Başbakan’ın Evinin Salonunda Neler Olmalı?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazartesi
Paris Belediye Başkanı’nın, Fransa Dışişleri Bakanı’nın ve diğer devlet büyüklerinin bürolarına, evlerine baktığınız zaman o mekânlarda büyük bir sanat, yüksek bir dekorasyon, çok değerli eşyalar, üstün bir zevk görürsünüz.
Türkiye Başbakanı’nın Ankara’daki evinin salonunda dekorasyon nasıl olmalı, ne gibi eşyalar bulunmalı, duvarlarda hangi görsel malzemeler yer almalıdır?
(1) Atina’ya gittiğimde
kalmıştım. Caddenin karşısında büyük bir gravür dükkânı vardı. Birkaç defa gittim. 15-20 avrodan tutun 3000-5000 avroya kadar tarihî, otantik gravürler satılıyordu. Navarin Savaşı ile ilgili, İngiltere’de basılmış muhteşem iki gravür gördüm. Hâfızam beni yanıltmıyorsa, her biri 2000 avroyaydı. Bir Türk Başbakanı’nın salonunda Navarin Savaşı ile ilgili tarihî bir resim yer alamaz. Lâkin Türk zaferleri ile ilgili çok büyük, nadir, çok değerli bir gravür alınır, paspartu içinde ahşap altın varaklı bir çerçeveye konularak duvara asılabilir.
(2) Tavanda mutlaka el yapımı Türk-İslâm motifleri ile bezenmiş harikulade bir tavan göbeği bulunmalıdır. Boyanmış, patine edilmiş, eskitilmiş…
(3) Başbakan’ın salonuna öyle cangul cungul, zangur zungur âvize asılamaz. Birinci sınıf nefis, ferforje bir kandillik, özel imal edilmiş buzlu camdan kandiller, içlerinde mat ışıklar saçan ampuller…
(4) Perdeler çok önemlidir: Unkapanı’ndan, şuradan buradan metresi 30-40 liraya alınabilen perdelikler, Başbakan’ın salonuna yakışmaz. Vakko ile veya ona benzer bir müessese ile anlaşılacak, 16. asır Türk kumaşlarına benzer bir kumaş dokutulacak ve perdeler bundan yapılacak. Firma ile de konuşulacak başkalarına bu kumaş verilmeyecek.
(5) Perdelerin üzerine ahşaptan altın varak kaplı müzelik, son derece güzel ve sanatlı kornişler konulmalıdır.
(6) Tavanlar değerli bir kumaşla “otağ”a benzetilerek kaplanabilir. Bir İtalyan dekorasyon dergisinde görmüştüm, fevkalade güzel olmuştu. Çadır gibi dökümlü olacak. Büyük Çamlıca Tepesi’ndeki kadınlara tahsis edilen küçük mescidin tavanı Vakko kumaşı ile kaplıdır. Çok beğenilmişti.
(7) Salonun
(8) Koltuklar çok modern olmayacak, kıymetli yastıklarla renklendirilip güzelleştirilecek.
(9) Yerlerdeki halılar çok önemlidir. Mutlaka eski olmalıdır. Hiç olmazsa 60-70 senelik… Böyle halılar pahalıdır ama “çok” pahalı değildir. Anadolu halıları tercih edilir. Kafkasya, İran, Ortaasya halıları sermekte herhangi bir sakınca ve beis yoktur.
(10) Duvarlara hatt konulmalı mıdır? Bence konulabilir. Bunlar ya kıymetli antika yazılar olmalı yahut Özçay kardeşler ve emsali yeni hattatların eserleri olmalıdır. Müslüman bir devlet büyüğünün evinde mutlaka son derece sanatlı ve müzeyyen bir hilye-i şerif levhası yer almalıdır.
(11)
Başbakan’ın salonunu Ayvazovski tablosu bile kurtarmaz. Civanyan Mivanyan’la bu iş halledilmez. En iyisi, yaşayan birinci sınıf birkaç ressama tablo ısmarlanabilir. Bunlar yabancı sanatkârlar olabilir. Ayrıca suluboya değerli resimler de asılabilir. Lâkin bunların hiçbiri sıradan şeyler olmamalıdır. Fuzulî gibi büyük bir şâirin, Ahmed Cevdet Paşa gibi büyük bir hukukçunun, Barbaros gibi büyük bir denizcinin tabloları da asılabilir.
(12) Birkaç vitrin bulunmalı, içlerinde birkaç eski Beykoz gülabdanı, Yıldız porseleni, en azından bir Meissen, gümüş zarflı kahve fincanları ve bunlara benzer cam, porselen, toprak, gümüş eşya yer almalıdır.
Bir kere çok kıymetli ve sanatlı bir tepsi içinde getirilmelidir. Bardaklar gerçek kristal olmalı, tabakları Yıldız Porselen Fabrikası’nda özel olarak üretilmiş bulunmalıdır. Gümüş kaşıkları bile sanatlı olmalıdır. Çay Seylan, Hindistan (Darjeeling), Çin (Yunnan), Japon çaylarından harmanlanmış olacak, bir yudum içenin, nefaseti karşısında aklı başından gidecek. Çayın yanında uyduruk kek veya pasta verilemez. Bunların mutlaka çok özel ve çok güzel olması gerekir… Misafirlere özel gümüş küçük kaplar içinde ceviz reçeli ikram edilebilir.
Yemen kahvesinden yapılacak… Yanında küçük bir tabakta güllü ve sakızlı lokum…
Bir Saint-Louis bardağında su…
Müslüman kişinin evine pabuçla girilmez. Peki, misafirlere verilecek terlikler nasıl olmalıdır?
Uyduruk, kalitesiz, sıradan terlikler olmaz. Özel imalat olmalıdır. Bazı şehirlerimizde tamamı deriden ve köseleden son derece zarif ve dikkat çeken eski usul, millî, yerli terlikler yapılıyor, buralardan özel olarak yaptırtılıp getirtilebilir.
Salonda bir kaç saat bulunmalıdır. 1700’lerden kalma büyük, ağırlıklı ve rakkaslı bir eski zaman konak saati, nefis bir kadran… 8 günde bir kurulacak… Dikkati dağıtmayan zarif bir müzik parçası çalacak her saat başında… Bundan başka tırnaklı aynalı masada yine antika bir saat bulunacak.
Ucuz, uyduruk, işporta malı, ıvır zıvır, röprodüksiyon resimler, 10 liralık biblolar, kıymetsiz şekerlikler, abuk sabuk örtüler, Hindistan’dan bir iki liraya gelen yastık yüzleri…
Çay, kahve getirenler, şeker tutanlar, kapıyı açanlar, terlik verenler mutlaka tarikat terbiyesi görmüş, medenî gençler olmalıdır. Yüzleri, bakışları, kıyafetleri, davranışları hiç rahatsız etmemelidir. Aksine çekici ve sempati kazandırıcı olmalıdır.
Bu hususta kararsızım. Edilecekse mutlaka kolonyanın ilk çıktığı yer olan Köln’den, orijinal antikamsı şişeler içinde çok kaliteli bir kolonya getirtilmiş olmalıdır.
Geleneksel Türk terbiyesini çok iyi bilen Ermeni tarihçi müteveffa
misafirlerini (bir şey sormak için gelmiş liseli veya üniversiteli bir çocuk bile olsa) ceketinin düğmeleri ilikli olarak karşılar; çay veya kahve, lokum ikram eder ve eline de kolonya dökermiş diye
okumuştum.
Misafirlere meşrubat ikram edilecekse bunun mutlaka Türkiye kültürüne uygun olması gerekir. Coca Cola, gazoz, boyalı, aromalı ve kimyalı meyve suyu olmaz; saray limonatası (nâneli), çam fıstıklı cillap şerbeti, turunç şerbeti, temr-i hindî (demirhindi)… Bunların bardakları da çok önemlidir… Diyelim nefis bir saray limonatası ikram edildi davetlilerden/misafirlerden biri kocaman bardağı bir yudum ve solukta içti bitirdi. O zat-ı gayr-ı muhteremin ismi akredite kişiler listesinden çıkartılır ve bir daha dâvet edilmez!
Beş kişilik bir Beyaz Türk veya ecnebî heyet Başbakan’ı evinde ziyaret ediyor. İki saat görüşüp sohbet edildi.
Dilleri tutulmazsa büyü bozulur… 05 Haziran 2007