Cumartesi

İstanbul Boğazı’nda büyük bir facia yaşanabileceğini belki on defa yazdım. Bir hafta önce, Milliyet gazetesi birinci sayfasında, Boğaz’da dümeni kilitlenip sahile toslayacak amonyak yüklü bir gemiden sızacak gazların korkunç bir faciaya yol açacağını yazdı.

Sadece amonyak mı? O daracık su yolunda bir sürü sıvı gaz yüklü gemi geçiyor. Onlardan biri çarpışma neticesinde patlayıp infilak edecek olursa İstanbul yanar, biter, kül olur, milyonla insan ölür.

İlgililer, ihtimal dahilinde olan böyle facialara karşı ne gibi tedbirler alıyor?

1999’dan beri deprem edebiyatına alıştık. Şehir bir deprem volkanı üzerinde ve kimse umursamıyor.

17 Ağustos zelzelesinden bu yana dört sene geçti. Bu dört sene içinde çürük binalar tahliye edilebilir, yıktırılır, yerlerine sağlamları yapılabilirdi. Yapıldı mı?

Bazıları, büyük bir depremde İstanbul’da yüz bin kişi ölür, bazıları dört yüz bin kişi ölür diyor. Yer sarsıntısı sadece İstanbul’un çürük binalarını yıkmakla kalmayacak, Türkiye’yi yere serecektir.Muhtemel (olası) bir İstanbul depreminin maliyeti yüz milyar dolarmış. Çürük binaları boşaltıp, oturanları sağlam binalara yerleştirme 3,5 milyar dolara halledilebilirmiş.Peki, bu ülkenin bu şehrin idarecileri niçin zamanında davranıp gerekeni yapmıyorlar?

Devletin, belediyenin hazırlattıkları deprem raporlarının çoğunun ilmî olmaktan, işe yarar olmaktan uzak olduğu iddia ediliyor.

Boğazda meydana gelecek bir amonyak yahut sıvı gaz veya petrol faciasına karşı ne gibi tedbirler alınabilir? Ben bu işin uzmanı değilim; ülkeyi ve şehri idare edenlerin ciddi, haysiyetli, namuslu, dürüst, vicdanlı uzmanlar bularak raporlar hazırlatmaları ve gerekenleri derhal uygulamaya koymaları icab etmez mi?

Depremde veya Boğaz yangınında nereye kaçacaksın? Yollar kapalı olacak, köprüler belki de çökmüş olacak.

Bilhassa kış aylarında zelzele, sadece yıkmakla kalmaz, aynı zamanda yakar. Büyük bir zelzelede İstanbul’da yirmi bin yangın olacağı tahmin ediliyormuş. İtfaiye bazen aynı zamanda meydana çıkan iki-üç yangını söndürmekte güçlük çekiyor.Yirmi bin yangına ne yapabilecek? Geçen yaz Burgazada’sı yandı, tutuştu, yangın kolay söndürülebildi mi?

Zengin tabaka oldukça sağlam meskenlerde oturuyor, işyerlerinde çalışıyor. Fakir halk tabakası, çoğu ruhsatsız, kaçak, çürük-çarık evlerde, işyerlerinde barınmaktadır. Zelzele en fazla onları vuracaktır.

Üzerlerine düşen vazifeleri yapmayan, gereken tedbirleri almayan bütün idareciler ve sorumlular suçludur. Çürük binalar tahliye edilirse, halk büyük bir zelzelede çatlasa, yana yatsa da, çökmeyecek binalara yerleştirilirse ölü sayısı çok az olacaktır.

İhmal, umursamazlık, gaflet, ehliyetsizlik, liyakatsizlik yüzünden vazifelerini yapmayan ve yapamayan idareciler ve sorumlular kaybedilecek canların hesabını Büyük Mahkemede vereceklerini, bu yüzden çok azap çekeceklerini unutmasınlar.

Amerika ve Batı Avrupa devletleri, Boğaz trafiğini düzenleyecek, güvenli bir hale getirecek uluslararası bir konferans hususunda Türkiye’yi desteklerler. Bu konuda niçin teşebbüse geçilmiyor?

Daracık İstanbul Boğazı bunca patlayıcı maddenin taşınmasına yeterli ve elverişli değildir. Petrolün hepsinin ille de gemiyle taşınması gerekmez. Sovyet gazı ve petrolü pekâlâ pipeline ile de nakledilebilir.

İstanbul’u büsbütün terk edemiyorsanız, imkanınız varsa bari bir ayağınız şehrin dışına çıksın. Beş yüz metrekarelik bir araziye konduracağınız tek katlı bir villa, yahut prefabrike evde çoluk çocuğunuzla, güven içinde yaşayabilirsiniz.

13 Mart 1992’de Erzincan’da 6,8 büyüklüğünde bir deprem oldu; 28 Şubat 2001’de Amerika’nın Seattle şehrinde aynı büyüklükte bir deprem yaşandı. Türkiye’deki sarsıntıda 6702 mesken ve işyeri ağır hasar gördü veya göçtü; ABD’de sadece 25 mesken-işyeri orta veya az hasar gördü. Türkiye’de 653 kişi öldü, ABD’de hiç ölen olmadı. Sadece bir kişi kalpten vefat etti. Türkiye’de 4000 kişi yaralandı. ABD’de 25 kişi. Bu da gösteriyor ki, iyi idare edilen, sorumluların vazifelerini yaptıkları, gereken tedbirleri aldıkları ülkelerde zelzele kayıpları çok az olmaktadır. Türkiye gibi kokuşmanın, rüşvetin, vicdansızlığın hakim olduğu ülkelerde ağır kayıp verilmektedir.

İstanbul’daki çürük-çarık binalar tahliye edilir, yerlerine sağlam toplu konutlar yapılırsa, inşaat sektöründe ve ona bağlı iki yüz kadar iş kolunda büyük bir canlılık yaşanacak, yüz binlerce işçiye, esnafa, imalatçıya iş ve imkan temin edilecektir.

Tedbir alınmaz, gerekenler yapılmaz, çürük binalar tahliye edilmezse, beklenen depremde en az yüz bin insanımız ölecek ve yüz milyar dolar zarara uğrayacağız. Soruyorum: Tedbir almak, çürük binaları tahliye etmek daha kârlı değil midir? Üç-beş milyar dolar harcayarak yüz milyar dolarlık zararı önleyebiliyorsunuz. Üstelik can kaybını küçük bir rakama indirebiliyorsunuz. Peki hemen harekete geçmek için neyi bekliyoruz?

Sarsıntıda yıkılacak çürük binalar tahliye edilmeye ve sağlam toplu konutlar inşa edilmeye başlanınca rantçılara, fırsatçılara, lüpçülere gün doğacaktır.

İstanbul’u kurtarmak için 3-5 milyar dolar bulunur da, bu parayı yiyicilerin, aç köpeklerin, haramîlerin, devecilerin elinden kurtarmanın çareleri kolay kolay bulunur mu?

Konya’da on bir katlı yeni yapı gümbür gümbür çöktü, yüz vatandaşımıza mezar oldu. Yeni yapılacak binaların usulüne uygun yapılacağına, malzemeden çalınmayacağına, hesaplarının-kitaplarının doğru olacağına, gereken vasıfta çimento, demir ve malzeme kullanılacağına dair elimizde garanti ve güvence var mıdır? 29 Şubat 2004