Cuma

 

Amerikan taraftarı yeni rejim Afganistan’ın bayrağının ortasına Kelime-i Tevhid’i (Lâ ilâhe illallah Muhammed Resulullah) koyacakmış. Afganistan şu anda Amerika’nın işgali altındadır. Kabinedeki on bakan Amerikan pasaportluymuş. Bush ibn Bush hazretleri “Afganistan savaşını kazandık” diyor ama dünyanın süper devleti bu savaşı henüz tamamen kazanmamıştır. Çünkü:

1. El-Kaide güçlerinin bir kısmı sarp dağlara çekilmişlerdir.

2. Ülke, Tâliban’dan önce olduğu gibi silahlı fraksiyonların bölgesel hakimiyetleri altındadır.

3. Karzaî rejimi başşehir Kâbil’de hâkimdir. Havaalanı tekrar uluslararası trafiğe açılmıştır, radyo ve televizyon yayınları yapılmaktadır, yabancı elçilikler faaliyete geçmiştir; ülkenin bütününde hakimiyeti ve otoritesi yoktur.

Afganistan’da ileride, Amerikalıların ve müttefiklerinin hoşlarına gitmeyecek gelişmeler olması kuvvetle muhtemeldir. “Afganistan’ı bitirdik şimdi sıra bize kafa tutan, ters düşen diğer bazı İslâm ülkelerindedir” diyenler, “bitirme” konusunda çok acele hüküm vermemelidir.

Amerika İslâm’a karşı mıdır? Bu soruya hem hayır, hem evet cevabını vermek mümkündür.

A. Amerika, din hürriyetini tanıyan bir ülke ve devlet olarak elbette İslâm’a karşı değildir. Zaten kendi hudutları içinde 15 milyon (bazıları 30 milyon diyor) Müslüman yaşamaktadır. Bu Müslümanlar Amerikan anayasasındaki, kanunlarındaki haklardan ve hürriyetlerden yararlanmaktadır. Gerçi bazı fanatikler zaman zaman camilere, Müslümanlara saldırıyor ama orada devlet Müslümanları tanımakta, korumaktadır.

B. “Kendi” yerli ve ehlî Müslümanlarını koruyan Amerika, İslâm dünyasındaki bir kısım Müslümanlara toleranslı bir gözle bakmamaktadır. Diktatör Müşerref Pakistan’da yirmi bin Müslümanı hapse attırmış, İslâmî parti ve derneklerden bazılarını kapattırmış, dine ve dindarlara karşı bir Haçlı savaşı başlatmış, görülmemiş bir terör kasırgası estirmiştir. Bütün bunları Amerika’nın desteği, yardımı, direktifi, teşviki ile yapmaktadır. Kendi ülkelerindeki bir İslâm derneğini ve merkezini kapatmayan, koruyan ABD, Pakistan’da niçin Müslümanlara baskı yapılmasına göz yumuyor?

Amerika bir süper devlet olarak dünyayı idare etmek hususunda muhalefet kabul etmez. Amerika bir şartla İslâmî bir rejimi kabul eder, ona destek verir: Amerikan menfaatlerine zarar vermeyecek, Amerika ile işbirliği yapacak, Amerikan hakimiyet ve hegemonyasını kabul edecek.

Taliban petrol ve doğalgaz konusunda Amerika’nın menfaatlerini kabul etse ve Usame bin Ladin ile ilişiğini kesse idi iktidarda kalabilirdi.

Amerika hem Suudî Arabistan’ı hem Türkiye’yi destekliyor. Biri, demokrasiyi kabul etmeyen; parti, seçim, milletvekili, Meclis gibi demokratik ve modern kurumlara sahip bulunmayan, kadınların çarşaf ve peçe ile gezdiği, mahkemelerinde Şeriat hukukunun tatbik edildiği dinî bir rejim; diğeri laik (daha doğrusu laikçi) bir rejim. Amerika bu iki ülkeyle, kendi menfaatlerine uygun düştüğü için işbirliği yapıyor, onlardaki siyasî rejimleri destekliyor.

Arabistan’da Vehhabîlik mezhebi hakimdir. Orada daha yumuşak sünnî bir rejim tatbik edilmek istense Amerika buna karşı çıkacaktır. Niçin? İşine gelmediği için.

Türkiye’de, Fransa’da olduğu gibi gerçek bir laikliğin uygulanması da Amerika’nın işine glemez. İslâmî bir rejim kurulması ise hiç işine gelmez.

Amerika uysal, ehlî, itaatkâr, saygılı, bağlı, hizmetkâr Müslümanlar istiyor.

Son zamanlarda Türkiyeli bazı İslâmcılar Amerika’dan medet ummakta, onun yardımı ile iktidara gelme hesapları yapmaktadır. Amerikalılarla görüşüyorlar, onlara güven vermeye çalışıyorlar. Ne gibi garantiler ve tâvizler (ödünler) verdikleri mâlumumuz değil.

Türkiye’deki siyasî İslâm’ın Amerika’ya karşı tutumu hep aynı olmamıştır. Bazen şiddetli bir Amerikan aleyhtarlığı yapılmış, bazen de Amerikalılara yaklaşmak, onların güven ve desteği kazanılmak istenmiştir.

Kendi ülkesinde kokuşma ile şiddetle mücadele eden Amerika, İslâm dünyasında kokuşmayı bir vasıta ve âlet olarak kullanma temâyülündedir. Kendi ülkelerinde rüşvet dağıtamayan büyük Amerikan firmaları İslâm ülkelerinde rüşvet vermeyi, işlerinin yürümesi için normal bir masraf olarak görmektedir.

11 Eylül’den sonra Amerika’nın dikkatleri İslâm dünyasına çevrilmiş olup, çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olan bir buçuk milyarlık İslâm dünyasını kontrol altında tutmak için çareler, çözümler düşünülmüş, politikalar üretilmiştir.

Amerika ve Amerikancılar Türkiye’deki İslâmî hareketin uysal ve ehlî bir hale gelmesini istiyorlar. Bu konuda kendilerine yardımcı olacak her Müslümana kapıları ve kucakları açıktır. Yeter ki, kendi menfaatlerine, emellerine hizmet etsinler.

Amerika İsrail’in ve dünya Yahudiliğinin en büyük dostu, yardımcısı, müttefiği, destekçisidir. Ortadoğu’da kalıcı, âdil, gerçek bir barış yokluğu Amerika’nın kayıtsız şartsız İsrail’i desteklemesinden ileri gelmektedir.

Amerika sosyal ve kültürel yapı olarak bir Hıristiyan ülkesidir. Amerikan misyonerleri 19’uncu yüzyılda yüzlerce okul açarak Osmanlı devletinin ve İslâm Hilafetinin yıkılması için çalışmışlardır. Bugün de çalışmaktadırlar.

Amerika bir yandan Ankara rejimine destek veriyor, öte yandan Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması için çalışıyor. Böyle bir devlet zaten fiilen kurulmuş vaziyettedir. Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesinin ismi Kürdistan’dır, oraya giren yabancıların pasaportlarında Kürdistan damgası bulunmaktadır; oradaki okullarda okutulan ders kitaplarında “Büyük Kürdistan” haritası bulunmakta, bu haritada Türkiye’nin Sivas’a, Mersin’e, Adana’ya kadar uzanan bir kısmı Kürdistan sınırları içinde gösterilmektedir. Amerika, bir yandan Türkiye’nin bütünlüğünden yanaymış gibi görünüyor, bir yandan da Türk topraklarının bir kısmını Kürdistan’a vermek hususunda yeşil ışık yakıyor.

Amerikalıların gölgesinde, himayesinde, desteğinde Türkiye’de iktidar olmayı hayal edenler bütün bunları bilmek zorundadır. Müslüman siyasetçilerin ana vazifesi kendi dinlerinin ve kültürlerinin ışığında ve rehberliğinde devletlerine, ülkelerine, halklarına hizmet etmektir. Türkiye’yi, Pakistan gibi Amerikan sultasının altına, hakimiyetinin altına koymak hizmet mi olur, bu hususun iyice düşünülmesi gerekir.

Amerikalıların bin tarakta bezleri vardır. Türkiye’deki bazı İslâmî şahısları, zümreleri kafese koyarken; öte yandan Sabataycılarla, azılı İslâm düşmanları ile işbirliği yapıyorlar.

“Biz Amerika’yı kullanıyoruz…” Sakın Amerika sizi kullanmış olmasın! 02 Şubat 2002