Sapık tüketim ve israf toplumunda reklamın büyük yeri var. İçine hiç yalan karıştırılmayan en gerçek reklam bile zararlıdır. Çünkü pahalılığa sebep olmakta, israfa teşvik etmektedir. On bin liraya alabileceğiniz bir ihtiyaç maddesi, üzerine reklam giderleri eklenerek elli bin liraya yükselmektedir. “Almasınlar efendim” diyecekler çıkabilir. Beyinleri reklam sağanakları içinde sersemiemiş olan kütlelerde irade mi kalıyor ki, almasınlar?
Vaktim olsa, halk için bir anti-tüketim kılavuzu çıkartacağım. Enflasyonu körükleyen, halkın sağlığını bozan, toplumu temellerinden sarsan hep aşırı tüketim ve israftır.
Kitap yazamıyorum, bari şu sahifelerde biraz anti-tüketim propagandası yapayım:
- Televizyonda, basında çok reklam yapan malları almayınız. Çünkü, aşırı fiyatı içinde reklam için harcadıkları milyarlar vardır. Malın gerçek değerinden birkaç mislini reklam için ödemiş oluyorsunuz. Fazla reklam yapmayan, nisbeten ucuza satılan malları tercin ediniz. Mesela deterjanların, bulaşık sabunlarının, temizlik maddelerinin az tanınmış ve ucuz olanlarını tüketiniz. Paranız cebinizde kalsın.
- Aşırı reklam insan hürriyetine, insanın serbestçe seçim yapmasına engel olmaktadır. Reklamlar insanları robotlara, Pavlov’un şartlı refleksli köpeklerine çevirmektedir. Reklamı çok yapılan bir malı, o reklamlara bir reaksiyon olarak tüketmeyiniz.
- Çağımızdaki hastalıkların çoğunun sebebi bozuk, katkılı, gayr-i tabiî gıda maddeleri ve içeceklerdir. Bunlar reklam gücüyle satılmaktadır. Aldanmayınız ve bu zararlı şeylere karşı bir direniş hareketine girişiniz. Margarin kullanmayınız. Başta zeytinyağı ve mısırözü yağı olmak üzere natürel yağlar kullanınız. Az miktarda da tereyağı. İçinde koruyucu madde (nitrat, benzoat vs) bulunan, aroma (esans), boya (sağlığa zararsız denilen boyalar da zararlıdır) yiyecek ve içeceklere karşı boykot ilan ediniz.
- Birçok şeylerin ucuzunu alınız. Pahalı şeyler her zaman iyisi ve sağlıklısı değildir.
- Et tüketimini azaltınız. Et yemekleri yerine kıymalı yaş ve kuru sebze yemekleri yiyiniz. Hem sağlığınızı, hem de kesenizi korumuş olursunuz.
- Zayıflamak istiyorsanız yahut şişmanlıktan korunmak istiyorsanız ekmek yiyiniz (tercihan kepeklisini). Ekmek zannedildiği gibi şişmanlatmaz. Bende Almanca bir kitap var, ismi “Ekmekle diyet”. Yeterli ekmek, az katık. Az ve yavan şeyler yiyenler hasta olmazlar. Et, hamur tatlısı, kaymak vs. gibi lüks ve ağır gıdaları bol bol yiyenler başta gut hastalığı olmak üzere birçok vahim hastalığa yakalanıp sürünürler.
- Fazla iltifat görmeyen kereviz (prostatın yegâne ilacıdır), yerelması, şalgam, ıspanak, pazı, börülce, mercimek gibi nebatî gıdaları sık sık yiyiniz. Bunlar hem besler hem de hastalıklardan korur.
- Saçmasapan Amerikan menşeli içecekleri kullanmayınız. “Yaşam budur işte!” reklamlarına kulak asmayınız. Bunlar yaşatmaz, öldürür. Ama aniden öldürmez, yavaş yavaş süründürerek öldürür.
- Sapık medeniyet çok ye, iyi ye, lüks ye, sığır gibi ye diyor. Hakiki medeniyet olan İslâm ise az ye, israf etme, zaman zaman nafile oruç tut, sofradan iyice doymadan kalk, fazla yemek bütün hastalıkların başıdır, perhiz ise bütün tedavilerin esasıdır, diyor. Seçim size aittir. Ya bozuk ve sapık medeniyetin dediğini yapar hastalanırsınız yahut İslâm’ın öğütlerini tutar sağlıklı kalırsınız.
- Evlerimizi İslâm döşeme geleneğine uygun döşersek hem israftan kurtulur hem daha estetik bir ortamda yaşamış oluruz. Pahalı mobilyalara milyonlar ödeyenlere yazıklar olsun! Niçin evlerimize sedirler, kerevetler yapıp, üzerine örtüler ve kilimler sererek, yastıklar koyarak millî bir dekorasyon meydana getirmiyoruz. Perdelere, âvizelere, büfelere, vitrinlere, koltuklara, kanapelere servetler yatırıyoruz. Yazık günah değil mi?
- Giyim kuşamda da reklamların esiri olup israfa ve aşırı tüketime kaçmamalıyız. Elbiselerimizi, paltolarımızı temizleterek bir müddet daha kullanabiliriz. Çarşıyı pazarı dikkatlice kolaçan ederek hem kaliteli hem daha ucuz ayakkabılar bulabiliriz. Eğer biz insan olarak bir değer taşımıyorsak, lüks ve pahalı giyim kuşam bize değer mi verir?
- Hastalandığımız zaman hemen pahalı, sun’i, zararlı, yan tesirli ilaçlara sarılmayalım. Allah her derdin devasını tabiat âleminde yaratmıştır. Onları kullanalım. Mesela, soğuk algınlığına karşı hemen lavanta çiçeğini kaynatıp suyunu içelim. Mide ağrıları ve yanmaları için nane ile limonun (sadece) kabuğunu kaynatıp içersek pahalı ilâçlardan daha tesirli olduğunu göreceğiz. Lahana, bir sürü derdin devasıdır. Sarımsak (pişirerek), maydanoz, çörekotu birer eczahânedir.
- Et yerine balık tüketmeliyiz. Balığın içindeki yağ kolestrolü eritir ve kalp hastalıklarını önler. Pahalı, “lüks” (!) balıklar yerine de ucuz balıkları tercih edelim.
- Isınmak için elektrikli cihaz kullanmayalım. Çünkü elektrik fazla tüketildikçe ücret tarifesi artan pahalı bir vasıtadır. Ayrıca elektrikli âletler çalışırken etraflarında elektromanyetik bir alan meydana getirirler, bu ise sağlığa son derece zararlıdır.
- Aşırı şeker tüketimi çeşitli hastalıkların, dengesiz beslenmenin başlıca sebeplerindendir. Şeker ihtiyacımızı bal, pekmez, meyve gibi tabii maddelerden temin edelim. Hem uzun aralıklarla az yenilen tatlı daha lezzetli olur.
- Müsrif (savurgan), aşırı tüketici kimseler şeytanın çocuklarıdır. Az yiyenler, yiyeceklerini bir kısmını yoksullarla, misafirlerle paylaşanlar ise Rahman’ın cömert ve hikmetli kullarıdır.
- Tüketim azalsa, yukarıda saydıklarım uygulansa az zamanda enflasyon ve pahalılık geriler, hastalıklar azalır, toplum ve fertler sağlığa kavuşur.
- Petrol tüketimi ülkemizin kanını, iliğini kurutmaktadır. Araba sevdası ve sefası bizi mahvetmektedir. Mümkün olduğu kadar toplu taşıma vasıtalarını kullanmalı, ayrıca bol bol yürümeliyiz. Yürümek sporların en tabiisi ve en yararlısıdır.
- Yazımı bir Kafkasya öğüdüyle bitiriyorum: “Sabah kahvaltısını tek başına güzelce yap. Öğlen yemeğini bir dostunla paylaş. Akşam yemeğini bir düşmanına ikram et. “
11.11.1991