Salı

 

İstanbul büyüdü, büyüdü ve dev bir megapolis oldu. Tam rakamı bilmiyorum ama şehrimizde üç bin cami bulunduğunu sanıyorum. Üç bin cami, üç binden fazla imam demektir. Bazı büyük camilerde iki imam vazife görüyor. İmamlara hürmetim vardır. Aşağıdaki yazının doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bir tenkit şeklinde anlaşılmamasını rica ediyorum.

Konum şudur:

Bizans’a ve Osmanlı Cihan-devletine başkentlik yapmış bu medeniyet şehrinde, kendisinde aşağıda şartlar ve sıfatlar bulunan imamlar arıyorum. Hepsinin böyle olması gerekmez. Ancak yeterli sayıda böyle imamlar olması gerekir. Lafı uzatmadan şartları ve sıfatları sayayım:

1. İcazetli din alimi olacak. Tabakat-ı fukahanın en alt derecesi olan ashab-ı fetvadan olacak. Şeriat ahkamını, fıkhı bilecek.

2. Tasavvuf neş’esi olacak. Ya kendisi icazetli şeyh olacak, yahut halife olacak, en azından derviş veya muhib olacak.

3. Arapça, Farsça, Osmanlıca, İngilizce bilecek. Bu dört dilde kitap okuyabilecek, yazı yazabilecek, konuşma yapabilecek.

4. Aruzla şiir yazabilecek, ebced hesabıyla tarih düşürebilecek.

5. İslâm kültürü sahasında yüksek seviyede olacak.

6. Geniş genel kültür sahibi olacak.

7. Hat, tezhib, ebru ve diğer yüze yakın İslâmî geleneksel sanatlardan birinde hüner, bilgi ve marifet sahibi olacak.

8. Sohbet ehli olacak. Güzel konuşacak. Faydalı, değerli sözler söyleyecek.

9. Karizma sahibi olacak. İnsanlar ve bilhassa gençler onu görmek, onun arkasında namaz kılmak, onun sohbet ve irşadlarından yararlanmak için koşup gelecek.

10. Yüksek ahlâk, fazilet, yüksek karakter sahibi olacak.

11. Sadece söz ehli olmayacak, aynı zamanda yazı ehli olacak, kitap ve makale yazacak. Hattâ bunlardan bazısının yabancı dillerde kitapları yayınlanacak.

12. Takva ve ihlas sahibi olacak.

13. Hem zâhir ilimlerinde, hem de bâtın sahasında, ucu Resuller Seyyidine (s.a.v) kadar dayanan icazetlere sahip bulunacak.

14. Sohbetlerinde dinden, Şeriattan, fıkıhtan, tasavvuftan, tarihten, edebiyattan, sanattan bahisler açılacak, dinleyenlerin ufukları genişleyecek, müstefid olacaklar.

15. Bulunduğu, hizmet gördüğü cami bir kâbetü’l-uşşak haline gelecek, İstanbul’un her yerinde ve yurt içinde insanlar onu görmek, elini öpmek, duasını almak için gelecekler.

16. Temiz şahsiyetiyle, hayatıyla, şekli ve şemaili ile sadece Müslümanlara değil, bütün halka insanlık örneği olacak; iyi insan, iyi vatandaş, iyi Müslüman modeli nasıl olurmuş gösterecek.

17. Din ile parayı asla bir araya getirmeyecek. Ne kendisi için, ne de dinî hizmet ve faaliyetler için para toplamayacak.

18. Çevresindeki insanların sevinçlerini ve acılarını paylaşacak. Üzülenlere, zahmet çekenlere teselli verecek, kendisi bizzat para toplamamak şartıyla yardıma muhtaç olanların imdadına Müslümanları koşturacak.

19. İtikad konusunda ehl-i sünnet çizgisinde bulunacak.

20. Hangi meşrebten olursa olsun, o meşrebe değil; İslâm’a, imana, Kur’ân’a, Şeriat’a, Sünnete hizmet edecek, bu beş ana değer için çalışacak.

21. Son derece mütevâzı olacak, kendisinde zerre kadar kibir, gurur ve nefsaniyet bulunmayacak.

Başka şartlar ve sıfatlar da sayılabilir ama bunlar yeterlidir.

Şimdi muhterem okuyucularıma soruyorum:

Şu şart ve sıfatlara sahip bir imam tanıyorsanız lütfen bana haber veriniz. Oturduğum yere yakınsa sık sık, uzaksa zaman zaman onun camisine gideyim, ardında namaz kılayım, lutf ve kerem edip konuşursa sohbetinden yararlanayım.

Evime otuz kilometre uzakta da olsa, ayda birkaç kere böyle bir imamın camisine gidebilirim. Böyle muhteremler mevcut olabilir de, biz tanımamış olabiliriz. Tekrar tekrar rica ve istirham ediyorum, bilen varsa haber versin.

Vaktiyle Fatih’te İskender Paşa Camii şerifinin imamı ve hatibi nakşî meşâyihinden Mehmed Zahid Bursevî hazretleriydi. Kendisi zü’l-cenaheyndi. Yani hem Şeriat, hem tarikat tarafı vardı. Zaten tek taraflı şeyh olmaz; Şeriatsiz tarikat olmaz. Mehmed Zahid Efendi Hazretleri örnek bir Müslümandı, etrafını güneş gibi aydınlatırdı.

O dünya menfaatine, paraya dönük değildi. İskender Paşa Camii’ne yıllarca gittim, onun nice sohbetinde bulundum, bir kere bile paradan, para toplanmasından bahs açıldığını duymadım.

Bugün gazetesini yayınlarken büyük para sıkıntısı çekiyordum. Bazı günler, gazeteyi çıkartacak kağıt parası bulamıyordum. Bir gün Şeyh efendiye gittim, “Çok sıkıntıdayım, gazeteye banka ilanı alabilir miyim?” diye sordum, fetva ve ruhsat istedim. “Kesinlikle olmaz!” dedi. “Ama gazete batacak…” cevabını verdim. “Batarsa batsın ama sen banka ilanı alma…” dediydi. Ben de onun bu öğüdünü tuttum.

Mehmed Efendi âhir ömründe, hayli yaşlı zamanında İslâm sanatlarından hatta merak sarmış, hattat-ı şehîr üstad Hasan Çelebi hocadan ders almaya başlamıştı. Sohbet odasının duvarları hüsn-i hat levhalarıyla doluydu.

Hoca efendi çok merhametli ve vefalıydı. Bendeniz Avrupa’da iken bir gün radyoda şöyle bir ajans haberi okunmuş: “Yurt dışında bulunan M. Şevket Eygi vatandaşlıktan atılacak…” Hocaefendi bunu duyunca, hizmetine bakan Vahdettin efendiye “Şevket’in annesi babası çok üzülmüşlerdir. Hemen gidip teselli edelim..” demiş ve gitmişler ve ebeveynimi teselli etmişler.

Mehmed Zahid Efendi namaza, cemaata çok önem verirdi. Kendileri devamlı olarak taharetli bulunurdu. Abdest bozduktan sonra tekrar abdest alacağı zamana kadar geçen birkaç dakika içinde bile taharetsiz bulunmamak için teyemmüm yapardı.

Nice insanın hidayetine vesile olmuşlardır. Allah rahmet eylesin. Kendisini hayırla anıyorum. Başka büyük, örnek, muhterem imamlar da vardı. Sultanahmet Camii’nin İmamı Gönenli Mehmed Efendi de bunlardan. Yanlış anlaşılmasın, bütün imamlar böyle olsunlar demiyorum. Böyle bir şey mümkün değildir. Ancak, şu İstanbul’da yeterli sayıda kaliteli imam bulunması şarttır, vacibtir, zarurîdir. İmam demek namaz kıldırma memuru demek değildir.

Bir Müslüman, beş vakit namazı zaten kılmakla mükelleftir. İmam kelimesi Arapçadır, önder demektir. İmamlar cami cemaatine ve cami hinterlandındaki insanlara başkanlık yapacak, onlara gerçekten hizmet edecek kalitede olmalıdır.

Bir imamın aslî vazifeleri cami hoparlörleri, cami kliması, cami kaloriferi, cami meşrutası, caminin helaları, caminin halıları, caminin kurşunları değildir. Bir caminin civarında açlar varsa, imam efendi onlardan sorumludur. İmam, en güzel metodlarla tebliğ, irşad, uyarı yapacaktır.

İmam kültür ve bilgisiyle, ahlâk ve faziletiyle, sanat ve güzellik tarafıyla halka örnek ve model olacaktır. İmam, bırakın civardaki insanlarla, sokağa atılmış bir kedi yavrusuyla bile ilgilenecektir. İmam sadece Müslümanların değil, dinden uzaklaşmış kimselerin de sevgi, güven ve hürmetini kazanacaktır.

Evet tekrar ediyorum: Bilen varsa lütfen isim ve adres versin… 10 Kasım 2004