Aman Halk Devleti Ele Geçirmesin
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Ocak 2019
Cuma
Bizim gazetenin 5’inci sayfasına iktibas etmişler; Mustafa Erdoğan beyin “Devlet Ele Geçer mi?” başlıklı yazısı gerçekten çok güçlü, nefis bir yazıydı. Kendisini tebrik ediyorum. Onun temas etmediği bazı noktalara da işaret ederek bu konuda kalem yürütmek istiyorum.
Yıllardan beri şöyle yaygaralar işitip dururuz: “Aman gericiler devlete sızıyor… Aman dinciler, lâiklik düşmanları devleti ele geçirmek istiyor…”
Devletimiz için böyle bir tehdit ve tehlike var mıdır?
Kimlerdir bu devleti ele geçirmek isteyenler, devlete sızanlar?
Sakın bunlar Türkiye halkı olmasın?
Normal olarak bir ülkenin ve halkın devleti onun hizmetinde değil midir?
Devlet, ülke, halk bir bütün değil midir?
Peki devlete sahip çıkanlar, “Aman devleti ele geçirmesinler…” diye feryat edenler kimlerdir?
Şu mâlum ve mâhut Pembeler mi?
Şu “Kutlu Azınlık” mı?
Şu “Birinci sınıf vatandaş zâdegân sınıfı” mensupları mı?
Şu seçkin “Patrisyenler takımı mı?
Şu halkın nüfusça yüzde birini bile teşkil etmedikleri halde millî gelirin yüzde altmışını devşirenler mi?
Kendi ideolojileri ile devleti, Türkiye’yi özdeş hale getirenler mi?
Çoğunluğu teşkil eden Türklere ve Müslümanlara “Acı soğan” diyenler mi?
Evet kimlerdir bunlar? Bilmek ve öğrenmek istiyoruz…Bu isteğimiz bir suç mudur?
Mao Çin’inde Yüce Kılavuz’dan sokaktaki çöpçüye kadar herkes aynı elbiseyi giymekle mükellefti. Tek tip mahkûm elbisesi. Bizde halka tek tip elbise giydirilmiyor ama beyinlere, vicdanlara, gönüllere tek bir ideoloji empoze edilmek isteniyor. Eğitim, üniversiteler, bütün temel müesseseler hep aynı ideolojiyi benimsemeye, ona hizmet etmeye mecburdur.
Devletin halk tarafından ele geçirilmesinden son derece korkan kişiler ve gruplar bu ideolojiye Kemalizm, Atatürkçülük ismini veriyor. Gerçekten böyle midir? Bugünkü Kemalizm ve Atatürkçülük Mustafa Kemal Paşa’nın ideolojisi midir? Aklı başında hiçbir kimse bu soruya “Evet” cevabını vermiyor. “…VS” adlı kaliteli derginin Kasım-Aralık 2001 tarihli sayısında Yahya Sezai Tezel imzalı bir yazı okumuştum, başlığı “Atatürk bir Kemalist Değildi…” idi. Yazının alt başlığı da şöyleydi:
“Sizlere, ‘Ben Atatürk’ü çok seviyorum, ama bugünkü Kemalistlerden tedirgin oluyorum ve tedirgin olduğum için de bugünkü Kemalistleri sevemiyorum. Bugünkü Kemalistler, Atatürk’ü sevmenin ötesinde bir şov yapıyorlar. Atatürk’ü, Türkiye’de Atatürk’ün temel özleminin gerçekleşmesi şansını azaltacak şekilde kötüye kullanıyorlar. Bu hem sevimsiz, hem de Atatürk’ün anısına zarar veren bir şey’ demek için yazıyorum.”
(İleride bu yazının tamamı ile ilgili bir tahlil kaleme almayı düşünmekteyim.)
Atatürk Atatürk diyerek ortalığı velveleye veren bazı adamlara bakınız. Bir yandan Atatürkçülük taslarken, öte yandan sırılsıklam Nazım Hikmetçilik yapıyorlar. Peki nasıl bu iki şey bir araya gelebiliyor? Atatürk Nazım’ı yakalatıp, tutuklatıp hapse attırmadı mı? Nazım onun zamanında ağır hapis cezasına çarptırılmadı mı? Af ile zindandan çıktıktan sonra Rusya’ya kaçıp, Moskova’da uçaktan iner inmez “Benim vatanım SovyetlerBirliği’dir, beni Stalin yaratmıştır…” demedi mi? Bu adamlar Atatürkçülük ile Nazımcılığı nasıl bağdaştırıyorlar?
Ülkemizdeki Masonlar da su katılmadık Kemalist geçiniyor. Ama onların Kemalizminde de bir bityeniği var. Atatürk 1935’te onların localarını kapattırmadı mı? Masonluk Atatürk devrinde uykuya yatmadı mı? Localarını kapattıran, bir zatı nasıl bu kadar büyük bir aşk ile seviyorlar, yolundan ve izinden gidiyorlar? Gerçekten onun yolundan ve izinden gidiyorlarsa locaları kapatmaları gerekmez mi?
Masonluğun kapatılması büyük inkılaplardan biri değil midir?
Millî Şef İsmet Paşa Mason localarını tekrar açtırarak Atatürkçülüğe hıyanet etmemiş midir?
diye hop oturup hop kalkanlar kimlerdir? Hangi kimliğe mensupturlar?
“Devleti ele geçirmek istiyorlar…” yaygaralarının asıl sebebi rant meselesi midir?
Yakın tarihimizde bu ülkenin, bu halkın, bu devletin yüz milyarlarca dolarlık parası, malı, mülkü, zenginliği birtakım kişilerin ve zümrelerin eline geçmiştir. Onlar acaba bu yağlı ballı rantları ellerinden kaçırmamak için mi canhıraş feryatlar kopartıp yeri göğü inletiyorlar?
Peki halk çoğunluğunun devlete sızması ve onu ele geçirmesi kötü de, Pembelerin, Masonların, Mutlu azınlığın, yüksek Brehmen sınıfının devlet üzerinde bir tekel kurması iyi midir?
Türkiye’de uzun yıllardan beri devam ettirilen müzmin bir din-devlet kavgası hüküm sürmektedir. Hiçbir demokrat, medenî, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş, temel insan haklarına bağlı ve saygılı ülkesinde böyle bir kavga yoktur. En lâik ve antiklerikal Fransa bile din ile barışıktır. Peki, Türkiye’deki din-devlet kavgasını kimler sürdürüp duruyor? Sakın bu kavganın altında ve ardında da büyük rantlar olmasın? Yüz milyarlarca dolarlık rantlar…
“Aman Müslüman halk devlete sızıyor, devleti ele geçirmek istiyor…” yaygara ve feryatları içinde birileri malı götürüyor.. 11 Eylül 2004