Pazar

 

Allah, Kur’ân’da doğrudan doğruya, dolaylı olarak da Peygamber’in lisanından insanları uyarıyor, ilahî hükümlere itaat etmelerini, azgınlıktan ve aşırılıktan kaçınmalarını öğütlüyor.

Kur’ân-ı azimüşşanın Nâziat suresinin 37-39’uncu âyetlerinde azanların ve dünya hayatını âhirete tercih edenlerin yerlerinin Cehennem olduğu bildirilmektedir.

Azmak ne demektir?

Allah Kitab’ında ve Peygamberinin sünnetinde, insanlara birtakım sınırlar çizmiştir. Bu sınırları aşanlar azmış olurlar. İslâm Şeriatı’nın, İslâm fıkhının birtakım hükümleri, ölçüleri, emirleri, yasakları, kıstasları vardır. Bunlara karşı gelenler azgınlardır.

Allah-u Teâlâ ve O’nun Peygamberi israfı yasak kılmıştır. Kur’ân “Müsrifler Şeytan’ın kardeşleridir” buyurmaktadır. Yemede içmede, giyim kuşamda, meskende, binitte, hayatın her safhasında israfa kaçanlar, saçıp savuranlar azgındır. On milyonlarca vatandaş sefalet ve sıkıntı içinde yaşarken bir milyon dolarlık lüks meskenlerde gösterişli bir hayat sürenler azmıştır.

Yüz bin, yüz elli bin, hattâ iki yüz bin dolarlık lüks binitlere kurulup caka satanlar azmıştır.

Binlerce dolarlık elbiseler, paltolar giyip gurur ve kibir içinde nümayiş yapanlar azmıştır.

İslâm Şeriatı, İslâm ahlakı, İslâm tasavvufu -nâdir istisnâlar dışında- doyduktan sonra yemeyi haram kılmıştır. Böyle yapanlar çatlayıncaya, patlayıncaya, tıksırıncaya kadar tıkınanlar azmıştır.

İslâm dini hangi kazanç ve gelirlerin helâl, hangilerinin haram olduğunu açıkça belirtmiştir. Haram helâl ayırımı yapmadan zenginleşen, gayr-i meşru ve gayr-i ahlakî yollardan para kazanan, kara servet sahibi olanlar azmıştır. Kur’ân onların barınağının Cehennem olduğunu haber veriyor.

Yukarıda sûre ismi ve ayet numarası vererek yazdım, Kur’ân “Dünyayı âhirete tercih edenin varacağı yer Cehennemdir” buyuruyor. İnsan, kuru kuruya, sadece diliyle iman ettim demekle mü’min olmaz. Yürekten iman etmesi ve imanın icablarını elden geldiği kadar yerine getirmesi gerekir.

Fâni, geçici, aldatıcı, oyalayıcı dünya hayatına büyük kıymet veren; âhireti hafife alan, âhiret için hazırlık yapmayan kimse azgındır.

Dünyadaki gençliğin, güzelliğin, zenginliğin, ikbalin, makam ve mevkinin, ünün, alkışın, müzeyyen (süslü) meskenlerin, çoluk çocuğun, lüks ve gösterişli binitlerin, yazlıkların kışlıkların, tantanaların, debdebelerin, şaşaaların füsun ve cazibesine kapılıp da âhireti boş verenler şaşırmıştır, sapıtmıştır.

Geçici ve aldatıcı dünya hayatı için zâlimlere, fâsıklara, fâcirlere yaltaklık yapan yalakalar, dünyanın haram yağlı kemikleri peşinde aç köpekler gibi koşanlar, dünya menfaati için dini satanlar azgınlar değildirler de nedirler?

Allah, mü’minlere nasihat ediyor, “İnkârcıları dost ve veli edinmeyiniz” diyor, uyarıyor. Allah’ın bu uyarısına rağmen, üç beş kuruşluk menfaat için münkirlerle dost olan, onların emirlerini yerine getiren, onları dost ve veli olarak kabul edenler sapıktır, azgındır.

Peygamber malın, paranın en büyük fitne olduğunu kesin şekilde haber vermiştir. Parayı, maddeyi, serveti put ve mâbut haline getirenler azgınlardır.

Kur’ân ve Sünnet iftirayı, yalanı, gıybeti, fitne ve fesat çıkartmayı, nemîmeyi (lâf taşımayı), ara bozmayı yasaklamaktadır. Bunları yapanlar da azgındır.

Saçı bitmedik yetimlerin haklarını yiyenler azgındır.

Devletin, belediyelerin bütçelerini hortumlayanlar, böylece halkın hakkını yiyenler de azgındır, zâlimdir, fâcirdir.

Kur’ân’da ribacılar için “Onlar Allah’a ve Peygamberine savaş ilân etmişlerdir” buyurulmaktadır. Riba parası yiyenler, riba ile domuz gibi semirip şişenler de zalimdir, sapıktır, azgındır. Barınakları Cehennem’dir.

Allah, malı ve serveti olan mü’minlerin zekat vererek fakirlere ve muhtaçlara yardım etmesini farz kılmıştır. Zekatı vermeyenler azgındır. Zekat mal ve paralarına göz dikenler, onları zimmetlerine geçirenler de azgındır.Şeriat ve fıkıh tüzel kişilere, cemiyetlere, derneklere, vakıflara, müesseselere zekat verilmesini caiz görmemiştir. Bu kuralı çiğneyenler de azgındır.

Mütecâhiren (açıkça) fısk ve fücur işleyenler, günah ve suçlarını sergileyenler de azgındır.Şeriat bunların gıybetinin yapılmasına cevaz vermiştir.

Din kutsaldır. Kutsal din ticarete, şahsî menfaate, bezirgânlığa âlet edilemez. Din ticareti, din bezirgânlığı, din sömürüsü yapanlar alçaktır, azgındır, fâsık ve fâcirdir. Onların ticareti ne kötü bir ticarettir.

İslâm’a hizmet edeceğiz diye ortaya çıkıp, bu maksatla saf Müslümanlardan çuvalla para toplayıp sonra İslâm’a ters düşen bir sürü iş yapanlar da azgındır.

Allah’ın kardeş kılmış olduğu mü’minleri birbirine düşman edenler; meşreb farklılıklarını bahane ederek tefrika çıkartanlar; mü’minleri tekfir edenler, Ümmet-i Muhammed’i birbirinden kopuk parçalara ayıranlar da azgındır.

Dinimizin en büyük amelî emri, en baş ibadeti salavat-ı hamsedir. Târik-i salât olanlar İslâm’ın en büyük emrini, ibadetini boşlamış, terk etmiş, ihmal etmişlerdir. Onlara verilecek sıfatı siz bulunuz.

İslâm insanlığa müjdeler vermekte, uyarı ve ihtarlar getirmektedir. Müjdelere kulak asmayan, uyarı ve ihtarları önemsemeyenler azgınlar değil midir?

Peygamber “(Kâmil) mü’min o kimsedir ki, insanlar onun elinden ve dilinden emîn olurlar” buyurmuştur. İnsanlara eliyle (fiilen) ve diliyle (yazıyla, yayın yaparak) zarar verenler, toplumsal barışı bozanlar da azgındır.

Müslümanlık edebiyatı yapmakla kişi kâmil dindar olamaz, azgınlıktan kurtulamaz.

İnsan nefsi kötülükle çok emreder. Nefs terbiye edilip dizginlenmedikçe azgınlıktan kurtuluş olmaz.

İslâm dinine ve Müslüman ümmetine en büyük zararı yarı mühtedi, bozuk, moloz, azgın Müslümanlar vermektedir.

Başkalarını kötü görüp, kendisini iyi görmek de bir tür azgınlıktır.

Azgınlıktan kurtulmak için:

• Kur’ân’ın emir, yasak ve öğütlerine uymak,

• Peygamberin Sünnetine tâbi olmak, onun yap dediklerini yapmak, yapma dediklerini yapmamak; yaşayışta onu takip ve taklit etmek.

• Aldatıcı, kandırıcı, oyalayıcı dünya işlerinden uzak durmak.

• Âhireti dünyaya tercih etmek.

• Gurur, kibir, gösteriş, tantana, lüks, aşırı konfor, aşırı tüketimden uzak durmak.

• Peygamberin gerçek vekil, halife ve vârislerine biat ve itaat etmek, onların peşinden gitmek.

• Ölünceye kadar faydalı ve kıymetli ilim öğrenmek ve bunları hayatına tatbik etmek.

• Nefs-i emmâresini kendisinin en büyük düşmanı bilmek.

• Allah ve Peygamber düşmanlarını dost ve veli ittihaz etmemek.

• Riyaset ve ikbâl hırsı tuzağına düşmemek.

• Beş vakit namaza ve cemaate râgıb olmak.

• Allah’ın kendisine lütf ve ihsan ettiği nimetleri paylaşmak, onların bir kısmını muhtaçlara vermek.

• Mürüvvetli, muhlis, muhsin olmak.

• Tevazudan, alçak gönüllülükten, zühd ve takvadan uzak kalmamak gerekir. 05 Temmuz 2004