlar.Biz Müslümanlar niçin bu konuda üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmiyoruz? 26 Ekim 2006