Atatürk ve İnönü Kavgalı mıydı?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 07 Aralık 2018
Hakkında binlerce kitap, on binlerce risale ve makale yazılmış, adına yüzlerce araştırma enstitüsü kurulmuş olan, her yerde caddeleri, meydanları bulunan, on binlerce kuruma adı verilen M. Kemal Paşa Türkiyenin en büyük ve derin bilinmeyenidir.
Birileri, gerçek M. Kemal’i silmişler, yerine hayalî bir Paşa heyulası getirmişlerdir. Onun doğumu, babası, çocukluğu hakkındaki bilgilerin büyük kısmı fabrikedir ve gerçek dışıdır.
1881’de doğmamıştır, daha önce doğmuştur… Doğum yeri Selânik değildir… Ali Rıza bey hakikî babası değildir, üvey babasıdır.
Onun hakkındaki en enteresan bilgiler,
Kendisi
Padişahın kızı Sabiha Sultan ile evlenmek, Enver paşa gibi Damad-ı Şehriyarî olmak istemiş, kız bunu kabul etmemiştir.
Ankara’da toplanan ilk Büyük Millet Meclisinin, Mustafa Kemal’in de kürsüden beyan ettiği üzere iki gayesi vardı:
Halifeyi kurtarmak önce geliyordu. Bana inanmayan Meclis zabıtlarını okusun
ABD’de yayınlanan
gazetesinin 28 ocak 1994 tarihli nüshasında
imzasıyla çıkan yazıdaki vahim iddialara Ankaradaki
Kurum www.atajew.com sitesindeki ağır iddialara da mutlaka cevap vermelidir.
Kemalist inkılâbların ikinci babası İsmet Paşa, dıştan Atatürkçü görünürdü ama M. Kemal Paşayı sevmezdi.
Yakın tarihimizde en samimî Atatürkçü Celal Bayar idi. Tepelerinde kocaman Atatürk portreleri asılı bulunan İslâmcıların samimî Atatürkçü olduğunu iddia edebilir miyiz?
Atatürk ile İnönünün araları açık mıydı? Bu konuda çok rivayât bulunmaktadır. M. Kemal’in hastalığı ağırlaşıp yakında öleceği anlaşılınca, Başbakan İnönü’nün bir gün sertleştiği,
mealinde bir laf ederek çekip gittiği söylenir. Başbakanlıktan ayrılınca Ankarada bir futbol maçına gitmiş, kendisine tezahürat yaptırtmış, bu meydan okuma Atatürkü çok kızdırmıştır denilir. Cumhurbaşkanı olunca İnönü,
Paşa, Mason localarını kapattırmıştı… Masonların onu samimî bir sevgi ile sevmeleri mümkün değildi.
Türkiye’nin son doksan yıllık tarihi yazılamaz.
Nice belgeler imha, nice arşivler tamamen veya kısmen yok edilmiştir.
Zamanımızda biraz gevşedi ama
yürürlükte olduğu müddetçe bazı netameli konular dile getirilemez.
Nesiller boyunca halkın büyük kısmının beyinleri yıkanmıştır.
M. Kemal hakkında bazı enteresan bilgiler edinmek isteyenler, onun yıllarca özel garsonluğunu ve uşaklığını yapmış olan
okumalıdır. Bu hatıraların bazı baskıları sansüre uğramıştır, ayıklanmamış bir baskısını bulmanızı, hem satırlarını, hem de satır aralarını okumanızı tavsiye ederim.
1930’lu yıllarda Ankaradaki İngiltere Büyükelçiliğinde askerî ataşelik yapmış olan
adlı kitabını da tavsiye ederim. (Türkçe tercümelerine güvenilmez.)
Atatürkü putlaştıranlar, onu taparcasına sevenler, tabu haline getirenler, Türkiye ile özdeşleştirenlerle objektif ilmî tartışma yapma imkânı yoktur. Adamı boğarlar, linç ederler.
Atatürk’ü koruma kanunu kaldırılmalı, küfür ve hakaret etmemek şartıyla seviyeli ve ilmî tartışmalara, araştırmalara, müzakerelere yol açılmalıdır. Bunun için de resmen
, araştırıcıların tedkikine sunulmalıdır.
Ermeni tehcirinin yüzüncü yıldönümü geldi çattı ve Türkiye nice hayatî işte olduğu gibi gafil avlandı. Dünya, Ermenileri haklı görüyor, onların tezlerini benimsiyor.
Türkiyenin bu konuyla en az on sene önceden hazırlık yapması gerekirdi.
1915 Ermeni tehciri iki yüzü olan bir madalyon gibidir. Birinci yüzünde Osmanlı devleti haklıdır, ikinci yüzünde Ermenilerin haklı şikayetleri vardır. Türkiye kendi tezini, ilim adamlarına, tarihçilere hazırlatıp kitaplar, fotoğraf ve belge albümleri, broşürler ile dünyaya duyurmalıydı. Bu yapılamadı.
Ankaradaki
yıllar boyunca bu hizmeti yapmak için gece gündüz çalışmalıydı.
Türkiye maalesef şifahî bir toplum ve yazılı faaliyetler ve hizmetler konusunda yeterli faaliyet yapamıyor.
Bendeniz Ermeni meselesi uzmanı değilim, tarihçi de değilim ama bir yayıncı olarak bu konuda hizmet edebilirdim. Bu hizmetimin karşılığında para ve menfaat de talep etmezdim. Sadece imkân isterdim. Benim durumumda başka kimseler de vardır. Lâkin bize hiçbir hizmet talebi gelmemiştir. Bir rapor bile istenmemiştir.
Ermenilerin bir kısmı birinci dünya savaşında yanlış ata oynamışlardır. Haçlıların, misyonerlerin, emperyalistlerin, sömürgecilerin tuzağına düşmüşlerdir.
Onlar doğu cephesinde Osmanlı topraklarını işgal eden düşman ordusunu kurtarıcı gibi karşılamışlardır. Bir ölüm kalım savaşı içinde bulunan Osmanlı devleti de, Ermeni nüfusunun başka bölgelere tehcir edilmesi kararı almıştır. Bu tehcir esnasında birtakım eşkıya Ermenilere zulm etmiştir.
Ermeniler savaşta Osmanlı devleti saflarında yer almış, emperyalist devletleri ortak düşman kabul etmiş, Müslümanlarla birlikte onlarla savaşmış olsalardı, tehcir olmayacak, bugün Türkiyede beş milyon Ermeni yaşayacaktı.
Bütün Ermeniler Devlet düşmanı değildi ama teröristler ağır basmış ve Ermeni faciası meydana gelmişti.
Ermeni tarafı yıllardan beri hummalı bir şekilde çalıştı; Türkiye ise kendi tezini dünyaya duyurmak için onların yüzde biri kadar çalışmadı. Ortada çeşitli dillerde ilmî kitaplar, ilmî makaleler, broşürler yok. Yine çeşitli dillerde yayın yapan internet siteleri yok.
Mükemmel Türkçe bilen Ermeniler, Ermeni ilim adamları var. Peki doğru dürüst Ermenice bilen kaç Türk var?
Vaktiyle, bir üniversitemizde Ermeni dili, edebiyatı, kültürü kürsüsü kurulması konusunda bir yazı kaleme aldığımda, müteveffa Hrant Dink telefon açmış, ne kadar isabetli bir istekte bulundunuz diye bendenizi tebrik etmişti. Duyduğuma göre böyle bir kürsü açılmış ama hoca bulunamadığı için faaliyete geçilememiş! 21 Nisan 2015