Azgın ve Saldırgan Evangelistlerle İşbirliği Yapan Müslümanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 29 Ocak 2019
Perşembe
Le Monde gazetesinin 20 Ekim 2004 nüshasında Henri Tincq imzasıyla ABD’de Evangelist Hıristiyanları anlatan “Hıristiyan Siyonizmi…” başlıklı çok önemli bir yazı yayınlandı. Bu yazıda:
– Ünlü Evangelistlerden Jerry Falwell’in Resulullah Efendimiz hakkında hâşâ- “Terörist” iftira ve hakaretini savurduğu,
– Yine ünlü ve azılı (azgın da denilebilir) Evangelist Pat Robertson’un din-i mübin-i İslâm için “Deccal” dediği yazılıyor.
ABD Başkanı George Bush da bir Evangelisttir.
Hazret-i Muhammed’in risalet faaliyetine başlamasından bu yana İslâm’ın azılı, çetin, amansız düşmanları olagelmiştir. Asr-ı Saadette Ebu Cehil ve Ebu Leheb gibileri vardı.
Her asırda ve çağımızda da böylelerinin bulunmasını yadırgamayız. Ancak yadırganacak çok vahim bir durum vardır. O da:
Birtakım Müslümanların böyle azılı İslâm, Kur’ân, Peygamber düşmanlarıyla diyalog yapmaları, “Evrensel Kardeşlik” havalarına girmeleridir.
Allah’a ve Resulüne iman eden, İslâm’ı din olarak, Kur’ân-ı Kitab olarak kabul eden bir mümin “Ben Ebu Cehil’i severim, onunla diyalog yaparım…” diyebilir mi? Böyle bir şey kişiyi küfre götürmez mi?
Adamların İslâm’a, Peygambere, Kur’ân’a, Muhammedî Şeriata olan korkunç kinleri, gayzları, nefretleri, öfkeleri açıkça ortada. Sanki kin kusuyorlar, yüreklerindeki düşmanlık ise daha fazladır. Kur’ân böyleleri için “Kul mûtü bi gayzikum = Onlara ‘gayzınızla, öfkenizle geberiniz!’ deyiniz” buyurmaktadır.
Azılı, agresif Evangelistlerle can ciğer, sarmaş dolaş, diyalog ve dostluk yapanlar kendilerini uyaran mümin ve muvahhid Müslüman kardeşlerini dışlıyorlar. Neymiş efendim, kendilerini tenkid ediyorlarmış. İslâm’da temel bir kural vardır.: Ameller niyetlere göredir. Onlara yöneltilen tenkidler ve uyarılar hangi niyetle yapılıyor? Elbetteki, iyi niyetlerle yapılıyor. Yanlış yoldadırlar, ikaz edilmeleri gerekiyor. Ne korkunç bir hamlık içindeler. Doğru olan uyarı ve tenkidler dolayısıyla küplere biniyorlar, mümine düşmanlık ediyorlar; yalan da olsa övgülere bayılıyorlar. Sonra da İslâmiyet’e hizmet ettiklerini, hak yolda bulunduklarını iddia ediyorlar. Böyle kemalsizlikle hizmet mi yapılabilir?
Bütün Hıristiyanlar saldırgan, militan ve azgın Evangelistler gibi değildir. Resulullah’ı, Kur’ân’ı, İslâm’ı inkâr eden bazı Hıristiyanlar zâhirden edepli ve terbiyeli hareket ederler; Müslümanları kıracak beyanlardan uzak dururlar.
İki sene önce Lütfi Kırdar Salonu’nda büyük bir iftar ziyafetine davet edilmiştim. Salonda papazlar ve hahamlar da vardı. Papalığın İstanbul’daki temsilcisi bir Katolik rahibine söz verildi. Laf arasında cebinden küçük bir kitap çıkarttı, “Bu Cevşen kitabıdır, onu her gün okuyorum” dedi. Tabii ki, o bu sözleri söylerken bıyık altından gülüyordu, bendeniz de… Lakin salondaki birtakım saf Müslümanlar papaz efendinin bu sözüne mest ve hayran oldular, çılgınca alkışladılar.
Resulullah Efendimiz “Müminin firasetinden (keskin zekâ ve görüşünden) çekininiz, çünkü Allah’ın nuruyla görür” buyurmaktadır. Yahu, adam bir Katolik papazı. Hazret-i Muhammed’in Peygamber olduğuna inanmıyor, Kur’ân’ın hak Kitap olduğuna inanmıyor, İslâm’ın hak din olduğunu kabul etmiyor. Sonra cebinden bir Cevşen çıkartmış “SayınMüslümanlar, ben bunu her gün okurum” diyor. Böyle bir beyan karşısında, firasetli Müslümanların tepkisi ne olmalıydı? Mânidar tebessümler… Papazı alkışlayanlara firasetli mümin demek mümkün müdür?
Hazret-i Peygamber Efendimize (salat ve selam olsun O’na) terörist diyen, İslâm’ı Deccal olarak kabul eden, Yahudileri Müslümanlara karşı kışkırtan, İsrail’i maddî manevî destekleyen, İslâm’ı ve Müslümanları yeryüzünden kazımaya ahdetmiş olan Evangelistler ülkemizde dehşetli bir haçlı seferi başlatmışlardır. Peki, birtakım Müslüman politikacıların bunlara karşı tutumu nedir? Onları köstekliyorlar mı, yoksa destekliyorlar mı? Maalesef destekliyorlar.
Hiç mübalağa etmiyorum, gerçekten iki ateş arasında kaldı Müslümanlar. Bir yanda güçlü bir dinî cemaat, alabildiğine, sorumsuz ve şuursuz şekilde “Dinlerarası diyalog ve evrensel kardeşlik” faaliyetleri yapıyor; öbür taraftan birtakım politikacılar agresif misyonerlik hareketlerini adeta teşvik ediyor. Türkiye’nin AB’ye girmesi için böyle yapılması gerekiyormuş. Yahu, bu ne biçim mantıktır. Bu haçlı seferi, bu azgın ve saldırgan misyonerlik faaliyetleri Türkiye’nin parçalanmasına, batmasına yol açar. AB’ye gireceğiz diye ülkemizi batırmak reva mıdır?
Resulullah Efendimize terörist, yüce İslâm dinine Deccal diyen Evangelistler diyalogcu cemaate büyük paralar veriyormuş. Böyle rivayetler var. Bunlar doğruysa kale, içinden fethedilmiş demektir.
Peygamberimize, Kitabımıza, Dinimize, imanımıza, Şeriatımıza, Mukaddesatımıza saldıran azgın ve çılgın inkârcıları dost ve velî ittihaz edenlerde hiç mi akıl, şuur, vicdan, iz’an yok?
Ya Rabbi, ne günlere kaldık! 05 Kasım 2004