Amerika Kendini Değiştirsin
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Çarşamba
Merhum Turgut Özal, Irak’a karşı Amerika’yı ve müttefikleri desteklemekle Türkiye’nin çok kârlı olacağı zan ve ümidine kapılmıştı ama ülkemiz bu işten çok zararlı çıkmıştı.
Şimdi Amerikalılar Afganistan’a saldırmaya hazırlanıyor. Politikacı olsun, medyacı olsun, düşünür olsun bazı kişilerimiz Türkiye’nin bu macerada kayıtsız şartsız Amerika’yı desteklemesinden yana; onlara göre böyle yaparsak çok kâr edeceğiz.
Feci şekilde yanılıyorlar. Irak savaşında birbirine hasım devletler vardı. Ordular vardı. Sebepler vardı. Hedefler vardı. Bugün ise bunların hiçbiri yoktur. Amerika Afganistan’a saldırırsa, Don Kişot’un yeldeğirmenlerine saldırması gibi bir akılsızlık yapmış olacaktır.
New York ve Washington’daki son dehşetli terör olaylarını Bin Ladin’in yaptırdığına dair ellerinde hiçbir delil yoktur. Faraza Bin Ladin suçlu bile olsa, onun yüzünden Afganistan’ı vurmak akla, mantığa, hukuka, ahlâka uygun değildir.
Amerika’nın mantığı korsanların ve teröristlerin mantığından farklı değildir.
İki Amerikalı araştırıcının yazdığı Peter Prensibi adlı bir kitap var. Bir makam ve mevkide bulunan insanların bir noktadan sonra kompetans sınırlarını aştıklarını ve başarısızlığa duçar olduklarını anlatıyor. Normal zamanlarda ABD başkanlığını yapabilecek olan Bush cenapları, sanırım önümüzdeki günlerde dünyayı kan ve ateşe boğacak bir savaşı başlatmakla kompetans sınırını aşmış; hem kendisini, hem ülkesini, hem de insanlığı büyük bir felakete mâruz bırakmış olacaktır.
Terörizm, uyuşturucu trafiği ve mafyası gibi bir beladır. Onunla, uyuşturucu trafiği yapan eşkiya ile mücadele edildiği gibi mücadele edilebilir. Kara, deniz, hava kuvvetlerini seferber edip de, uyuşturucu babalarını sakladığı ve barındırdığı iddia edilen ülkeye savaş açmak akıl kârı değildir.
Başkan Bush ve etrafı çok tehlikeli psikolojik bir oyun oynamaktadır. Savaş edebiyatı yapmak, biz iyiyiz karşımızdakiler kötüdür gibi safça laflar etmek; yeneceğiz, ölü veya diri yakalayacağız demek akıllı devlet adamlarına yakışmaz. Halk yığınlarını tatmin ve memnun edeyim derken ülkelerini, milletlerini ve devletlerini son derece tehlikeli bir maceraya sürüklemiş olurlar.
ABD’deki, Vietnam savaşında bulunmuş yaşlı nesil, savaş taraftarı değilmiş. Çünkü onlar gözleriyle gördüler; 600 bin kişilik muazzam bir orduya rağmen Vietkong çetecileri ile başa çıkamadılar; sonunda zillet ve rezalet içinde Vietnam’dan çekilmek zorunda kaldılar.
ABD’nin Bin Ladin’i isteyebilmesi için, onun son terörist saldırılarda fâil ve suçlu olduğunu delillerle, belgelerle, şahitlerle ispat edilmesi gerekir. Haysiyet sahibi bir devlet, böyle deliller ve ispatlar olmadıkça topraklarına sığınmış olan bir kimseyi elbette iade etmez.
Diyelim ki, Afganistan’ı önce uçaklarla, füzelerle havadan vurdular. Sonra ne yapacaklar? O ülkeye asker sokmaları gerekir. Savaşçı Afgan halkı bu istilacı askerleri çiçeklerle karşılayacak değildir. Kanlı ve merhametsiz bir gerilla savaşı başlayacaktır. ABD’nin aklı evvel takımı, o ülkede Amerika’ya bağlı kukla bir hükümet kuracaktır. Vaktiyle bu işi Ruslar da yapmıştı. Sonu ne oldu?
Uluslararası terörizmi durdurmanın birinci şartı, dünyadaki ihtilafları adaletli ve hikmetli bir şekilde çözüme kavuşturmaktır. ABD Ortadoğu, İsrail, Filistin konusunda bugünkü yanlış, gayr-i âdil siyasetini devam ettirdikçe terörizm de bitmez, fitne fesat da sona ermez.
Dünyada on beş milyon Yahudi yaşıyor. ABD, bu on beş milyon Yahudi’nin hatırı için bir buçuk milyarlık İslâm dünyasının haklarını hiçe sayıyor, onun nefretini üzerine çekiyor. Biz, Yahudilere haksızlık yapılsın demiyoruz. Filistinlilerle İsrail arasındaki ihtilaf âdil bir şekilde, hikmetin (bilgeliğin), ahlâkın ışığında çözüme kavuşturulsun diyoruz. ABD buna yanaşmıyor.
Kudüs kesinlikle sadece İsrail’in olamaz. Geçenlerde ülkemizi ziyaret eden Sharon, kelimelerin üstüne basa basa “Kudüs ebediyen İsrail’in olacaktır” dedi. O kutsal şehirde üç büyük dinin hakkı vardır. Kudüs hem Yahudilerin, hem Hıristiyanların, hem de Müslümanların kutsal şehridir. Bırakın İslâm dünyasının, Filistin halkının bile Kudüs üzerindeki hakları Yahudilerden daha fazladır. Kudüs meselesi âdil bir şekilde halledilmeden Ortadoğu problemi halledilebilir mi?
Bütün dünya üzerinde, bilhassa Üçüncü Dünya ülkelerinde ABD’nin görünmeyen bir sömürge sistemi hükümfermadır. Meselâ: Amerikalılar bize sıvı nebatî yağ satmak için yerli yağ üretimini baltalamışlardır. Amerikan ilaç sanayii Türkiye’nin ve halkının lehine çalışmamaktadır. Amerika, kendi sınırları içinde sigara ile mücadele ederken başta Türkiye olmak üzere dış dünyada Amerikan sigarası satışını tırmandırmaktadır. Amerika IMF’nin borç tuzağı metodu ile Üçüncü Dünya ülkelerini süründürmektedir.
ABD idarecileri demokraside, insan haklarında, hürriyette samimî iseler, bu değerleri sadece kendi ülkeleri dahilinde değil, bütün insanlık çapında korumalı ve uygulamalıdır.
Amerika’nın o meşhur CIA’sı ve FBI’sı gözlerde çok büyütülüyordu. Son terör hadiselerinde onların kofluğu gün gibi âşikâr oldu. Amerikan siyaseti ve diplomasisi de böyledir. Amerikalılar kendi bünyeleri içinde büyük değişim yapmalı; Üçüncü Dünya ülkelerine ve İslâm dünyasına adaletle, merhametle, anlayışla davranmalıdır. İsrail-Filistin anlaşmazlığında ABD taraf tutmamalı; bîtaraf, âdil, hikmetli bir hakem rolünü üstlenmelidir.
Teröristler New York’ta gaddarca, vahşi bir şekilde masum sivilleri öldürdü. Aynı işi şimdi ABD Afganistan’da yapmaya hazırlanıyor. Teröristler gaddarlık ve vahşet sergileyebilir ama medenî bir devlet, ülke aynı şeyi yapamaz.
Öfkeyle kalkan zararla otururmuş. ABD başkanı ve ekibi itidal, teenni, mantık, akl-ı selim sahibi ve uzak görüşlü olmaya mecburdur.
ABD devlet erkânı unutmasınlar ki, Irak’ta öldürdükleri sivillerin ve açlıktan, ilaçsızlıktan telef olan yüz binlerce çocuğun ahı yerde kalmaz. Paraların ve pulların üzerine “Biz Allah’a güveniyoruz” diye yazmakla iş bitmez. Allah’ın emir ve yasaklarına uymak gerekir. Amerika ve zengin Avrupa ülkeleri bolluk, refah, keyif, sefa içinde yaşarken, dolaylı şekilde sömürdükleri milyarlarca fakir insan açlık, hastalık, sefalet içinde kırılıyor. Allah bu zulme razı olmaz. Allah’a güvendikleri kadar O’ndan korkmaları da gerekir. 20 Eylül 2001