Aralığın son üç gününde ve bilhassa yılbaşı gecesi Balıkesir İzmir arasındaki yolda büyük sıkıntılar yaşandı. Kar yolu tıkadı, on binlerce araç sıkıştı kaldı.

Kırk saat aç susuz kalanlar olmuş. Otomobillerdeki bebekler ve yaşlılar perişan…

Yakıt bitince donma tehlikesi… Şikayetler, feryatlar, figanlar, kahır ve üzüntüden kendini yerden yere atmalar…

Bunların sebebi tedbirsizliktir.

Madem ki kar yağacak, meteoroloji uyarıyor,

seyahatini erteleyeceksin, erteleyemiyeceksen otomobiline yiyecek, içecek alacaksın. Termoslarda sıcak içecekler.

Yakıt biterse nasıl ısınacaksın?… Affedersiniz tuvalet ihtiyacını nasıl göreceksin…

Bunları düşünmeden, tedbir almadan,

“Bir şey olmaz bir şey olmaz… Karlar temizlenir, yollar açılır… Varacağımız yere kolayca ulaşırız…”

diyenler epey üzüldüler, hayli sıkıntı ve eziyet çektiler. Çektikleri onlara ders olur mu? Hiç sanmam.

Bizde yeterli

(hiç yok demiyorum…)

tedbir kültürü yok.

Büyük, korkunç maden kazaları olur, tedbirsizlikten… Pamukovada yarı hızlı tren devrilmişti, tedbirsizlikten. Bir sürü aksaklık, kaza, felaket… Hep tedbirsizlikten.

Aylardır,

“Baharda vahim hadiseler olabilir”

diye yazıyorum, aldıran yok.

Bazı liselerde, on sekiz yaşın altında öğrencileri

kütleler haylinde sokaklara meydanlara dökme hazırlıkları var. Tedbir alınıyor mu?

İstanbul sabah akşam, bazen günün her saatinde trafik sıkışıklığından patlayacak hale geldi. Tedbir alınsa, i

lk yapılacak iş yeni inşaatları durdurmak, yahut en azından yeni inşaata başlatmamak olmalı değil midir?

Böyle bir şey var mı?

En büyük gaflet, aksaklıkların sürüp gideceği kuruntusudur. İleride bir patlama, büyük bir kopukluk olabileceğini kimse düşünmek istemiyor.

2015 yılı Türkiye için, Ortadoğu için, dünya için çok vahim, çok önemli, çok sıra dışı hadiselere gebedir.

İktisadî ve malî büyük krizler çıkabilir…

İç savaş… Kalkışma… Eski Gezi’nin yüz misli yeni Gezi’ler…

Güneyimizdeki savaşın ateşi bize de sıçrayabilir… Bir yerde büyük bir zelzele olabilir… Salgın hastalıklar…

Bunlara karşı yeterli ve etkili tedbirler alınmış mıdır? Dikkat buyurunuz,

yeterli

kelimesini kullanıyorum.

1968’de Paris’te bir milyon muhalif sokaklara dökülmüştü. Gençlik aşırı şekilde politize edilmişti. O zamanki devlet başkanı

General De Gaulle

talihli, müdebbir

(tedbirli)

bir politikacı idi. Krizi atlatabilmişti…

Bizde şu anda

bazı liseler kazan gibi kaynıyor sessiz sedasız.

Baharda, gençleri çocukları sokağa dökmek istiyorlar.

Dünün bütün egemen azınlıkları darbe hazırlığı içinde.

Hem demokrasi diye bağırıyorlar, hem de serbest seçimlerle işbaşına gelmiş iktidarı sivil darbe ile devirmek istiyorlar. Bu ne çarpık ve acayip demokrasi anlayışıdır.

Halkın bir kısmı, Ege bölgesinde karda kışta yollarda aç susuz yakıtsız kalıp perişan olanlara benziyor. Bir şey olmaz, bir şey olmaz, bir şey yapamazlar, panik yapmayınız… Onların felsefesi budur.

Geçtiğimiz Eylülde Diyarbakır’da ve birkaç şehirde yapılan terörler, yakmalar, yıkmalar, talanlar, müze ve kütüphane tahripleri, kan dökmeler aynı anda yüz yerde yapılırsa ne olacak?

Tek söyledikleri

“Etrafı dehşete verme, kuruntulara kapılma, paniğe yol açmadır…”

Adnan Menderes iktidarı gaflet etmeseydi, gereken bütün tedbirleri alsaydı, hazırlıklı olsaydı, uygun bir siyaset takip etseydi yıkılır mıydı?

Ah tedbir vah tedbir!..

(İkinci Yazı) Kötülüklere İyi İyiliklere Kötü Deme

Şartlanmak, hür ve haysiyetli bir insan için çok kötü bir şeydir. Bağımsızlığını korumak isteyen şartlanmaktan uzak dursun.

Ülke fitne fesat, dedikodu, entrika, tefrika kazanına dönmüş, fokur fokur kaynıyor. Sen kendini korumak istiyorsan bu konuda şartlanmayacaksın, elinden geldiği kadar bunlara bulaşmayacaksın.

Para ana değer haline gelmiş, sen kendini koruyacaksın, doğru ve iyi ana değerlere bağlı kalacaksın

Küfür, şirk, nifak, fısk, fücur, beyinsizlik selleri içindesin, kendini bunlara kaptırmayacaksın, yüksek bir ağaca tırmanacaksın.

Çok sayıda kişi deliler gibi yiyip içiyor, sen böyle yapmayacaksın.

Lüks ve müzeyyen ev, lüks yazlık, lüks oto, lüks mobilya, lüks giysiler hastası ve bağımlısı olmayacaksın. Kanaat ve tevazu sahil-i selametinde kalacaksın.

Normal şeyleri anormal, anormal şeyleri normal görmeyeceksin.

Herkes dedikodu ve gıybet ediyor, ben de uydum kalabalığa ediyorum… Bu kafayı bırak ve sen etme.

Herkesin lüks, gösterişli, pahalı cep telefonu var, senin olmayıversin.

Elinde imkan olanlar fazla yiyip içiyor, sonra hastalanıyor. Sen böyle yapma.

Lüks otomobil sevdalılarına bakma, sen ihtiyacın ne kadarsa ona göre bir otomobil al.

Kitap okumayanlar seline sakın kapılma, sen faydalı kitap okuyan saadetli azınlık içinde ol.

Milyonlarca insan holiganlık yapıyor diye sen de mi yapacaksın? Sakın sakın sakın!..

Deliler çoğaldı diye sen de deli olma…

Kimliksizlik, yabancılık yaygın hale geldi, sen kendi kimlik ve kültürüne sımsıkı bağlı kal.

Şaşkınlık yaygın hale geldi diye sen de şaşkın mı olmalısın?

Şartlanma şartlanma… Akıllı ol, ahlâklı ol, vicdanlı ol, âdil ol, insaflı ol… Mütevazı ol, kanaatli ol, faziletli ol…

Haram yeme konusunda, yiyenlere uyma…

Halkın büyük kısmı çocuklarına yeterli din, ahlâk kültür ve terbiyesi vermiyor. Sen veren azınlıktan ol.

Pavlov’un şartlı refleksli deney hayvanı gibi olma.

Hür ol, haysiyetli ol, asaletli ol.

Adam ol, insan ol, Müslüman ol. 02.01.2015