Arpalık Sistemi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Mart 2019
Salı
Bakanların, belediye başkanlarının bekleme salonları tıklım tıklım ziyaretçi ve dilek sahibi ile dolu. Hususî kalem müdürleri, kâtipler başlarını kaşıyamıyor. Yığınla partili sıra bekliyor. Bakanlar, başkanlar bu ziyaretçi akını dolayısıyla iş göremez hale gelmişler. Bırakın iş görmek, helâya gitmeye vakitleri yok.
– Tebrik ederim sayın bakanım, çok şükür partimiz iktidara geldi. Biz yıllar boyunca hep bu günleri beklemiştik… girizgâhından sonra kimisi oğlu, kimisi kardeşi, kimisi kendisi için iş ister.
Kimisi şirketine bir ihale kapmak için yüzsuyu döker.
Kimisi başka menfaatler talep eder.
Velhasıl bakanların, belediye başkanlarının başına üşüşen bu kalabalık para, menfaat, memuriyet, makam, mevki dilenir durur.
Referansları vardır. Kanlarına, iliklerine kadar particidirler. Partiye emek vermişlerdir. Genel başkanı canlarından çok sevmektedirler. Onlar için parti dinden, parti kardeşliği din kardeşliğinden öndedir.
Bakanlar, belediye başkanları bu ziyaretçilerin, bu isteklilerin hiçbirini kıramaz. Normal vatandaş olsalar belki, lakin partidaşlarını nasıl kırsınlar, koğsunlar.
Bazılarına iş bulunur, ötekilere vaadlerde bulunulur. Emanetler ehil olmayanlara tevdi edilir. Partidaşların şirketleri ihaleleri alır. Parti iktidara geçince bazı hinoğlu hin çıkarcılar uyduruk, paravan şirketler kurmuşlardır. Karısının, kardeşinin, annesinin üzerine… İşte bu uyduruk şirketlere haksız menfaatler temin edilir.
Sanki bu memleket bütünüyle bir arpalıktır ve hangi parti iktidara geçmişse ülkenin balını, kaymağını onun mensupları yiyecektir.
Ben siyasî faaliyet yapan Müslümanların bu arpalık sisteminden yararlanmalarını, “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” zihniyetine sahip olmalarını asla hoş karşılamam.
Bundan elli sene kadar önce CHP’li Kasım Gülek bir ara bakan olmuştu. Kardeşi taahhüt işleriyle meşgul oluyordu. Bakan bir talimat çıkartmış ve kardeşinin bakanlık binasından içeri girmesini yasaklamıştı. Dürüst politikacı böyle olacaktır. Kardeşler, partidaşlar, bizden olan yesinler… Bu politikacılık değil, namussuzluktur.
Ülkemizdeki kokuşma, adaletsizlik, kötülük o hale gelmiştir ki, zelzelezedeler için toplanan iç ve dış yardımların bile başka maksatlarla kullanıldığını duymaktayız. Daha bir hafta önce, büyük bir politikacı, zelzele paralarıyla memur maaşları ödendi demedi mi? O, ağzından bu bilgiyi kaçırınca ötekiler ona “Hışt, ne yapıyorsun, hiç öyle konuşulur mu?” diye ihtirda bulunmadılar mı?
Bizzat incelemedim, bilenler anlattılar. Birkaç açıkgöze bir vazife verilmiş. Bir takım işler yapacaklar ve onun ücretini veya maaşını alacaklar. Bu açıkgözler kısa zamanda, birkaç ay içinde yerli arabalarını atıp onların yerine lüks Japon otomobilleri almışlar, bol paraya kavuşmuşlar… Buna benzer bir sürü başka vak’a da anlatılıyor. Fırsatını bulan köşeyi dönüyor. Maaş, telif ücreti, ihale-taahhüt işleri, avantalar, neler neler…
Bir partiye mensup bir kişi, büyük işlere katılmamak için, diğer firma mensuplarından onlarca, bir keresinde yüzlerce milyar para almış.
Halk arasında bir firmanın destanı dilden dile dolaşıyor. İsmini bilmeyen yok. Bir tarafa, bir kişiye yamanarak yüzlerce trilyon vurmuşlar, Karun gibi zengin olmuşlar. Bu zenginlik helâl yoldan mı? Güldürmeyin beni. Bu haşaratın yaptıkları ne Şeriat kanunlarına ve kurallarına uygundur, ne de yürürlükteki laik kanunlara. İşleri güçleri alavere, dalaveredir. Bu şebekeye dahil ünlü biri de, “Biz bu götürdüğümüz büyük paralarla ileride büyük hizmetler yapacağız, ülkemiz ve dâvamıza yardımlarda bulunacağız” diyormuş. Bu adamlar bizi salak mı sanıyor?
İslâm dini, bütün bağlılarına istikameti-doğruluğu emretmektedir. Namaz kılan, Fâtiha sûresini okuyan Müslümanlar günde kırk elli defa Allah’tan kendilerini “Sırat-ı Müstakim”e yönlendirmesini istemektedir.
İstikametsiz islâmî hizmet olmaz. İstikamet gidince şeytanlık başlar. Bazı ahmak ve alçak kişiler ve gruplar “Bu düzen bozuktur, bu düzende yamukluk yapılabilir, haram kazançlar elde edilebilir” şeklinde konuşuyor. Bunlar sapıtmış ve saptıran kişilerdir. Haram ve kirli para ile temiz hizmetler olmaz. Böyle fetvalar şeytan fetvaları ve ruhsatıdır.
Velhasıl ya ihlâslı ve istikametli Müslümanlar olur, dosdoğru çalışırız, yahut da esaret ve zillet içinde sürünür dururuz. Gayr-i meşru yollardan zengin olanlar, düzenin yağlı kemiklerini kapanlar, din rantı yiyenler kazançlarından dolayı fazla gururlanmasınlar. Bu kazançlar onlar ve maalesef yakınları, çoluk çocukları için cehennem ateşi olacaktır.
Dehşetli bir Amerikan düşmanı İslâmcı tanıyorum. Bütün kötülükler bize Amerika’dan geliyor diyor, her vesile ile o ülkeye ver yansın ediyor. Lakin bu zat, Amerika’nın bir şeyini çok seviyor. O da yeşil renkli dolarlardır. Amerika düşmanı o zat, büyük servetini Türk lirasıyla değil, yeşil Amerikan dolarlarıyla biriktiriyor. Sırası gelmişken kaydedeyim, parayı yığıp yığıp işe yaramaz halde biriktirmeye, istiflemeye din dilinde kenz yapmak denir. Kur’an-ı Kerim’de, servetlerini bu şekilde yığıp iddihar eden; Allah yolunda, hayır yapmak için harcamayan kimseler için ağır tehditler ve uyarılar mevcuttur. Bu altın ve gümüşler Cehennem ateşinde kızdırılıp sahiplerinin vücutları bunlarla dağlanacaktır.
Paranın dini imanı yoktur. Gâvur parası da olsa para paradır. Dini imanı para olanlar için en önemli ve en birinci değer ve varlık paradır. Onlar için “Onların dinleri paraları, kıbleleri karılarıdır” buyurulmuştur.
Böyle adamlar İslâm dâvasını, Muhammed Ümmetini, vatanı, her şeyi para, menfaat, ikbal uğrunda satarlar.
Müslüman kesimde de böyle arivistler vardır. Arivist ikbal avcısı demektir. Her vesile, her vasıta ile menfaat, makam, mevki, şöhret, ikbal, riyaset, alkış, servet temin eder. Ehil olmadığı halde, layık bulunmadığı halde birtakım emanetleri kabul eder ve onları mahv u perişan eyler. 20 Ekim 1999