Pazartesi: Bu tarihteki yazısı çıkmadı “Üç çeşit cihad” yazısını yeniden koymuşlar…

Halk yığınlarına,

genç nesillere en büyük gaye ve emel olarak ne gösteriliyor?

Önce çok para kazanacak, sonra bu para ile lüks ve süslü meskenlere, yazlıklara, otomobillere sahip olacak; şatafatlı ve israflı bir hayat sürecek; iyi yiyecek, çok yiyecek, pahalı elbiseler ve ayakkabılar alacak; evindeki mobilyalar pahalı ve gösterişli olacak; banyo ve mutfağı çok temiz, çok lüks, çok güzel olacak… Az çalışacak, çok kazanacak; az üretecek, çok tüketecek… Gezecek, tozacak, dünyadan kâm alacak…

Bunlar ne kadar mânasız gaye ve emellerdir. Dünyada haysiyetli bir hayat sürebilmek için insanın elbette evi olması, geliri olması, kimseye muhtaç kalmaması gereklidir ama hayatın gayesi, insanın emeli bunlar mı olmalıdır?

Paranın, maddenin, zenginliğin en büyük değer olması ne korkunç bir felakettir. İnsanın varoluşunun sebep ve hikmeti bunlar mıdır?

Yakın tarihimizde vaktiyle bir başbakan şöyle konuşmuştur: “Size iki anahtar vaad ediyorum: Biri bir meskenin, biri de bir otomobilin…” Ne kadar maddeci, sığ, mânasız bir vaaddi bu.

İnsanı insan yapan birtakım evrensel ve temel değerler vardır.

İşin başı varoluş felsefesidir.

Varlık nedir, hayat nedir, dünya nedir?

Kişinin, toplumun öncelikle bu konuda sağlam ve tutarlı bir inancı ve felsefesi olmalıdır.Türk toplumu bu ülkede bin yıldan beri İslâm’ın görüşüne, inancına, sistemine bağlı olarak yaşamıştır. Bugün dünya haritası üzerinde bir Türkiye varsa, bir Türk milleti varsa, Türkiyeliler varsa, Türk devleti varsa bunun temeli İslâm’dır. İslâm’ı kaldırınız, hiçbir şey kalmaz.

Yıllardan beri bizi var kılan, bizi biz yapan bu inanç, bu nizam, bu görüş, bu hayata bakış ortadan kaldırılmak isteniyor. Bu millete neler vaad edilmemişti ki.. Kısa zamanda çok ilerleyecek, çok yükselecek, medeniyet yarışında önde koşacaktık. Netice böyle mi oldu? Türkiye battı, bitti, iflas etti.

– Siyaset kirlendi, demokrasi dejenere oldu; cumhuriyet yara aldı.

– İktisat, finans, ticaret çöktü. Üretim ve meşru ticaret yerine faiz, repo, rant, spekülasyon, alavere dalavere, voli vurma, hortumlama, soygun, hırsızlık ile 200 milyar dolardan fazla kara, pis, kirli, necis para topladılar; ülkeyi, halkı, devleti soydular. Kimler yaptı bu işi? Kimlerse kimler.. Kahrolsunlar!

– Eğitimi, üniversiteleri, kültürü, lisanı, sanatı yozlaştırdılar.

– Güney Kore, Taiwan, Singapur gibi Asya ülkeleri hızla ilerledi, sanayileşti, ilim ve teknikte harikalar meydana getirdi. Biz onların tersine bir yol tuttuk, battıkça battık. Demagog ve şarlatanlar şu soruya cevap verebilir mi: Güney Kore kendi yüzde yüz millî-yerli oto sanayiini kurdu ve bütün zengin ülkelere otomobil ihraç etti de biz aynı işi niçin yapamadık?

– Ülkemizde o kadar büyük bir uğursuzluk var ki, bozuk zihniyetin bastığı yerde ot bile bitmiyor. Şu koskoca ülkede ziraat çökertildi, hayvancılık çökertildi, ülke adeta çölleştirildi.

– Sömürgeciler, sömürücüler toplumumuzu yabancılaştırdılar, beyinsizleştirdiler, mânen ve maddeten fakirleştirdiler. O kadar âciz ve zavallı bir hale geldik ki, hastalıklarımıza, dert ve problemlerimize çare, çözüm, deva, reçete bile üretemiyoruz.

– Nice küçük ülke, devlet, halk Nobel kazandı: Türkiye hâlâ bir tek nobel kazanamadı. Çünkü beyinler dumura uğradı.

Manzaranın tamamını çizmeye kalksam bir kitap olur. Bu kadar yeter…

Şimdi ortaya bir alternatif koymak gerek.

Evet yeni bir hayat felsefesi, yeni bir gaye ve emel, yeni bir Türkiye istiyoruz. Yeni bir sistem istiyoruz. Bu da lafla, edebiyatla, sloganla, demagoji ile, şarlatanlıkla, soytarılıkla olmaz. İşle, emelle, aksiyonla, hareketle olur.Neler yapılmalı?

– Önce alternatif gazeteler, dergiler, kitaplar, broşürler çıkartılmalı.

Bunlarda maddeciliğe, beyinsizliğe, yabancılaşmaya, yozlaşmaya, bozukluğa karşı yayın yapılmalı; kötü ve faydasız şeylerin yerine iyi, faydalı, doğru, güzel, isabetli teklifler getirilmeli. Her şey lafa ve teoriye değil, işe ve aksiyona dönük olmalı.

– Bozuk olan her şeye cephe alınmalı.

– Her vasıtaya başvurarak

alternatif ve paralel bir eğitim sistemi kurulmalı

; tevhid-i tedrisat kanunu menettiği için bu iş okul açarak değil;

yayınlarla, sohbetlerle, kurslarla yapılmaya çalışılmalı.

– Dini imanı para olan, kendi benliklerini putlaştıran bir takım bayağı, düşük, üçkağıtçı, soytarı, şarlatan, hırsız heriflerin ve zümrelerin alternatif hareketi dejenere etmelerine engel olmak için bu gibi işlerde para yeme, ün kazanma, prestij edinme kapıları sımsıkı kapatılmalıdır.

– Alternatifçiler

teşebbüs-i şahsî

(Kişisel girişim)

zihniyetiyle hareket etmeli

; kendi işini kurma hususunda halk ve gençlik teşvik edilmelidir. İleride bu iş için faizsiz

(Dolar veya Euro üzerinden)

kredi verecek

sandıklar

kurulmalıdır.

Ancak, ipotek göstermeyen kimseye bir kuruş bile verilmemeli; vaadesi geldiğinde borcunu ödemeyenlerin ipotekli evleri, malları gözünün yaşına bakılmadan derhal satılıp para kurtarılmalıdır.

– Eski asırlarda olduğu gibi ülke çapında bir

fütüvvet

(yiğitlik)

teşkilatı

kurulmalı ve iş, ticaret, sanayi hayatına, insanların birbirleriyle münasebetlerine düzen getirilmeli; ahlâk ve fazilet ilkeleri hayata hakim kılınmalıdır.

– Millî kimlik, kişilik, kültür hassasiyetle korunmalıdır.

– Türkiye devlet, halk ve ülke olarak ancak ve ancak yazılı-edebî zengin Türk dilinin ayakta tutulmasıyla korunabilir.

Yazılı-edebî Türkçe çökerse, çökertilirse, suikasta ve sabotaja uğrarsa, fakir ve arı zavallı bir dil haline getirilirse Türkiye çöker.

En az 100 bin kelimelik bir Türkçe için faaliyete geçilmeli, kampanya açılmalı, ne yapmak gerekiyorsa yapılmalıdır.

– Yakın tarihimizde on bin

Selçuklu, Beylikler, Osmanlı mimarî eseri tahrip edilmiştir. Geri kalan eserlerin korunması için alternatifçiler harekete geçmeli

, daha önce tahrip edilmiş eserlerin yeniden yapılması, ihyası için çalışmalıdır.

– Hayatın gayesinin para, madde, zenginlik olmadığı; asıl değerlerin ilim, irfan, fazilet, kültür, ahlâk olduğu konusunda yurt çapında propaganda faaliyeti yapılmalıdır. Bu konularda milyonlarca broşür hazırlatılıp dağıtılmalı; sadece teori ve propaganda ile yetinilmemeli aksiyon planında da bunlara paralel fiilî çalışmalar yapılmalıdır.

Batacak demiyorum, Türkiye batmaktadır. Onu bu batıştan ancak doğru, güzel, iyi bir alternatif kurtarabilir. İyi Türkiyeliler iyi insanlar, iyi vatandaşlar, iyi Müslümanlar olmak için

“harekete”

geçelim. 08 Nisan 2003