Balyoz
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 22 Aralık 2018
1. Taraf gazetesine Balyoz dolayısıyla teşekkürler.
2. Sivil güçler ve millet uyuyor, Taraf’a tekrar teşekkür.
3. Balyoz hareketi başarılı olsaymış, Ezan Türkçe okutulacakmış. Ordunun Ezan’a karışması ne kadar saçma.
4. Bir çok bilmiş “İmamı Azam Türkçe namaz kılmaya fetva vermiş…” diyor. Bu çok bilmiş çok cahilmiş. Türkçe için değil, yeni Müslüman olan bir Fars’ın, Arapça Kur’ân’dan Fatiha’yı ve birkaç zamm-ı sureyi okuyup öğreneceği zaman içinde geçici ve istisnaî olarak Farsça namaz kılmasına izin vermiştir. Bu içtihad genel değildir ve bugün geçerli değildir. Namaz, Arapça Kur’ân ve tesbihatla kılınır. Hakikî Ezan Arapçadır. Namaz kılmayanlar namaza karışmasın!..
5. Balyoz hareketi başarılı olsaymış 200 bin kişi temizlenecekmiş.
6. Gazeteciler, yazarlar tutuklanacakmış.
7. Kemalist devrimlerin tamamı ayakta tutulacakmış. Şapka devrimi ana devrim olduğuna göre herkes şapkalı… Fötr şapka, melon şapka, silindir şapka, üzeri kuş tüylü Bavyera şapkası, hasır şapka, kolonyal şapka, karı şapkası, erkek şapkası, çocuk şapkası, papaz şapkası, haham şapkası… Şapka da şapka…
8. Fatih ve Beyazıt camilerinde Cuma günü bomba patlatılacakmış. Kanlı darbe…
9. Türkiye gericilerden kurtarılacakmış. Aman ne kurtarma ne kurtarma.
10. Gericiliğin bir daha hortlamaması, devrimlerin ebedî olması için gereken herşey yapılacakmış.
11. Tutuklananlar stadyumlara doldurulacakmış.
Bu Balyoz dosyası son bomba… Kimbilir daha ne bombalar bulunacaktır. Peki Ergenekoncular bu gibi Balyoz hareketlerinden vaz geçerler mi? Asla vaz geçmezler. Çünkü Cumhuriyet tehlikededir… Kemalizm tehlikededir… Atatürk devrimleri tehlikededir… Vesayet demokrasisi tehlikededir… Sabataycı saltanat ve hakimiyet tehlikededir.
Vesayet olsun, namaz Türkçe kılınsın, Ezan Türkçe okunsun, herkes şapka giysin, o biçim bir laiklik uygulansın ki, Türkiye kısa zamanda Ortadoğu’nun Japonyası olsun, uygarlık ufuklarına füze gibi fırlasın, az zamanda çok işler yapılsın. (Aklı başında vatandaşlara not: Ordumuzun hükmî şahsiyetine zarar verilmemelidir. Balyoz hareketi, bundan önce açıklanan hareketler, bundan sonra ifşa edilecekler ordunun içindeki birtakım çetelerin faaliyetidir. Ordu halkın ordusudur, ülkenin ordusudur, devletimizin ordusudur. Onun hükmî şahsiyetine düşmanlık yapılmamalıdır.)
Yıllarca önce kaç defa yazdım: İstanbul’da büyük bir deprem olursa Türkiye (En azından Marmara bölgesi) yabancı bir devlet tarafından; anarşiyi önlemek, güvenliği korumak, yardımları doğru dürüst dağıtmak bahanesiyle işgal edilecektir.
Haiti’de böyle oldu…
Büyük bir deprem sadece yıkmakla, kütlevî ölümlere sebep olmakla kalmaz.
Depremden sonra yağma hareketleri başlar.
Depremzedeler için dünyanın her yerinden gelen yardımlar çeteler tarafından yağmalanır.
Ergenekon’un büyük İstanbul depremi ile ilgili dehşetli planları vardır.
Depremi fırsat bilip birileri darbe yapmak isteyecektir.
Sağ kalan rantçılar deprem sonrası rantlar için kolları sıvayıp harekete geçecektir. Ölen ölmüş, kalan kalmış, ranta devam…
Deprem kışın olursa mega kentte binlerce yangın çıkacaktır.
Uzmanlar ne diyor? Otuz sene içinde olur. Belki yarın…
Tedbirler neler?
On sene önce alınan ceset torbaları muhakkak depolarda çürümüştür. Acaba nerelere koymuşlardı?
Birkaç yere deprem merkezleri kurmuşlardı. Onlar ne oldu acaba?
Beklenen deprem hakkında binlerce sayfalık rapor, talimatname hazırlanmıştı.
Bir depremolog (sismoloji uzmanı) profesör, “Toplum olarak depreme alışmalıyız…” deyip durmuştu. Gerçekten alıştık, aldırdığımız yok.
Haiti depreminin çanları çalıyor dan dan dan…
Aldıran var mı aldıran?
Haiti ne kadar uzak değil mi?
Bilenler ne diyor. Yer küresinin öbür ucunda olan bir deprem, yirmi bin kilometre uzaktaki fayları tetikler, harekete geçirir.
Birkaç yıl önce bir rapor yayınlanmıştı. İstanbul’da yetmiş bin bina çökecek, kırk bin kişi ölecekmiş. Demek ki, her binada 0,65 kişi oturuyormuş. Şu raportörlerin matematiği ne kuvvetli!
Geçen depremde deprem ilahî bir cezadır diyen gazeteci-yazar MehmetKutlular hapse atılmıştı.
Haiti depremi için ABD’li bir senatör aynı şeyi söyledi, bizdeki çağdaş ve laik bir gazete onu gericilikle suçladı.
17 Ağustos büyük depreminden bu yana on seneyi aşan bir müddet geçti. Bu müddet içinde İstanbul depreme karşı hazırlanabilirdi. Heyhaaaat!..
Unutmayın:
Büyük deprem yabancı emperyalist bir ülkenin topraklarımızı işgale teşebbüs etmesine yol açabilir.
Büyük sayıda kaçak, çürük çarık, imar affından yararlanmış bina çöker yassı kadayıf gibi olur.
Deniz kumuyla yapılmış binalar.
Kırk senede nüfusu bir milyon 750 binden, yirmi milyona çıkartılan dev şehir.
Depremden sonra binlerce yangın.
Kışın olursa soğuktan kırılanlar.
Açlık…
Büyük sayıda yaralı nasıl tedavi edilecek?
Yaygın yağmacılık.
Soruyorum: Biz Japonya gibi depreme hazırlıklı mıyız?
Deprem kuşağı üzerinde niçin çürük çarık milyonla bina yaptık.
Niçin kaçak katlara göz yumduk?
Rant.
Rüşvet.
Oy satın almak için imar affı.
Gecekondu affı.
Çarpık şehirleşme.
Çürük şehirleşme.
On yılda on milyon genç yarattık her yaştan. Tedbir alınmadı diyen kimmiş?.. Milyonla ceset torbası depolandı her boydan. Aman VİP ve seçkin ölülerin torbaları yaldızlı ve kaliteli olsun!.. Renkleri siyah değil mor olsun. 23 Ocak 2010 Cumartesi