Cuma

 

Biz Müslümanlar şunları istemeliyiz ve gerçekleşmeleri için Kur’ân’a ve Sünnet’e uygun şekilde malla ve canla çalışmalıyız.

1. Kur’ân’a ve Sünnete uygun sahih bir itikad.

2. Beş vakit namazın dosdoğru kılınması.

3. İslâm Ümmeti içinde yeterli sayıda ehliyetli, liyakatli, icazetli din alimi, rehber, mürşid, müjdeleyici, uyarıcı yetiştirilmesi.

4. Yeryüzünde İslâm barışının hakim olması.

5. Mârufun (iyiliğin) emr edilmesi, münkerin (kötülüğün) yasaklanması, engellenmesi.

6. Adaletin ve insafın hakim olması.

7. Zekat ve sadakalarla sosyal adaletin sağlanması.

8. Din, can, mal, ırz, neseb güvenliğinin sağlanması.

9. Zulmün ve teaddinin önlenmesi.

10. Suç işlemeyen, kötülük yapmayan iyi, sâlih, temiz insanların korkusuz bir hayat sürmeleri.

11. Şerir, câni, şaki, suçlu kişilerin te’dib ve tenkil edilmeleri (Başkalarına örnek olup korkutacak şekilde cezalandırılmaları).

12. İnsanlara dünyada ve ahirette faydalı olan ilimlerin öğretilmesi.

13. Azgınlığın, fuhşiyatın, ahlaksızlığın her türlüsü ile mücadele edilmesi ve halkın korunması.

14. Güçsüzlerin, ezilenlerin, mazlumların yardımına koşulması.

15. Ahlakın, faziletin, bilgeliğin dünyaya hakim olması.

16. İffet ve hayânın yaygın olması.

17. Bütün mü’minlerin, (rahmanî ve faydalı çeşitlilikler muhafaza edilerek), sarsılmaz bir birlik beraberlik, ittihad ve vifak içinde olması.

18. Ümmet-i Muhammed’in başına ehil ve layık bir İmam-ı Kebir veya Emîrü’l-mü’minin seçilmesi, ona biat ve itaat edilmesi.

19. Din ve mukaddesat sömürüsünün kesinlikle önlenmesi, halkın parasının birtakım sahtekârlar tarafından toplanıp zimmetlerine geçirilmesine mâni olunması.

20. Allah’ın (ve Resulünün) her konuda çizmiş olduğu sınırların korunması.

21. İnsanların ve toplumun, dünyevi vazifelerini aksatmadan yerine getirmek şartıyla âhirete yönelik olmalarını sağlamak.

22. Gençlere ve çocuklara İslamî bir eğitim vermek ve verdirmek.

Yukarıda arz ve beyan ettiğim 22 madde hususunda sanırım itirazı olan yoktur. Bunlara, başka maddeler de ilave edilebilir.

Birtakım İslâmî cemaat ve hiziplerin bunları bırakıp da dar cemaat ve hizip asabiyetleri ile uğraşmalarına hayıflanmamak mümkün değildir.

Bütün imkânlar, enerjiler, fırsatlar, paralar, gayretler Din, İman, Kur’an, Sünnet, Şeriat ve Ahlak-ı İslâmiye hizmetlerine birtakım cemaat başkanlarının aşırı reklamlarının yapılmasına üzülmek gerekir.

Müslümanlardan, Şeriata ve fıkha aykırı olarak toplanan zekat paralarıyla bu gibi reklamlar yapılması muhakkak ki, çok çirkin bir iştir.

Gerçek büyüklerin reklama ihtiyacı yoktur.

Gerçek büyükler şöhretin büyük bir âfet olduğunu bilirler ve ona tâlib olmazlar.

Bütün hamdler, senalar, övgüler Hak Teâlâ hazretlerine mahsustur.

Salat ve selam Resûle.

“Allah onlardan razı olsun” duası Ashab-ı Kirama.

Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi mü’minlerin üzerine…

İslâm’da rühbanları, ulemayı, meşayihi, evliyaullahı erbab haline getirmek, putlaştırmak yasaktır.

Resûlullah Efendimiz bir meclise geldiğinde baş köşeye oturmazlar, nerede boş yer varsa oraya ilişirlerdi.

Ashab-ı Kiram (radiyallahu anhüm ecmain) hazeratı, Efendimizin hoşlanmayacağını bildikleri için o geldiğinde ayağa kalkmazlardı.

Resûl-i Kibriya Fahr-i Kâinat Efendimiz “Ben Âdem oğlunun seyyidiyim. Bunu fahr etmek için söylemiyorum…” buyurmuşlardır.

Kur’ân’ın, Sünnetin ışığında sahih itikadı öğrenmek, ibadetlerimizi eda etmek, nefsimizi zincirlemek, ahlakımızı düzeltmek ve önem sırasına göre vazifelerimizi yapmak…

Bunları kendi kafamıza, hevamıza, re’yimize göre değil iyi bilenlerin talimatına göre yapmak.

Fert değil, Ümmet olmak.

Zamanın imamının gıyabında ona biat etmek.

Bugün maalesef milyonlarca Müslüman boş vakitlerinde hobi yapar gibi dinî hizmet yapıyor. Bu, uygun bir hizmet metodu değildir.

Bütün varlığımızla, uygun bir plan ve program ile gece gündüz etkili hizmetler yapmalıyız.

Ücretini Hak’tan isteyerek…

İslam’ın ağlayıcı karıları olmayalım…

Dinin paralı askerleri olmayalım.

Muhlis hizmetkârlar olalım.

(İkinci yazı)

Müfteriye cevap

İftiranın bini bir paraya… Biri kalkmış benim bozuk düzen taraftarı olduğumu iddia etmiş. Ben devletimi savunurum ama kesinlikle bozuk düzen veya sisteme taraftarlık etmem. Elli yılı aşan basın ve kalem hayatım bunu isbat eder.

Âmme hukuku nazariyelerini okumuş bir vatandaş olarak devlet ile düzen ve sistem arasındaki farkı bilirim; devletin yaşamasını, güçlenmesini isterim, düzenin veya sistemin değişmesini isterim.

Şuna bakın, devlet batsın deyip duruyor. Devlet nedir? Üzerinde yolculuk ettiğimiz gemi veya uçak. Geminin ve uçağın batmasını isteyene deli derler.

Bendenizin kötü ve bozuk düzene karşı olduğum besbellidir. Fikir, görüş, inanç ve tenkitlerimden dolayı on yıllar boyunca ağır ceza mahkemelerinde süründüm. Mahkumiyetler aldım. Hapiste yattım. Vatanımı terk edip altı yıla yakın gurbette yaşadım. Ezildim, horlandım, hakaret ve iftiraya uğradım, çileler ve acılar çektim.

Şimdi çilesizin biri beni bozuk düzeni desteklemekle suçluyor. Cenab-ı Hak kuru iftiradan korusun.

Nicelerine haklarımı helal ediyorum. Nice saldırıya cevap bile vermiyorum ama “Sen bozuk düzencisin” diyenlere hakkımı helal etmiyorum. Onlardan dünya ve ahirette davacıyım.

Devlet ile düzenin arasındaki farkı ayırt edemeyenlerin “Batsın bu devlet!..” diye bağırmaları ne gülünç… Hem komedi, hem facia. Herif üzerinde yolculuk ettiği geminin batmasını istiyor. Beyinsiz!..

Bu devlet seksen, yüz sene önce kurulmuş değildir. Altı asırlık Osmanlının devamıdır. Hattâ Doğu Roma İmparatorluğu’nun, Bizans’ın da devamıdır.

Eflatun’u, Aristo’yu, İbn Haldun’u okumamış olanların ucuz, işporta, palavra devlet düşmanlığı yapmalarına şaşılmaz.

Biz yakın tarihimizde “Batsın bu devlet” diyenlerin, ellerine fırsat ve iktidar geçince, batsın dedikleri devletin rantlarına ve nimetlerine nasıl aç köpekler gibi saldırdıklarını görmüşüzdür.

Evet devlet batmasın, devlet batarsa hepimiz cümleten batarız, devlet dursun, bozuk düzen ve sistem değişsin.

Câhil yaygaracılar sussalar ne iyi olur…

(Üçüncü yazı)

Üçüncü köprü faciası

İstanbul’a üçüncü köprü yapılacakmış, güzergahı da belli olmuş. Yeni köprü ne demektir? Karşıdan karşıya geçiş trafiğinin rahatlaması demektir? Meseleye sadece bu açıdan bakarsanız trafiğin hafiflemesi yanında bin türlü dert ve bela gelmesini önleyemezsiniz.

İlk Boğaz köprüsü yapılırken, gelecekle ilgili şu karar alınmalıydı:

İstanbul’un nüfusu hiçbir zaman 4 veya beş milyondan fazla olmayacaktır, bu hususta gereken bütün tedbirler alınacaktır.

82 milyonluk Almanya’nın başkenti Berlin’in metropol nüfusu 3,5 milyon, varoşlarıyla birlikte 5 milyon.

60 milyonluk İtalya’nın başkenti Roma’nın nüfusu (en geniş şekliyle) 4 milyon.

72 milyonluk Türkiye’nin gerçek başkenti İstanbul’un nüfusu varoşlarıyla birlikte 20 milyon…

Bir milyar 300 milyon nüfuslu Çin’in başkentinde 16,5 milyon insan yaşıyor.

Biz, İstanbul’un nüfusunu daha da yükseltmek için elimizden geleni yapıyoruz.

Üçüncü köprü kimlerin işine yarayacaktır;

Oradaki araziler, arsalar çoktan kapatılmıştır ve birileri yekun olarak milyarlarca dolar vuracaktır.

Şehrin son yeşil alanları, ormancıkları tahrip edilecektir.

O civarda sağlıksız korkunç bir yapılaşma olacaktır.

İleride şehir bir cehenneme dönecektir.

Dünyanın en güzel şehrini, en çirkin, en beton, en plansız, yaşaması en zor şehri haline getirdik.

İstanbul 2010 yılı dünya kültür merkezi ilan edilmiş. Pöh!..

İstanbul’da İskenderiye Kütüphanesi gibi büyük bir kütüphane var mı?

Eminönü’nden Ayvansaray’a kadar Haliç sahilinde yürüyünüz. Arada bir iç kısımlara da göz atınız. Her yer yangın yeri gibi, savaştan çıkmış gibi. Harabeler, viraneler, yıkık çökük binalar, gecekondular, bir pislik bir rezalet ki, sormayın. Gidin bakın gidin bakın. Yalan söylüyorsam, abartıyorsam beni kınayın, doğru yazıyorsam siz de görün. Bendeniz oraları pek severim, sık sık gidiyorum, üzüntüden, öfkeden kahr oluyorum.

İstanbul nasıl kurtulur biliyor musunuz?

Şehre bir yıl içinde en az bir milyon daha fazla otomobil girer ve halk çıldırır.

İkinci şık çok acı, çok korkunç… Beklenen büyük deprem olur ve…

Bu şehri bu hale kimler getirdi?.. Politikacılar… Büyük bürokratlar… İş adamları, müteahhitler… Ve halkımız…

Çirkin binalar bedavaya veya ucuza yapılmıyor. Çirkin binanın yapımına harcanan para ile pekala güzel bir bina yapılabilirdi. Yapamadık.

Üçüncü köprü… Tüp geçit… Dördüncü köprü… Beşinci köprü…

Zavallı İstanbul, zavallı İstanbullular! 07 Kasım 2009