Asıl ve Gerçek Gündem Maddeleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Kur’anın, Sünnetin, Şeriatin kötü ve çirkin gördüğü, haram kıldığı, kınadığı şeylerin tabiî ve normal görülmesi ve bunların yasal sınırları içinde protesto edilmemesi zamanımızın büyük fitnelerinden biridir.
Bugün ülkemizde, yüzde yüz olmasa da geniş bir medya hürriyeti vardır. Yazmak serbesttir. Müslümanların uleması, fukahası, ziyalıları (aydınları) fikir adamları, önderleri, âqil kişileri, sorumlu ve vazifeli şahsiyetleri dinimizin münker ilân ettiği kötülüklerle mutlaka mücadele etmelidir.
Türkiye’nin en bozuk müessesesi şu anda
‘dir. Müslümanlar eğitim konusu üzerine eğilmeli, Müslüman uzmanlardan ve iyi bilenlerden bu konuda bilgi ve izahat almalı ve gerekeni yapmalıdır.
Nedir bugünkü
eğitimi?
Mustafa Kemal’in ölümünden sonra üretilmiş
Çocukları ve gençleri İslâm’dan uzaklaştırıp sekülerleştirmektir birinci işi. Şimdi bazıları soracak: Peki bu okullardaki din dersleri ne oluyor?..
Bunlar bir aldatmacadır.
var. Ilımlı İslâm, BOP İslâm’ı…
1950’li, 60’lı yıllarda Müslümanlar lisan konusuyla yakından ilgilenirdi. Şu anda günümüzde birkaç yazar ve düşünür dışında dil konusu üzerinde duran yok. Kuşa çevrilmiş, arı, duru, sade suya tirit Türkçeyi kabullenmiş gibiyiz.
Ahlâksızlık, faziletsizlik, iffetsizlik, müstehcen yayınlar, fuhuş ticareti korkunç boyutlara ulaştı. 1970’li yıllarda Müslümanların gündeminde
maddesi vardı. O da gündemden çıkartıldı, unutuldu.
Türkiye Müslümanlarının
nasıl olmalıdır?
Dinsizlerin kendi yapay gündemleri var da,
Dinsizler için
diye bir konu ve madde yoktur. Bizim gözümüzde ise bu çok önemli bir maddedir. Yeni nesillere, çocuklara, gençlere İslâmî eğitim verilmezse Türkiye Müslümanları asla kurtulamazlar.
İmam-Hatip mektebleri var ya!.. Kuzum siz o okulları gerçek İslâm mektepleri mi sanıyorsunuz? Benim istediğim Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslâm ahlâkına, İslâm’ın dünya görüşüne, İslâm talim ve terbiyesine uygun okullardır. Vaktiyle Bulgaristan’daki
gibi.
Müslümanların bu memlekette tezelden bir
kurmaları zaruridir. Bu konuda ne yapıyoruz? Bundan haberimiz var mı? Çare ve çözüm düşünüyor muyuz?
Kur’an kurslarında hafız yetişiyormuş… Hoparlörlerden günde beş kez yüksek ezanlar okunuyormuş… Filan mahallede kadınlar çarşaf giyiyormuş… Siz bunları yeterli mi sanıyorsunuz?
Onlar İslâm’ın tek hak din olduğunu kabul etmiyor, hayır
diyor. Müslümanlar bu yeni akımı tartışıp sonunda vâzıh bir karara vardılar mı?
Bir ilahiyatçı faiz konusunda aykırı bir fetva verdi. Bu konu tartışıldı ve bir neticeye bağlandı mı? Niçin yurt çapında ve
başlatmıyoruz? En medenî şekilde dedim, çünkü
Artık halk, bin yıl boyunca kullandığımız İslâmî yazı ile okumayı bilmiyor. Bu korkunç cehaleti ortadan kaldırmak için ne yapıyoruz? Tutturmuşuz bir hizipçilik, fırkacılık, cemaatçilik… Başka konularla, maddelerle ilgilenmiyoruz. Akıllar, vicdanlar dumura mı uğradı nedir? (Yazılarımdan çok rahatsız olan bir zata: Rahatsızlığınızı önlemek çok kolaydır. Yazılarımı okumayınız ve tedirgin olmayınız, keyfinize bakınız, dert edinmeyiniz…)
Peygamberimiz “Layık olduğunuz şekilde idare olunursunuz” buyurmuşlardır.
Türkiye’de bize mahsus bir demokrasi vardır. Bu demokrasi bizim layık olduğumuz demokrasidir. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş!
İstanbul’un yaya kaldırımlarına bakınız. Bu kaldırımlar bizim layık olduğumuz kaldırımlardır. Bu ülke, bu halk bugünkü idareye ve sisteme değil, daha iyisine layıktır diyenler yanılıyor.
Nasıl olacaksın?
Bozuk bir toplum bozuk bir sistem ve düzenle yönetilir. Bozuk bir toplumun sistemi ve düzeni iyi olmaz. Böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırıdır.
Farz edelim,
getirildi, İngiltere’de olduğu gibi insan hakları ve hürriyetleri yürürlüğe girdi. Bunlar bizde yürür mü? Kesinlikle yürümez. Biz bunları kısa zamanda dejenere eder, bozarız.
Peki, Türkiye’yi nasıl düzelteceğiz,nasıl ıslah edeceğiz?
Kötülükleri, münker şeyleri gereği gibi protesto etmeyen, bunları değiştirmek için gereği gibi çalışmayan bir toplum elbette iflah olmaz. Kurtulmak için mâruf ile emr edeceksin, münkerden de nehy edeceksin. Bunu yapmazsan boşu boşuna sızıldanır, tazallüm eder durursun.
Küçük, önemsiz gördüğümüz yaygın kötülükler var bizde. Adam hem otomobil sürüyor, hem de cep telefonu ile konuşuyor. Böyle bir ülke elbette iflah olmaz.
Devlet var, belediyeler var, müfettişler var ama
(dana eti diye)
Müslümanlar olarak buna razı mıyız? Değiliz ama gerekeni yapmıyoruz öyleyse layığız.
Dinimiz yalanı yasak kılmış. Müslüman ülke Türkiye yalanlara batmış vaziyette… Dinimiz gıybeti, nemimeyi, iftirayı yasak kılmış. Lisan afetleri toplumda yaygın halde… Dinimiz lüksü, israfı, saçıp savurmayı, sefahati, gururu, kibri, gösterişi kesin şekilde yasaklamış. Biz bu yasaklara uyuyor muyuz?..
Sakallı baba hacı, tesettürlü anne hâce (hacca gitmiş kadınlara hâce denir) ama oğulları, kızları evlere şenlik…
Herif lokantacı veya büfeci. En kalitesiz etlerden, soyadan, tavuk atıklarından döner yapıp satıyor, vitrinine
diye yazmış. Yalancı!.. Halkı aldatıyor… Karı gecenin tenha bir saatinde üst kattan pencereyi açıyor ve çöp torbasını sokağa atıyor…
İmam-Hatip’te öğrenci, namaz kılmıyor… Politikaya girmiş, çevirmediği dolap yok. Doktor olmuş, ilaç firmasından caize alarak lüzumu olmadığı halde firmanın ilacını yazıp duruyor. Bozuklukların, kötülüklerin hangi birini sayayım…
“Biz böyle şeyler yapmıyoruz…” Böyle diyenlere soruyorum: Yapmıyorsunuz ama bu münkeratı, bu bozuk ve kötü şeyleri
ediyor musunuz? Bunların ortadan kalkması için gereği gibi çalışıyor musunuz?
Evet, her toplum layık olduğu şekilde idare olunurmuş. Ben demiyorum, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) diyor. Düzenin düzgün, iyi, doğru, âdil olmasını istiyorsak önce kendimizi düzeltmeliyiz. 20 Ocak 2011