Cumartesi

 

Bundan 30-40 sene önce, yeni bir darbe sonrasında İstanbul’un çok büyük bir camisinin hocasını bir mahkemede sorguluyorlar.

Ergenekoncu olduğu anlaşılan hakim hışımla ve öfkeyle sormuş:

“Lâik misin?” Hoca bir sağına, bir soluna bakmış, birkaç kere yutkunmuş, lâikim dese bir türlü, demese bir türlü, nihayet taqiyye yapıp

“Lâikim”

demek zorunda kalmış.

Yine eskiden, bu şekilde “Atatürkçü müsün?” diye de soruyorlardı. Değilim demek kimin haddine. Ülkemizdeki çağdaş medyacılarda, akademisyenlerde, ünlü ve nüfuzlu kimselerde din, lâiklik, Atatürk konusunda maalesef “derin” takıntılar vardır.

Medyada böyle çağdaş takıntılılar bir tür terör estiriyor. Onlara göre Türkiye 1923’te -hâşâ- yoktan yaratılmış bir ülkedir. Öncesini bırak. Öncesi yok… Onlar, laikliğin bizde 1923’te yürürlüğe girdiğini sanırlar. Bilmezler ki, 1923’te Cumhuriyet ilân edildiği zaman Anayasa’nın ikinci maddesinde

“Devletin dini, Din-i İslâm’dır”

yazılıydı.

İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda, Ankara’daki Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmiş ve tayin edilmiş bir

Halife-i Müslimîn

bulunuyordu. Bu resmî Halife-i Müslimîn, her hafta büyük bir merasim ve alay ile

Cuma namazı

kılardı, buna

Selamlık resm-i âlîsi denirdi.

O tarihte kabinede


(Bakanlar Kurulu)

içinde
sarıklı bir Şer’iye ve Evkaf

(Şeriat ve vakıf işleri)

bakanı bulunurdu.

O tarihte hafta tatili Cuma idi. O tarihte, mahkemelerde

Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye

adlı İslâmî kanun kitabı ile hüküm verilirdi. Vs.. vs..

Anayasa’nın ikinci maddesindeki

“devletin dini İslâm’dır”

hükmü Cumhuriyet’in ilânından

beş sene sonra kaldırıldı. Anayasaya laiklik, 1937’de, Atatürk’ün çok hasta olduğu ve devlet işlerine bakamadığı 1937 yılında
İsmet Paşa tarafından konuldu.

Çağdaşlar, laikler, Atatürkçüler bunları ya bilmezler, ya bilmez görünürler. Niçin? Çünkü işlerine gelmez.

Bu tür çağdaşların alnı secdeye varmaz, oruç tutmazlar, dinî ibadet ve faaliyetleri yoktur.
Lakin günde yirmi dört saat din din din diye konuşurlar.

(Geceleri din diye sayıklarlar) Be adamlar, be kadınlar madem ki, dindar değilsiniz niçin dini dilinize doluyorsunuz?

Din Atatürkçülük…

Din Atatürkçülük… Din Atatürkçülük… Bu iki kelimenin, kavramın birbiriyle uyuşur, bağdaşır tarafı var mıdır? Dindar değilsiniz, hep dinden bahs etmeyin. Atatürkçü değilsiniz, onu alet ve istismar etmeyin.

Ben bir Müslüman olarak
bu memlekette din sömürüsü olduğunu biliyorum,
kabul ediyorum ve
var gücümle bunu tenkit ediyorum.

Siz de çağdaş ve Atatürkçü olarak çağdaşlığın,
Atatürkçülüğün sömürü aleti ve vasıtası yapılmasına
karşı olsanıza.

Bu ülkede kaç çeşit Atatürkçülük, Kemalizm vardır?

Siz deyin yüz türlü, ben diyeyim bin türlü. Sağcı Atatürkçü solcu Atatürkçü, Atatürk rejimini devirmek isteyen

Nazımcılar en Atatürkçü,

Atatürk’ün localarını kapattırdığı

Masonlar
su katılmadık kopkoyu Atatürkçü…

Anıtkabire gidip ağlaya ağlaya resmî ziyaret yapanların kaçta kaçı samimî Atatürkçüdür? Dinin alet edilmesini, sömürü vasıtası yapılmasını istemeyenler, sizler niçin Atatürkçülük baskısı, sömürüsü yapıyorsunuz?

Herkes için söylemem ama bazıları Atatürkçülük, laikçilik yaparak

ayda on binlerce dolar beleş para kazanıyor.

Bu da bir tezgah, bu da bir değirmen… Bir

Atatürk Partisi

(Ata-Par) kurulsun, genel seçimlere girsin, acaba yüzde kaç oy alır?

Laiklik Partisi

(La-Par) kurulsa o kaç oy alır?

Çağdaşık Partisi

(Ça-Pa) kurulsun ve başına koyu Ergenekoncu bir kişi geçirilsin o kaç oy alır acaba?

Yahu 2009