Basiret ve Firâset
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Perşembe
Militan ve fanatik din düşmanlığı ile azgın ve kuduz din sömürüsü arasında gizli bir işbirliği vardır. İkisi de birbirine muhtaçtır, bağlıdır. Din düşmanları kendilerini haklı göstermek için din sömürüsü ile mücadele ettiklerini söyler. Lâkin el altından, sinsice onları destekler. Din sömürücülerinin bazısı din düşmanlarının ajanıdır, bazısı ise farkında olmadan ajanlık yapmaktadır. Nice din sömürücüsü ile din düşmanları arasında gizli anlaşmalar, protokollar vardır.
Din sömürücüleri de din düşmanlarına muhtaçtır. Saf ve câhil Müslümanları kaz gibi yolabilmek, inek gibi sağabilmek için din düşmanlarının gayzlarını, aşırılıklarını, saldırılarını, azgınlıklarını, kuduzluklarını kullanırlar.
Aşırı, militan, azgın din düşmanlığı ile yine aynı sıfatlara sahip din sömürücülüğü bu memleketin, bu milletin, bu devletin başındaki en büyük iki belâdır.
Türkiye bu iki belâdan kurtulmadıkça kurtulup yücelemez.
Müslüman halk dönen dolapları, oynanan oyunları bilmiyor.
Gafletten, ahmaklıktan, cahillikten, saflıktan, kandırılmaktan, âlet edilmekten, vasıta kılınmaktan kurtulmak için basiretli ve firasetli olmak gerekir. Herkes basiretli ve firasetli olamaz. Yetmiş milyonluk şu ülkede kaç basiretli ve firasetli Müslüman çıkar? Bilemediniz beş on tane. Milyonlarca Müslümanın kurtuluşu bu beş on kişiye tâbi olmalarında, onların sözlerini dinlemelerindedir.
Bu beş on basiretli ve firasetli üstün Müslümanın sıfatları nelerdir? Bazılarını sayayım. Birincisi onlar âlimdir ve ilimleriyle âmel ederler. Bildiği faydalı ilimle amel etmeyen kişi hakikî âlim olamaz. Şöyle bir hadîs vardır: “Cehenneme bir adam atılır, öyle pis kokular saçmaktadır ki, cehennem ehli onun yanına gelir, ‘Biz burada zaten bir sürü azap çekiyoruz, bir de senin şu pis kokun bunlara eklendi. Sen dünyada ne yaptın ki, bu hale geldin?’ diye sorarlar. O adam, ‘Ben alimdim ama ilmimle amel etmezdim’ cevabını verir.”
İkincisi muhlistir yâni ihlâs sahibidir. Hâdis-i Kudsî’de şöyle buyuruluyor: “İhlâs benim ilâhî sırlarımdan bir sırdır, onu sevdiğim kulumun kalbine koyarım.”
Üçüncüsü Kitabullahın ve Sünnetin prensiplerine uyar. Kur’ân’a ve Sünnet’e muvafık bir hayat sürer. Kur’ân ve Sünnet kibri, gururu, gösterişi, dünyaperestliği, tantanayı, debdebeyi, riyaset peşinde koşmayı, mal ve servet iddihar etmeyi, nefs-i emmaresine uymayı yasak kılmıştır.
Dördüncüsü, başta beş vakit namaz olmak üzere ibadetleri eda eder.
Beşincisi yüksek ahlâk, fazilet ve karakter sahibidir.
Altıncısı yalan söylemez, emanete hıyanet etmez, verdiği sözü tutar, yapamayacağı iş için “Yaparım, ederim” demez, Müslümanları aldatmaz.
Yedincisi dini imanı para olmaz, nefs-i emmaresine put gibi tapmaz.
Böyle firasetli din büyükleri Şeriat ve Tarikat ocaklarında yetişir.
Bugün memleketimiz Müslümanlarında namaz konusunda büyük bir gevşeklik, gaflet, tehâvün (hafife alma), hıyanet görülmektedir. Bu Ümmetin basiret ve firaset sahibi büyükleri bu konuda halkı uyarmalıdır. Halk da onların uyarılarını dinlemeli, öğütlerine kulak vermeli ve namaza başlamalıdır. Ben eminim ki, namaz konusunda bir kampanya açılsa, bir seferberlik başlatılsa milyonlarca kişi bu ibadeti ifa etmeye başlayacaktır. Zamanla, beş vakit namazlarda camiler cumalardaki gibi dolacaktır.
Basiretli ve firasetli büyük zatların emr-i mâruf ve nehy-i münker konusunda da Müslümanları uyarması gerekir. İnsanın en büyük düşmanı kendi nefsidir. Nefsle yapılan cihad, büyük cihaddır. Basiretli ve firasetli seçkin kişiler bu mevzuda da Müslümanları ikaz etmelidir.
İslâm’da birlik, beraberlik, sevgi, tesanüd, dayanışma çok önemlidir. Bunlar giderse Müslümanların zillete ve esarete düçar olacağı bildirilmiştir. Basiretli ve firasetli zatların, Müslümanlar arasındaki fitneleri, fesatları, nifak ve şikakları, çekişme ve tepişmeleri kaldırmak, iman kardeşliğini hâkim kılmak için nasihat etmeleri gerekir.
Ticaretlerin en çirkini gayr-i meşru zenginliklerin en fazla haram olanı, mukaddesat bezirganlığı ile yapılan ve elde edilenidir. Bugün birtakım kirli, pis, münafık adamlar din ticareti ile efsanevî servetler elde etmişlerdir. Basiret ve firaset sahibi ulu kişiler bu hususta da Müslümanları uyarmalıdır.
Ülkemizde din ve siyaset konuları ayağa düşmüş olup cahil halk tabakası veya doktor, mühendis, ziraatçi gibi uzmanlar kendi re’y, heva, hevesleriyle işkembe-i kübradan fetvalar vermekte, saçma sapan reçeteler ortaya koymakta, uluorta konuşup durmaktadır. Gazetelerde, dergilerde, kitaplarda binlerce yersiz ictihad ve yanlış yorum ve görüş ileri sürülmektedir. Basiretli ve firasetli alim ve arif kişiler Ümmet-i Muhammed’i bu konuda da uyarmalı, bir disiplin içine sokmalıdır.
Bugünkü dinsizlik, azgınlık, hedonizm furyası içinde birtakım Müslüman kadınlar da şaşırmış ve kendilerini dağıtmış vaziyettedir. Bazı köylerde başaçık gezen kadın ve kızlar görülmektedir. Yine köylerde beş vakit namaz kılan genç hemen hemen hiç kalmamıştır. Para tek değer haline gelmiş, putlaştırılmıştır. Basiretli ve firasetli büyükler bu konularda da Ümmet’i uyarmalı, doğru yola sokmak için çalışmalıdır.
Cahil kalan, Ümmet hiyerarşisi yıkıldığı için başıboş hareket eden dindar kitleler vahim ve gülünç bir teneke kültürüne saplanmışlar, dine hizmet ediyoruz diye saçma sapan çirkin betonarme binalar, cami kaloriferleri, cami soğutma cihazları, hoparlörler, mermerler, yaldızlar, meşrutalar için şimdiye kadar milyarlarca dolar ziyan etmişlerdir. Basiretli ve firasetli kişiler bu konuda da ikaz etmelidir.
Türkiye Müslümanlarının her şeyi var. Koskoca bir ülkeleri var. Milyonlarca insanı var. Milyarlarca dolar parası var. Az buçuk da olsa hürriyet, fırsat, imkân var. Lâkin yeterli beyin yok; firaset, ilim, irfan, kültür, basiret yok. Dünya bilgi çağına girdi. İnsanlık globalleşti, lâkin Müslümanların hâlâ bir bilgi bankaları, bir stratejik araştırma enstitüleri, sanat ve kültür merkezleri yok. Hafız kursları, İmam-Hatip mektepleri ile kurtulacaklarını sanıyorlardı. O ümitleri de boşa çıktı. Şimdi ne yapacaklarını bilemiyorlar.
Bazen bir adam bir ümmete bedeldir. Yakın tarihimizde harika hizmetler etmiş, büyük mânevî fütûhata nail olmuş Bediüzzaman Said Nûrsî Hazretleri bunlardan biridir.
Ey şaşırmış zamane Müslümanları! Firasetli adamlar bulup, onlara tâbi olunuz. Bulamazsanız, geçmiş asırlardaki firasetli büyüklere, meselâ İmam-ı Gazalî’ye, İmam-ı Rabbanî’ye, Celalüddin Rûmî’ye ve benzeri mürşidlere tâbi olunuz.
Ey firaset sahipleri! Varsanız, siz de huruç ve zuhur ediniz… 17 Kasım 2000